1. bu yazdığımı peyniraltı edebiyatı dergisine yollamıştım fakat yayınlanmadı sanırım. neyse.

    protesto

    yürüdün. her gün ekmek aldığın bakkalın artık iş yapmadığını gördüğünde üzüldün. bir helallik almak istedin esaslı bir müşteri olarak. sağ adımınla buluverdin kendini dükkanın tozu eksik olmayan taş döşemelerinin üstünde. selam verdin, aldı. n'oldu dedin, söyledi. helallik istedin, verdi. göz yaşlarıyla ayrıldın dükkandan. esnafın kepenk kapatması hep üzerdi seni. bu akşam kapitalist sığ düşüncelere karşı ekmek almayarak protestoda bulundun.
    yürüdün. evinin önünde durdun. sağına baktın, kimse yoktu. soluna baktın, tırmıklaşan kedileri gördün. omuz silkip apartmana girdin.
    hızlı hızlı çıkmayı denedin merdivenleri, başaramadın. ciğerlerinin elverdiği kadar hızlıydın. nefes nefese kaldıktan sonra anladın ciğerlerinin kıymetini. yine de umrunda olmadı. ciğerlerin değil, sigaran kurtarıyordu seni yalnızlıktan. iyisin bugün, sigara yakarak protesto ettin doktorları.
    evine girdin. ne kadar da düzgün bir evin var. her şey yerli yerinde duruyor. sadece televizyonun üzeri biraz toz kaplamış, bişey olmaz dedin düğmeye bastın. açıldı.
    televizyonun sesini sonuna kadar kıstın. işıkları kapattın. dinledin. bir şeyler duyuyordun.
    sessizliğin bile bir sesi vardı o akşam, ama senin sesin bile çıkmadı. yalnızlığını sessiz televizyonlarla gidermeye çalıştın. sigaralar yaktın. durdun, tekrar yaktın. sahi, yalnızlığının sönmesi için söndürmen gereken sigara sayısı kaçtı ? bilmiyordun. bilmekte istemedin.
    o hışımla lavaboya gittin. kanayana dek dişlerini fırçaladın. hatta öyle sert fırçaladın ki, dişlerinden biri sallanıp koptu. lavabo deliğinden kaybolup gitti. dişlerin bile terkediyordu seni.
    mezarda bir kemiklerimiz kalırmış, bir de dişlerimiz değil mi ? bak, onun da yalan olduğunu öğrendin. gerçekler üzerine kurulu bir hayatın olsaydı, içerde seni bekleyen bir eşin olurdu.
    sen ise kendi gerçeklerini seçtin. ama yanıldın. senin gerçeklerin, tanrının yalanlarıydı. sen ne büyük bir hata yaptın böyle ?
    korkmaya başladın lavabo başında. ağzından litreler dolusu kanlar akıyordu. ne yapacağını şaşırdın. koşsam diye düşündün, adım atmaya gücün yetmedi. ağlasam diye düşündün, gözlerinden bir şey bekleyemeyecek kadar tecrübeliydin. gözlerin limitini ne zaman tüketmişti sahi en son ?
    o kadını en son gördüğünde mi ? hani sana gerçekleri söyleyen, ama senin bir türlü yalan söylediğine inandığın kadın. onu özledin. onu çok özledin. onu öylesine çok özledin ki, koşamayan ayakların bir yarış atı gibi hareketlenmeye başladı. onu o kadar çok özledin ki, tekrardan ağlamaya başladın. sahi, tekrardan mı aşık oldun yoksa ?
    yoksa yine yalanlarına mı koşuyorsun çıplak ayakla ? ayağına batan camlar mı daha çok yakıyor canını, yoksa bütün gerçeklerin koca bir yalandan ibaret olması mı ?
    o kadar çok düşünüyordun ki, düşüncelerini artık beynin kaldırmamaya başladı. beynindeki şeyler, ağzından dökülmeye başladı. ellerinle karanlığa bir şeyler anlatmaya çalışıyordun. karanlık o kadar sinirlendi ki sana, dostu olan rüzgarı çağırıp sağlam bir fırtına çarptırdı vücuduna. üzerinde kıyafet dahi kalmadı. çırılçıplak koştun, büyüdüğün, doyduğun şehirde. karanlık hırsını alamadı senden, yağmur çıkardı bir de başına. kızmadın ona, o kadını görmek istiyordun. bu gece görmek istiyordun. karanlığın bile aydınlık kaldığı bir sokağa bıraktın kendini. bir ayağın denize basarken, diğer ayağın ateşe basıyordu. o kadını nasıl bulacaktın ? belki de yanlış gelmiştin ? hayır yanlış gelmemiştin. yanlış gelmiş olsaydın karşında seni gülümseyerek bekleyen bir topluluk olmazdı.
    koşmaya başladın. deniz ve ateş ikilisinden kurtuldun. bu sefer seni çimen ve bataklık karşıladı. hiçbir şey seni yıldırmadı. büyük bir inançla devam ettin topluluğa doğru. onlarla karşı karşıyaydın artık. ama o kadını göremiyordun bir türlü. neredeydi o kadın ? bakınmaya başladın, bulamadın. topluluğun arasına karıştın. herkes güzel kıyafetler giymişti, herkes güzel kokuyordu.
    durdun, onu gördün. keskin bir acıyla sızladı ciğerlerin. bu sigara yakmak gibi bir şey değildi. bu sigarayı baştan yaratmak gibi bir histi. anneler sana baktı, kız çocukları sana baktı. sen o kadına doğru koştun. kadın sana baktı, sen kör oldun. aferin sana, iyi halt yedin. bu seferde tanrı protesto ediyordu seni. görmek istediğim son surat onun suratı olmalı diye yalvarırsan tanrıya, o da sana böyle bir hediye verir. ne yapacaktın sahi ? mutlu olmak için yeterli miydi bu ? değildi tabii. sen ne istediğini bilmeyen bir yalancıydın. gerçek sandığın her şey gözünü kapattığında kayboldu. oysa ki gerçekler gözünü kapatsanda, uykuya dalsanda hep seninle beraber olurlar. aşk gibi. sen o kadına asla aşık olmadın. o kadın asla var olmadı. kaldın öylece arafın ortasında. yer yarıldı, ayakların boşlukta sallandı. sen bitmek bilmeyen uykundan uyandın.

mesaj gönder