1. sevgiliniz ile bir tiyatro oyununda tanıştıysanız
    bir bakışta aşık olduysanız
    bana bir daha öyle bakmadın diye defalarca fırça yediyseniz
    ona şiirler okuduysanız
    ona şiirler yazdıysanız
    beraber büyüdüyseniz
    ona yine aynı tiyatroda evlenme teklif ettiyseniz
    tekliften sonra aynı salonda bir tiyatro oyunu daha izlediyseniz

    artık huzur içinde yapmanız gereken eylem
    yalan
  2. bir kadınla bir erkeğin resmi olarak birlikteliğini ilan etme durumu.
    son yıllarda boşanmaların artması nedeniyle önemi daha da artan kurum. peki evliliğin bitmesi ya da bitmemesinde hangi etkenler rol oynuyor?

    evlilik danışmanına başvuran kişilere yapılan 3 dakikalık bir tartışma senaryosu veriliyor. bu senaryo sonucunda çiftlerin boşanıp boşanmayacağına dair tahminde bulunuyor. ve tahmin %90 doğru sonuç veriyor.
    bu kadar yüksek tahmin yüzdesinin sebebi ne peki?
    aile terapistleri bu tartışma esnasında şuna bakıyorlar; çiftler birbiriyle tartışırken kişiliğe hakarette bulunuyorlar mı, aşağılayıcı ifadeler kullanıyor mu?
    işte püf nokta burada. karşı tarafı rencide edici sözler, davranışlar var mı yok mu?
    boşanmayı getiren en büyük etken bu.

    ayrıca kişisel görüşüm, bundan daha önemli olan nokta çiftlerin 'devam etme niyeti' dir. eğer farklı sebeplerle kişilerden biri devam etmek istemiyorsa karşı tarafın ne yaptığının çok da önemi yok.
  3. çok sevdiğim insanla daha fazla ayrı zaman geçirmek istemiyorum ama işin içine ailelerin girip ortalığı karıştırdığı bir süreci de yaşamak istemiyorum. ikimizin de tek isteği sade bir nikah ile (isterlerse o 10 - 15 dakika için yanımızda bile olabilirler) evlenmek.

    işin maddi boyutunu ayrı manevi boyutunu ayrı değerlendiriyorum yine de ailelerimizin istediği "düğün" fikrini destekleyecek bir şey bulamıyorum. düğün ihtimali sadece aileleri üzmeden kırmadan yuva kurmak için değerlendiriliyor.

    sevmeyi geçtim tanımadığım 2346537842 insanla, içinde rahat olmadığım gelinlik ve ayakkabılarla omuz omuza halay çekmek veya ankara havası eşliğinde oynamak için harcayacağımız parayı sevdiğim adamla biraz sefil de olsa eğlenceli bir yurt içi - yurt dışı tatilinde harcamak istiyorum. bunu yapamayacaksak eğer yaşayacağımız ortamı güzelleştirmek, sevdiğim adama ps 4/xbox gibi oyun konsolları alıp hediye etmek ya da kiler amacıyla yapılmış minik odayı modifiye edip her ikimizin de sevdiği türden kitaplarla donatmak için kullanmak istiyorum.

    aileme bu düşündüklerimi anlattığımda ise aldığım cevap çok basit "olur mu öyle şey yahu? eş dost ne der hem?" oluyor. düğünsüz evlenmek istemek bu kadar mı zor?
  4. 'evliydim. üstelik ilginç bir yaşamımız vardı. çok tuhaf! sevgiyi sevgiyle yıkmak istedik sanki. tam öyle işte. evlendikten kısa bir süre sonra her şey birden değişiverdi. ben diye, o diye bir şey yoktu artık. ikimiz diye bir şey de yoktu. öyle ki, içinde bulunduğumuz boşluğu bir heykel yaratır gibi yonta yonta, sonunda yokluk denen anıtı tamamlayıverdik.'
    edip cansever
  5. beni korkutan olaylardan biridir. insan kendi isteğiyle oyundan diskalifiye olur mu?
    zaten 1 tane hayatım var neden biriyle paylaşayım? 1 tanecik var.
    evlilik sanki güvence gibi. ben hayatımdaki insanı kaybetmekten korkmazsam salar atarım ki ilişkiyi. evlenince de zaten böyle olmuyor mu?
    parov
  6. üreme-eş bulma dürtüsü yüzünden aptallarla evlenmeye bile hayır diyemeyenlerin çevresindekilere kötü gösterdiği kurum. ben evlendirmiyorum kimseyi, aşık olmayı ve karşısındakini tanımayı bekleyemeyip, "çok seviyorum çok iyi biri ama aşık değilim" deyip evlenenler zaten cehenneme kendi biletlerini kesiyorlar. önce güzel bir evlilik nasıl olur, ya da olur mu bunu doğru düzgün masaya yatırmak gerek, ki şimdi yapmayacağım. şu an sadece berkecanların, pelinsuların birbiriyle bir ayrılıp bir barıştığı sevgililik dönemlerinden sonra evliliklerini de batırmalarının doğal olduğunu söylemekle yetineceğim. bu arada, beğenmeyenler boşanabiliyor, söylediler mi bilmiyorum önceden.

    evliliğin ömür boyu tek eşlilikle de ilgisi yok bu nedenle, sadece aynı anda tek eşlilik anlamına geliyor. ki bunu da şöyle ele alıyorum, insanın en kuvvetli bağlarını tek kişiyle kurması (aşkın aynı anda 1 kişiye duyulabileceği düşüncesindeyim) ve karşı taraftan da aynı tutumu beklemesi, bunun belgelendirilmesi.

    aslında evlilik hiç karmaşık bir kavram değil. tabii üremenin kutsandığı bir doğada bir ton şey yavrulamaya bağlanıyor, fakat aslında evlilik birbirine aşık iki karşı cinsin (bazı ülkelerde karşılık şartı aranmıyor) yavrularken yasal koruma altına girmesi, toplumsal sonuç olarak da "bunlar artık ailedir" dedirtmesidir.
  7. imzadan ibaret değildir. o işin prosedür kısmı. önemli olan başka şeyler var.
    one
  8. erkek evlenme teklifi ederken kadının önünde diz çöker. gözden kaçırılmaması gereken bir detay.

    ama bu olay batı geleneği midir yoksa doğuda da böyle bir gelenek var mıdır, bilmiyorum?

    araştırılası...

    evlenince birini daha kaybettik diye geyik yaparlar ya erkekler. aslında diz çökme bu geyiğin kökenini açıklamak için bir ışık tutabilir. diz çökmek nedir? kabullenmektir, boyun eğmektir. iradeyi kadına vermektir.

    bu bakımdan evliliğin erkeği evcilleştirdiği düşünülebilir.

    edit:

    ruh ve beden ikiliğinden gidecek olursak ruh kadını, beden erkeği temsil eder. evlilik de bu ikiliğin yönetilirken iş bölümü yapılması manasına gelebilir.

    önerme:

    erkek evlendiğinde aklından, kadın evlendiğinde bedeninden vazgeçer.
  9. evlilik iki kişilik yalnızlıktır. ( peyami safa )
    iki tarafa da mutluluk getiren evlilikler azdır ama vardır. hayatta bazan bunun örneklerine rastlarız. ( cengiz aytmatov)
  10. neden bilemiyorum ama aşırı bir anlam yüklemesi var evliliğe dair insanlarda.. her ilişki bu kalıp da başlamak zorundaymış gibi insanlar farklı maskeler takarak partner avına çıkıyor. ava falan çıkmasa da salt bu düşünce bile içten içe insanları başka olmaya itecek kadar kuvvetli.. peki insanları bu denli evliliğe istemli ya da istemsiz, zorundaymış gibi iten sebepler neden?

    ** ilklerinden ve su götürmez bir gerçek şudur ki, aile içi baskı, kalabalık, fazlaca yüklenen sorumluluklar. insanın yalnız yaşama hissini ayyuka çıkarabilecek seviyeye getiriyor bireyi. yalnız yaşamak çokları için=evlilikle bire bir. ne alakası var denmesin, herkesin çevresinde bu türden insanlar mevcut biliyorum. yalnızlık hissi ört bas edecek aynı zamanda bulunduğu kaostan çıkacak tek güç olarak evlilik hayatı göze çarpıyor. alt satırla iniyorum.

    ** diğer bir his de evliliğe dair; her şeyi tamamlamış olmak. okul biter, başarılı bir süreç geride kalmıştır. iş sahibi olunur. iyi kötü zamanların ardından tamamlanmışlık duyguları sarar yani. ee eksik ne? eksik gedik aranır. "ama ben yalnız takılamıyorum arkadaş. "gibi serzenişler. (bana kalsa ye iç yat, tek başına, her haltı yapmak için adam mı lazım).

    ** aile ve çevre baskısını da eklemezsem hatırım kalır. kaç yaşına gelinirse gelinsin değişmeyecek bu. aile, yani anne baba çocuklarının mürüvvetini görmek istiyor, peki neden? amaç sadece mürüvvetini görmek mi; bence hayır. kabak gibi ortada olan bir kıyasla mukayese durumu söz konusu. falancanın şusu bunla evli, osu şuradaki kızı almış vermiş.. onun evi var, barkı var. yani bir iktidar ve güç aile içinde bunu düşündüğümüzde. küçük bir cumhuriyet yaratma planları.. hal böyleyken de olan hala 30' lara gelmiş ama işten güçten, kimi zaman eğitimden hala evlenememiş kadına/adama olur. biraz da niyazlı büyütüldüyse sözünden çıkamazlar zaten.

    şimdi bu kadar şey dedik ama sevgi ve aşk nerede? daha doğrusu var mı, gördünüz mü? masa altlarına kaçmış olabilir mi, değiyor mu teninizin her hangi bir yerine. görebilen, duyan, hisseden ne kadarımız varız da evliliği süresiz saadet olarak algılıyoruz. yok pembe hayaller peşinde değilim, bunların hiç biri olmaz, olamaz tabi. türlü türlü sıkınt , sorumluluk, dayanılmaz iş yükü ve gelecek kaygısı varken çok oluyoruz böyle aşklı, sevgili şairene takılarak.. "aşık" olduğumuzu sanıyoruz ancak. sandırılıyoruz , eşraf sayesinde. sürekli bir gaza getirmeler, aşırı yüklemeler falan. .hadi koçum, hadi tatlım, zifaf öncesi kuvvetli yumruklar misali ; her ilişkimize badoslama sokuluyoruz. ilk aylar rüya, sonrası kabus.."evlenmek zorundaymışız" hissi omuzlarımızda, nikah defterlerini karalıyoruz, önceden sırıtık ifadeler resmedilerek sayfalara..

    olduğum gibi kabul eden, olduğu gibi kabul edecek insanları aramayalım, yok çünkü.. herkes, herkesi değiştirme ve türlü bencilliklerine alet adevat etme derdindeyken zorr evlilik hayalleri kurarsınız siz . sebepler üretemeyin , üretmeyin... iki tas bir çorba, bir döşek bir yastık , koynunda sevgisiyle sizi bağırlarınıza basacak ne adamlar kaldı dalyan gibi, ne de koca yürekli kadınlar..