1. işleri müvekkillerinin lehine gerçeklerin bir kısmını parlatmak, ışıl ışıl yapmak, bir kısmınıysa flu hale getirmek, karartmak hatta görünmez hale getirmek. üstelik bu yasal bir iş. ama cahil ve pervasızlar anlamıyorlar ve eleştiriyorlar.

    çok ayıp ediyorlar.

    ceza davalarına bakan avukat zaten feleğin çemberinden geçmiştir. 40 hamamda 40 tas suyla bile zor, çok zor. düşünsenize sahte polis kimliğiyle suç üstü yakalanan adam tutuksuz yargılanıyor. bir de tutuklu yargılananların ne haltlar yediklerini kafanızda canlandırmaya çalışın.

    allah böyle bir mesleği, kurumu eksik de etmesin ama hiç de muhtaç etmesin. ne diyeyim.
  2. mecaz olarak üstüne vazife olmadığı, gerekmediği halde başkasını savunmaya, onun adına konuşmaya kalkışan kimse.
    "sana ne, onun avukatı mısın?"
  3. büyük ansiklopediye göre avukat, hukuk fakültesi mezunu, avukatlık stajı yapmış, avukatlık mesleğini serbest veya bir kuruma bağlı olarak icra eden kişidir.

    doktorların karşılaştıkları hastayı tedavi etmek zorunda olması gibi avukatlar da kabul ettikleri zanlıyı sonuna kadar savunmak zorundadır, işin temelinde bu vardır. ancak bunu yaparken meslek onurunun zarar görmesinden veya meslektaşlarını ve kendisini hedef olarak gösterilmesine neden olacak söz, söylem ve hareketlerden kaçınmalıdır.
  4. şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar, şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler. bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu:

    - araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. o paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?

    avukat bir süre düşündü, sonra:

    - önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?

    görevli utandı:

    - şey, hayır.

    - sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?

    görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:

    - ya da kız kardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?

    görevli yerin dibine geçmişti, sadece;

    - hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi.

    avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:

    - pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?
  5. bazıları dava dilekçelerinde yalan beyanda bulunmaktan kaçınmazlar. sanırım bu yasal değil. dava kazanmak uğruna benim söylemediğim bir sözü, söylemişim gibi lanse etmek yasal olabilir gerçi ülkemizde, emin değilim. ama bunda adaletin bulunmadığı ortada.

    yine de tanıma şansızlığına eriştiğim iki avukat hariç, diğerlerini de yargılamak istemem. bazen sistem, insanları bu tür şeylere zorlayabiliyor. insan da istiyor ki, avukatın bile adil olanına rastlayayım.
  6. kalpsiz olmayı gerektiren meslek.
  7. güzide bir meslek ancak iyisi adamı ipten aldığı gibi kötüsü adamı ipe götürebilir (adli yahut idari anlamda). bu zamana kadar saygınlığını koruyabilmesindeki en önemli etken de barolardır. çünkü barolarda huzur hakkı yoktur. başa geçen yöneticinin sağlayabileceği en büyük menfaat tanınmak ve müvekkil kazanmaktır. hayliyle baro başlarına genellikle maddi beklenti için değil hizmet etmek için gelinir (bir de bizim türmob'a bakın diyeceğim bakmayın siniriniz bozulmasın).

    tüm bunlara rağmen üniversite enflasyonundan nasibini alacak meslekler içinde başı çektiklerini düşünüyorum. merdiven altı apartmandan bozma üniversite görünümlü binalarda verilen hukuk diplomaları ile bu mesleğin de kalite ve saygınlığı en geç beş yıl içinde ciddi şekilde azalacaktır.
  8. istisnasız hepsi para avcısıdır. bunları her yerde avını bekleyen aslan edasında görebilirsiniz. paranın nerde olduğunu en iyi onlar bilir.