-
göğü dumanla kaplıyor fırtına,
karları döndürüp savurarak;
kah uluyarak canavar gibi,
kah çocuk gibi ağlayarak;
bazen üstünde köhne damın
ansızın samanları hışırdatıyor,
bazen geç kalmış bir yolcu gibi
penceremizi tıkırdatıyor.
eski, harap kulübemiz
hüzünlü ve karanlık.
kadıncığım, ne oldu sana,
konuşmaz oldun artık?
fırtınanın ulumasıyla
yaşlı dost, bitkin mi düştün?
uyukluyor musun yoksa
vızıltısında kirmeninin?
içelim gel, can yoldaşı
benim yoksul gençliğimin,
içelim tasadan; nerde maşrapa?
gönüller şenlensin.
söyle türküsünü, deniz kıyısında
sessizce yaşayan isketenin;
söyle türküsünü, kuşluk vakti
suya giden dilberin.
göğü dumanla kaplıyor fırtına,
karları döndürüp savurarak;
kah uluyor canavar gibi,
kah çocuk gibi ağlayarak.
içelim gel, can yoldaşı
benim yoksul gençliğimin,
içelim tasadan; nerde maşrapa?
gönüller şenlensin.
1825