Kimdir?
ahmet mithat (d. 1844; tophane, istanbul - ö. 28 aralık 1912, istanbul), türk yazar, gazeteci ve yayıncı. tanzimat dönemi yazarlarındandır. türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan tercüman-ı hakikat gazetesi osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. yaşamı 1844 yılında istanbulun tophane semtinde dünyaya geldi. babası bezci süleyman ağa, annesi bekar çamaşırı diken nefise hanım idi.[1] annesinin ilk evliliğinden olma hafız ibrahim adlı bir ağabeyi ve halime, şerife, ismet ve şerife adlı kardeşleri vardır. 6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. ailesi ile beraber ağabeyi hafız ağanın kaza müdürü olarak görev yaptığı vidine gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. ertesi yıl istanbula dönerek öğrenimine tophane sıbyan mektebinde devam etti. 1857-1861 yıllarında mısır çarşısında bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı. 1861de ağabeyinin yeniden vidin kasabasına atanmasıyla vidine, mithat paşanın ağabeyini yanına aldırması üzerine niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık niş rüştiyesini bitirdi. memuriyet yaşamı mithat paşanın tuna valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi rusçuka getirtmesinden sonra kendisi de rusçukta bir devlet dairesine memur olarak atandı. memuriyetini sürdürürken bir yandan da arapça, farsça ve fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden mithat paşa ona kendi ismini verdi. böylece asıl adı olan ahmet'in yanına mithat da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı. bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak teşkilat kanunu gereği çıkartılan tuna gazetesinin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı. 1866da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. kısa süre sonra rusçuka dönerek çeşitli işlerde çalıştı. 1868de tuna gazetesinde yazar olarak göreve başladı, gazetenin başyazarı oldu. bu dönemde tanıştığı muhacirin komisyonu (göçmen komisyonu) başkanlığını yapmakta olan şakir beyin evinde uzun süre konuk olan ahmet mithat, onun zengin kitaplığından yararlandı, şakir beyin romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa batı sanatı ile tanıştı. bağdat yılları şura-yı devlet reisi olan mithat paşa 1869 yılında bağdat valiliği'ne tayin olduğunda şakir paşayı da merkez mutasarrıfı olarak bağdatta görevlendirmesi üzerine ahmet mithat, onunla birlikte bağdata gitmek istedi. bu isteğini kabul eden mithat paşa kendisini bir matbaa kurmakla görevlendirdi ve çıkartılacak olan zevra adlı gazetenin başına geçirdi. bağdat yolculuğu sırasında ressam osman hamdi bey ile tanışmıştı. osman hamdi ile dostluğu sayesinde batı kültürünü tanımaya başladı. bağdatta bulunduğu sırada muhammed zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan şirazlı muhammed bakır can muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı. bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaparken hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. kitabı maarif nezaretinin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. devrin maarif nazırı saffet paşa ile yazışmaları onda istanbula dönme isteği doğurdu. yayıncılık ve yazarlık basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi hafız ibrahimin ölümü üzerine 1871 yılında görevinden istifa eden ahmet mithat, istanbul'a dönüp ailesinin geçim yükünü üstlendi. ceride-i askeriye ve basiret gazetelerinde çalıştı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı. ilk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra eminönünde kiraladığı bir odaya taşıdı.[1] edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan letaif-i rivayat adlı eseri kaleme aldı. letâif-i rivayat, kıssadan hisse ve hace-i evvel isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı ilk sayıda kapatılan devir ve 13. sayıda kapatılan bedir gazetelerinin ardından dağarcık adlı dergiyi çıkardı. bu dönemde genç osmanlılar ile ilişki kuran ahmet mithat, ebüzziya tevfik aracılığıyla namık kemal ile tanıştı. kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. namık kemal'in yayınlamaya başladığı "ibret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. 1873 yılında kendine ait dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve yeni osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. özellikle mecmuanın 4. sayısında yayınladığı duvardan bir seda adlı makalesi nedeniyle dinsizlikle suçlandı. namık kemalin vatan yahut silistre oyununun yarattığı hava içinde gedikpaşa tiyatrosunda iken 6 nisan 1873te ebüzziya tevfik ile birlikte rodos'a sürüldü. rodos sürgünü 38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, rodoslu çocuklara ders verdi, medreseyi süleymaniye adlı bir ilkokul açtı. en üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, hasan mellah, hüseyin fellah ve dünyaya yeniden geliş ya da istanbulda neler olmuş gibi önemli eserlerini burada yazdı. istanbulda çıkan kırkambar dergisine yazılar gönderdi. abdülaziz'in vefat etmesi ve v. murat ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu istanbul'a geri dönmesine izin verildi. sürgün sonrası istanbula döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. istanbula dönüşünden 15 gün sonra ittihad adlı gazeteyi çıkardı. vakit gazetesinde yazar (1877), takvim-i vakayi'de müdür oldu (1878). bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı menfa adlı eserinde yeni osmanlılar'ı eleştirdi; üss-i inkılab adlı eserinde de ii.abdülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi. tercüman-ı hakikat gazetesi 27 haziran 1878'de osmanlı sarayının desteği ile tercüman-ı hakikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. zamanla gazetenin yazarları arasına giren ahmet cevdet, hüseyin rahmi, ahmet rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında meşhur oldular. 1879da matbaayı amireye müdür olarak tayin edildi. şair fitnat hanım ile aşkı rodos sürgününden döndükten sonra kabataşta yeni bir eve taşınan ahmet mithat efendi, burada şair fıtnat hanım ile komşu olmuştu. annesi nefise hanımın kardeşinin kızı olan fıtnat hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. mektuplaşmaları 1944 yılında kitaplaştı. beykoza yerleşmesi 1880 yılında beykoz bir çiftlik satın aldı. ona ait araziden kaynayan suya sırmakeş adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı. 1884te büyük kızı medihayı muallim naci ile evlendirdi. damadı muallim naci, 1883te tercüman-ı hakikatin edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. ne var ki ahmet mithad eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu. 1888de gümüş imtiyaz madalyası, 1889da bâlâ rütbesi ve ikinci dereceden mecidî aldı. 1888de türkiye temsilcisi olarak stockholmdaki viii. müsteşrikler kongresi (doğu bilimleri kongresi)ne katıldı. dönünce gözlemlerinden yola çıkarak avrupada bir cevelan kitabını yayımladı. 1908e kadar tercüman-ı hakikatte roman, hikaye ve makaleler yazmayı sürdürdü. emekliliği yazar, ii. meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi[1]; bakanlar kurulunun özel kararıyla darülfünunda genel tarih, felsefe tarihi; darülmuallimatta tarih ve eğitimbilim dersleri; medreset-ül-vaizinde dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca darüşşafakada gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 aralık 1912 tarihinde darüşşafakada nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. fatih camii mezarlığına defnedildi. eserleri hakkında ölümüne dek ikiyüzden fazla eser yayımlayan ahmet mithat, türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. en büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi. çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi kırk beygir gücünde yazı makinesi olarak tanındı. eserlerinde avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir. ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, açıkbaş, ahz-i sar, ziba adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir. fransızcadan yaptığı roman çevirileri, batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. romanları, namık kemal, şemseddin sami ve samipaşazade sezai ile birlikte onu ilk türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı. gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır.
Bu başlıkta favorilenen yorum bulunamadı.