1. çocukken etrafımdaki insanlardan çok duyduğum, sürekli söylenen bir söz vardı. "yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüklerini anlat". o zamanlar hiç anlamazdım, neden böyle söylüyorlar diye sorduğumda anlatırlardı "oğlum olan var olmayan var, ayıptır yediğin içtiğinle övünmek" diye. kaybettiğimiz en büyük değerlerden birinin müsebbibi olan aplikasyondur kendisi...

    artık gaziantep'e giden biri zeugma'dan, dülük'ten, rumkale'den, fırat'tan bahsetmiyor. onun yerine bilmemkim restoranındaki sofrasının fotoğrafını çekip paylaşıyor, yetmiyor facebook'ta yazıyor, o da yetmiyor geldiklerinde sadece yediklerini anlatıyorlar. hele ki son yıllarda herkes gurme, bilmemnerde fatma teyze'nin yeri varmış muhteşem gözleme yapıyormuş. gezmekten anladığımız yemek yemek. eşimize dostumuza zaten saygımız kalmamış, canı çeker mi, durumu var mı yok mu, hadi hepsini geçtim senin ne yediğini umursuyor mu falan, önemsiz detaylar bunlar.

    mevzuyu daha da genelleştirecek olursak zaten bu sistemde çoğu kişinin yemek yemek dışında bir zevki kalmamış. bir dolu eşim dostum var tatil günlerinde, boş vakitlerinde eşini veya sevgilisini koluna takıp istanbul'un yemek yerlerini keşfe çıkan, her hafta sonu farklı bir yerde kahvaltı eden, sürekli yemek peşinde olup bir türlü aradığı, özlediği doğal doyuma ulaşamayan. hepimiz yaşıyoruz bu sendromu, bu çağın hastalığı, vebası bu. hiçbirimiz hiçbir şeyden eskisi kadar keyif alamıyoruz. habire yiyoruz...

mesaj gönder