1. ahlakla, daha doğrusu ahlaksızlıkla ilgili genellikle gözden kaçan bir husus var. o da bu "bilgi"nin, yani bir kişinin ahlaksızlığına ilişkin bilginin toplumda yayılma dinamikleri. iletişim mecralarını ellerinde bulunduranlar şüphesiz ki kimin ahlaklı kimin ahlaksız olduğunu toplumun kalanına empoze etmede çok daha şanslı. dolayısıyla toplumda kimin ahlaklı kimin ahlaksız olduğuna dair kanaatler, iletişim mecralarını ellerinde bulunduran egemen sınıfın ittifaklarına ve düşmanlıklarına göre şekilleniyor olmalı. bunun yanında neyin ahlaka uygun neyin ahlaksız olduğuna dair belirlenimler de yine egemen sınıfların yönlendirmeleri çerçevesinde toplum tarafından yeniden üretiliyor olmalı. dolayısıyla ahlak, her ne kadar insanın genlerinden gelen bazı tortular taşısa da, son tahlilde egemenlerin toplumsal hegemonya için kullandıkları araçlardan birisidir.
  2. ivan ilyiç'in karısı praskovya kişilik olarak bir kriterdir diye kabul edilebilir. iyi ahlak veya kötü ahlak olarak dar kalıplar içerisinde değerlendirildiği zaman hatalı sonuçlarla karşılaşılabilir. toplumların ahlak öğretilerini, atalarından kültürel etkileşim veya anaforlar yoluyla aldıkları kendi toplumlarını bağlayıcı olduklarını düşünürsek, dünyanın ortak paydası olabilecek türden ortak ahlaki değerlerin de sayısının bir hayli az olduğunu anlayabiliriz.

    utanmak, acımak, merhamet etmek gibi duygular insana doğuştan kodlanan veya gen transferi yoluyla geçen özelliklerden değillerdir. bu duygular ebeveynler yoluyla çocuklara aşılanırlar ve kalıcı olmaları için uğraşılırlar. bunları taşıyan kişi ''ahlaklı'' görülür.

    jenna jameson gibi bir porno fenomeni ise mesleğinden dolayı dünyanın bir kısmında ahlaksız olarak görülür. evliyken bile porno film çevirmesi ise ahaksızlığın dibi görülür. fakat jenna jameson hakkında hainlik, hırsızlık ve arsızlık olduğuna dair bir ispatlanmış suç işlemişliği de yoktur.

    ahlak kavramdır. içeriğinin belirlenebilmesi de mümkün değildir zannımca.
  3. ahlak; vicdan, iyilik-kötülük, adaletli-adaletsiz, doğru-yanlış gibi kavramları içerir. şimdi ahlakın tam olarak ne olduğunu bilmeyen, tanrı'sız açıklanabileceğini sanan arkadaşlar için biraz açalım.

    son yüzyıla kadar ahlak konusunda tabula rasa (boş levha) görüşü hakimdi. yani insanın dünyaya bomboş geldiği, ahlak dahil bütün kavramları sonradan öğrendiği savunulmaktaydı.

    yapılan birçok farklı deneyde yeni doğanlara diğer bebeklerin ağlamaları dinletilince ağlamaya başladıkları, stresli olduklarını gösteren yüz ifadeleri sergiledikleri ve emzirme oranlarının değiştiği saptanmıştır. bu reaksiyonların gerçekten ağlamaya karşı mı, gelen sese karşı mı olduğunun anlaşılması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, senteması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, sentetik ağlama ve kendi ağlamalarının kaydı dinletilince ise diğer bebeklerin ağlamalarına gösterdikleri reaksiyonu göstermemişlerdir. kişilerin kızgınlık, korku, üzüntü, sevinç, acı, şehvet, suçluluk ve utanma gibi birçok temel duygusunu empati yoluyla anlarız. yokluğu psikopatiye yol açan empati, kompleks ve çok katmanlı bir özelliktir. bu kadar önemli ve kompleks bir özellik olan empati ile ilgili özelliklere yeni doğan bebek aşamasından itibaren rastlanması, ahlaki bir sistemi benimsemek için gerekli unsurlardan biri olan empatiye doğuştan sahip olduğumuzu gösterir.
    diğer örnekleri benzer birçok versiyonu olan kukla deneylerinden verebilirim. bir deneyde, bir kukla iki kuklayla top oynayacak ve diğer bir kukla topu alıp kaçacak şekildebir senaryo bebeklere seyrettirildi. bu mızıkçı kukla bebeklerin önüne getirilince, bebeklerin “adaleti uygulama”ya kalkışıp mızıkçı kuklayı cezalandırdıkları, örneğin kuklanın kafasına elleriyle vurdukları durumlar gözlemlenmiştir. başka bir deneyde, 21 aylık bebekler iyi ve kötü kuklaların olduğu bir deney ortamında gözlemlendi: bu ortamda 21 aylık bebekler, kuklalara ödül olarak bir şeyler verebilecekleri veya ceza olarak onlardan bir şeyler alabilecekleri bir
    duruma sokuldu. bebeklerden bir şey almaları istendiğinde kötü kukladan aldıkları, vermeleri istendiğinde ise iyi olana verdikleri gözlemlendi. diğer bir deneyde ise sekiz aylık bebekler, iyi kuklaya ödül verenleri bu kuklayı cezalandıranlara tercih ettiler; daha da ilginci kötü kuklayı cezalandıranları kötü kuklayı ödüllendirenlere tercih ettiler. anlayacağınız bebeklerin doguştan ahlaki temellere sahip olduklarına dair birçok delil var.

    ahlaki bir sistemin allah inancı olmadan işlemesi pratikte elbette mümkündür (bu yüzden birçok ateist oldukça ahlaklıdır), fakat en önemli özelliklerinden birisi bağlayıcılık olan ve insanların şahsi çıkarlarından gerektiğinde fedakârlık yapmalarını gerektiren yasalardan oluşan ahlaki sistemlerin, allah inancı olmadan rasyonel temeli olamaz.

    allah'sız insan, sosyal darwinizm'e mahkumdur. güçlü olan, gücünü kullanır ve kimse de mantıklı bir izahla karşı çıkamaz.

    (bkz: #175615)
  4. nedense türkiye'de akla hemen cinselliği getirendir.

    rüşvet alan birine, yolsuzluk yapan birine hiç ahlaksız dendiğini görmedim, işitmedim.
  5. ahlakın temelinin semavi dinlerle hiçbir ilgisi yoktur. rıza algül'ün dinler ve devrimler kitabı dinlerin yerleşik toplumsal kabullerle ilişkisine başlangıç niteliğinde iyi bir kaynaktır.
    pinot