1. zamanın da abilerin evinden çıkmayan arkadaşlara "oğlum gitmeyin şu fetoşun evlerine" dediğimde dayak yemekten zor kurtuldum.
    şimdi aynı kişiler elinde bayrak darbe püskürtme peşinde.
    biz bu ağlak hoca bozuntusunun yıllarca amerikan ajanı olduğunu söylediğimizde azcık kulak verseydiniz belki şimdi işler bu noktaya gelmezdi.
    tanım: devletin bütün kademelerine göz göre göre yerleştirilen terör örgütü.
  2. zamanında ak parti ile arası iyi olan, şimdi bozulunca terörist olan örgüttür.

    ben ve benim gibi düşünenler 2012'de fetullah gülen ve örgütüne karşı çıkarken birileri "gülen hareketinin devlette kadrolaştığına kargalar bile güler" diyordu. o malum zat halen hükümette görevine devam etmekte. merak ediyorum, acaba bir terör örgütüne açıkça destek olan bu zat yargılanacak mı?

    fetullah gülen hareketi için "bal arıları gibi çalışıyorlar" diyen zat bugün akp içinde aktif olarak siyaset yapıyor. bakan görevini sürdürüyor. merak ediyorum, acaba terör örgütüne övgüler dizen bu zat yargılanacak mı?

    "bizden bir emirleri olur mu" diye başbakan yardımcısını gönderen, kavga ettiklerinde "ne istediniz de vermedik?" diye soran erdoğan, acaba bir terör örgütüne "ne istediyse" verdiği için terör örgütüne destek olmuş olmuyor mu?

    merak içindeyim, acaba bu terör örgütü, tüm destekçileri ile beraber yargılanacak mı?

    demek ki neymiş, rüzgar eken fırtına biçermiş. terör örgütlerini besleyip büyüttüler, şimdi memleketi az kalsın darbe bataklığına sürükleyeceklerdi.

    düşünün bakalım, bu kadar fetullahçıyı devlet kadrolarına yerleştirenler kimler? yargı önünde hesap verecekler mi?

    öperim hafızanızdan.
  3. iyice kafayı yer olduk haliyle de .. bazen aklıma geliyor. belki bunlar öyle gösteriyorlar bize hala kankiler. istediklerine ulaşınca da bize nanik yapacaklar olamaz mı; olabilir... her şey mümkün..
  4. 5 sene boyunca ingilizce dersime girmiş hocamı intihara sürüklemiş oluşum. geride bıraktığı çocukları, eşi ve eşinin karnındaki çocuğuyla. sıra bana da gelir mi korkusuyla, hapse girerim, şerefim yerle bir olur korkusuyla düşünmeden pencereden atladı ve öldü.
    dersime girdiği sıralar cemaatle ilgisini pek kestirememiş olsamda vizyoner ve iyi eğitim almış bir adam görünümüyle aklımda yer edinmişti. cemaatçi de olabilirdi. fakat neyi değiştirirdi?
    bu boka herkes karışmamış mıydı?
    miladı 17-25 aralık belirleyenler muhalefet tarafından verilen f tipi oluşumların devlete sızmasının araştırılmasına ilişkin soru önergelerini 2005 ve 2010 yıllarında reddetmemiş miydi?
    haberimiz yoktu, kandırıldık diyenler soruların çalındığını, askeriyedeki gruplaşmaları, polis teşkilatındaki kayırmaları, kumpasları gerçekten bilmiyorlar mıydı? bilmiyorlarsa bile balyoz, ergenekon davalarında adı geçen albayları ve subayları "vay şerefsiz!" diye itham edenler^:çok yakınımda gerçekleşen ithamlar^ şu an kendilerini sorguluyorlar mı? "kandırıldıysak bile önce araştırmamız gerekiyordu. muhalifler bizi sürekli uyarıyordu." diye kendi kendilerine söyleniyorlar mı? bütün devlet kurumlarına kayırmayla, fişlemeyle gerçekleştirilen memur alımları gözler önündeyken inkar edenler, ardından kendi çocuğunu "ben yapmasam başkası yapacak, ki müslüman olduğumuz için bizim bu işi almamız liyakatı gerektirmiyor" bilinciyle kendi çocukları için telefon konuşması yapanlar^:yine çok yakınımda gerçekleşiyor^ bu sistemden gerçekten memnunlar mıydı? dini inançlarıyla örtüşüyor muydu?
    bu ülkede tarih bilinci hep böyle mi oluşuyordu? bundan seneler önce olan olaylar bugün iki ayrı paket olarak mı geliyordu? yani günümüzde olan olaylar da tarihte bir grup tarafından demokrasi şöleni olarak anılmaya, diğer grup tarafından danışıklı dövüş olarak bilinmeye devam mı edecek? o zaman vay tarihçilerin haline. tarih aynı görüşteki insanlar için kendi bakış açılarıyla tekerrür ediyormuş meğer.
    sde
  5. akp'nin ilk dönem iktidarının koalisyon ortaklarıdır. başlarındaki zat yıllardır islam ülkelerinden birinde ya da mekke'de medine'de falan değil, amerika birleşik devletleri'nde ikamet etmektedir. kutup yıldızları amerika'da parlamaktadır.

    ilk yıllarından itibaren cumhuriyete bir tehdit olarak görülmüşlerdir çünkü bizzat abd'deki zatın da çeşitli konuşmalarında belirttiği gibi sinsice, başka görünümlerde, sabırla, kendilerini kamufle ederek, yıllar boyunca ilmek ilmek döşenen bir ağ şeklinde bu memleketin tüm hücrelerine yayılmak hareketlerinin asıl hedefi olmuştur...karşılığını da yıllar içerisinde almışlardır, önemli mevkilerde adamları, tonla para kasaları, iktidarları ve dahası...hepsi mevcuttur.

    koalisyonlarının en cafcaflı dönemlerinde el birliği ile gerçekleştirdikleri operasyonlarla bu ülkenin bir çok komutanını, savcısını, askerini, gazeteci ve politikacısını hapishanelere tıkmış; bu insanlar daha suçlarının ne olduğunu öğrenemeden kimi onuruna yediremediği için intiharı seçmiş^:ali tatar^, kimi hapishane köşelerinde kanserden ya da başka nedenlerle hayatlarını kaybetmiş, içeri atarken örgütün para kasası denilen kişiler kanserden öldüklerinde cenazesini kaldıracak paralarının olmadığı ortaya çıkmıştır^:kuddusi okkır^ ne ki bu "hizmet" hareketi için bunlar önemsiz birer detaydır, hatırlatmanızı dahi istemezler...

    koalisyonlarının en cafcaflı dönemlerinde devletin en kilit noktalarında al gülüm ver gülüm mantığı ile su başlarını tutarken akıllarına asla gelmeyen adil olma, halka hizmet, bu vatanın her kesimine eşit olmak gibi ilkeler koalisyonları bozulduktan sonra kendileri için dilendikleri, birden akıllarına gelen temel ilkeler olmuştur. ara ara "kutup yıldızları" vasıtası ile eski ortaklarına bir balans ayarı çekilmesi gerektiğinde de çok faydalı bir araç olabilmiş bir örgüttür...gerektiği zaman "hizmetlerini" ne boyutta sunacaklarını sen, ben, normal bir insan tahayyül dahi edemez; meclisi de bombalarlar, 20'li yaşlarındaki binlerce ana kuzusu masum genci de ön saflara sürüverirler... doğru olan tek şey vardır, bağlı oldukları "ülkeye" asla ihanet etmezler, oradan gelen hiçbir emri geri çevirdikleri vaki değildir. son üç günde gördüğümüz üzere yine hizmette sınır tanımamışlardır.

    amerikan emperalizminin sömürgesiyiz dediğimizde, hayatı ve doğayı kucaklamak için sokaklara döküldüğümüzde ölen biz olduk bu memlekette...çapulcu da olduk, vatan haini de...

    atatürk gençliği sizsiniz öyle mi? utanabilmek ne de asil bir kelime ve bu topraklardan onu bile silmektesiniz...

    şimdi siz eski iktidar ortaklarınızla bu memleketi yangın yerine çevirmişken ... vatan sizin pelsilvanyadaki çiftlikleriniz, çek defterleriniz ve kasalarınızsa...

    "vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan"

    evet, siz vatanseversiniz, biz vatan hainliğine devam ediyoruz hala...
    mesut
  6. türkiye'deki iktidarın seçtiği günah keçisine verilen isimdir. şayet türkiye'de ne kadar pis iş yapılmışsa hepsini bu terör örgütü yapmıştır. örneğin ayakkabı kutularına paraları cemaat mensuplarının koyduğu su götürmez bir gerçektir. hatta hz. cumhurbaşkanının salladığı kur'an-ı kerimi eline fetö koymuştur. şüphesiz yüce reisin bundan haberi yoktu. diğer bir yorumla bundan da bir mağdur edebiyatı yapmayı nasıl aklına getirememiş şaşılası.
  7. uğur mumcu, hikmet çetinkaya ve daha bir sürü değerli gazeteci bunların yanında politik görüşlerini beğenmesem de birçok başarılı esere imza atan kaynak yayınları ve daha pek çok bürokrat, asker, diplomat vb. yıllarca (yaklaşık otuz yıldır) fethullah gülen hareketinin devletin her kademesine sistemli bir şekilde sızdığını bas bas bağırırken akp dahil pek çok hükümet bu din bezirganlarıyla işbirliği yaptı mı? yaptı.

    kuddusi okkır, türkan saylan gibi pek çok insanı doğrudan veya dolaylı fetö aracılığıyla ölüme gönderdiler mi? gönderdiler.

    şimdi çıkıp "ya o mesajı kuzenim atmış" sığlığında bir iki cümleyle ellerdeki kan nasıl temzilenmeye çalışılıyor ben anlayamıyorum artık aklım almıyor bu saçmalığı.

    daha bugün bir tip çıkmış ismini vermeyeceğim, atalay demirci denen ne idüğü belirsiz (belli olan tek şey komedyen olmadığı) tiple röportaj yapacağım ayağına duyar kasıp şov yapıyor.

    ikiyüzlülüğünüze tüküreyim birader sizin. hizmet hizmet diye yıllarca başımızı ağrıttınız, ne istedilerse verdiniz, anca yılan size dokununca kötü oldu.

    şundan beş sene önce ergenekon, balyoz gibi tezgahlarda dönen hukuksuzluklara dikkat çekeni "postal yalayıcısı" diye yaftalıyordunuz, şimdi değişen tek şey yeni yaftanın adının "fetöcü" olması. al bugün twitter'dan bir akademisyen feryat ediyor "lan ben ateistim ne fetö'sü" diye.

    bu ne biçim ülke abi? nerede görülmüş sorumluların iki "afedersin" ile bir terör örgütüyle yaptığı işbirliğinden sıyrılması?

    nerede görülmüş tutuklunun işkence görmesi ve bunun yayınlanması? savaş suçlularına dahi işkence ya-pıl-maz, zira işkencenin kendisi insanlık suçudur.

    işi sulandırmak istemem ama ülke o kadar sulu zırtlak bir ülke ki vizontele'ye selam çakmadan yapamayacağım. lan hadi terör örgütüyle işbirliği yaptın bari açık açık ikrar etme, hadi işkence yapıyorsun e niye işkence görüntülerini yayınlıyorsun? hani işkence görüntülerini yayınlamamış olsan...

    ek: özellikle hayatlarını kaybetmelerinde bu pisliikleri ifşa etmelerinin rol oynadığını düşündüğüm değerli aydınlarımız ahmet taner kışlalı ve necip hablemitoğlu'nu da eklemem gerektiğini düşündüm. bu isimlerin yanı sıra dediğim gibi daha pek çok önemli insanımız sırf doğruları söyledikleri için başlarını yıllarca beladan kurtaramadılar. hepsine selam olsun.
    pinot
  8. tek işlevi insanlara zaten bilinen şeyleri, farklı, ilginç ve anlaşılmaz yollarla anlatarak kendilerine bağımlı hale getirmek olan dini cemaat virüslerinden bir tanesi.

    şimdi size 6-7 aylık fetullah cemaati maceramı anlatacağım.

    sene 2009-2010. üniversite giriş sınavına hazırlanıyoruz. yaşadığım şehirdeki en iyisi olan cemaat dershanesine gidiyorum. o zamanlar sevdiğim arkadaşlarımdan 2-3 tanesi abi evlerinde takılıyorlar. beni de çağırdılar, birkaç kez gittim geldim derken sıklaşmaya başladı.

    abi evine gittiğimiz zaman ders çalışırdık, kuran sohbetleri falan olurdu, sonra mertebemizin artmasından mütevellit saçma küçük kırmızı kitaplardan okumaya başlattılar. küçücük kitap ama içinde anlaşılan tek kelime yok. kitabı anlamak için de kendine abi diyen, takma isim kullanan, bilgisayarında 14 gb porno arşivi olan bir pezevenge ihtiyacımız vardı.

    o sıralar sorgulamaya başladım tabi bunlar ne ayak dertleri ne diye. sonraları hediye aldılar kitapları bitirenlere. mp3 çalar almıştı kullanıyorum hala ara sıra kajhdjkasd

    sonra kuran okumayı bıraktırıp fetullah sohbetlerine geçtiler. kuran ile bir giriş yaptılar, tabi direkt 3. vites ile kaldıramazsın arabayı. neyse artık level atlamaya başladığımızı hissedebiliyordum. fetullah sohbetleri oynuyordu. ağlıyordu bazen. o ağladıkça biz gülüyorduk. gülünce, yozgat'ın orta yerinde allaha sövmüşsünüz gibi tepkiler alıyorduk.

    mertebemiz artmaya başladı dedik ya kimlik numaralarımızı aldılar. neden gerekiyor dediğimizde dershane için falan dediler.

    bu arada fetullah sohbetleri ile beyin yıkama işlemleri doz arttırılarak devam ediyordu.
    anlam veremediğim kırmızı kitaplardan okutulup açıklaması dinletiliyordu.
    artık daha az ders, daha çok kırmızı kitap ve fetullah vardı.
    bu kırmızı kitapları açıklayan abi( laptopında 14 gb porno olan) kadınlarla raks etmenin, zinanın ve hatta dokunmanın bile ne kadar günah olduğunu anlatıyordu.

    diğerlerinin aksine ben daha fazla sorguluyordum olan biteni.
    bir müddet sonra bir kez daha level up olduk.

    akşam toplantı var dediler gittik, salona girerken telefonları toplayıp farklı odaya aldılar. kendisine bölge abisi diyen dallamanın biriyle tanıştık. en baş koltuğa oturmuş, yüzünden kibir akıyor.
    sanırsın allahın özel izniyle cenneti görüp gelmiş, hayatın anlamını bulmuş haspam.
    bu arada ismine mikail dedi. sonradan öğrendik ki ismi ismail'miş. pezevenk bir de nick takmış kendine. gerçi bize de nick gerekiyormuş çok şükela bir nick seçmiştim kendime ahaha

    toplantıda hizmet denen kanserin nasıl ve ne kadar yayıldığını anlattı. baş pezevengin bir emri ile müslüman olmayı bekleyen ülkelerin olduğunu söyledi. evet ülkeler. bütün bunlar olduğunda bizim de yanlarında olmamız gerektiğini, aksi halde boşa gideceksiniz gibi laflar etti.

    temiz bir insan nasıl bir kanser hücresine çevirilir o gün gördüm. dersleri iyi olan bir arkadaşımı polis olmaya ikna etmişti. diğerini ise subay olmaya. gerçi bu subay da olamazdı ama neyse.

    devamında bizim tc kimlik numaralarımızı neden aldırdığını söyledi.
    -evet o aldırmış dershane falan hikaye-
    asker veya polis olmak istersek kimlik numaralarımızla kolaylık sağlanacakmış. bunu neden yapıyorsunuz diye sorduğumda ise:

    "ya siz gireceksiniz ya da kafirin biri girecek. biz sizin girmenizi ve allah yolunda bize 'hizmet' etmenizi istiyoruz." dedi.
    yani herhangi bir mühendis, avukat, hakim olmak da adamlara yetmiyordu. eli silahlı birileri gerekiyordu artık.

    toplantı bitti evden çıktım, kendi evime giderken yolda arkadan biri yaklaştı, döndüm baktım bizim mikail.

    sana söyleyeceklerim var, arkadaşlarının yanında konuşamadım dedi. sonra, senin sınav sonuçlarına baktım gata'ya girmeyi düşünmez misin? diye sordu. ben de hayır benim asker olmak gibi bir planım yok mühendis olacağım dedim. o ise istersen halledebilirim, sen sadece sınava gireceksin gerisini biz halledeceğiz, orada senin gibi çocuklara çok ihtiyacımız olacak, bize hizmet edeceksin, en önemlisi doktor olacaksın, iş derdin olmayacak diye ısrar ediyordu.

    bu ısrar durumu birkaç kez daha dersane çıkışlarında devam etti. adam özellikle ders çıkışıma gelip konuyu gata'ya getiriyordu.

    "her şey tamam sadece evet de."

    çoğu beyinsiz insanın aksine ben kendime soruyordum.
    yahu bu adamların derdi din mi? din olsa kurana ağırlık verirlerdi. din olsa torpil yapıp insanların hakkınız yemezlerdi. allahsızlık etmezlerdi. ölüme sebebiyet vermezlerdi.

    eğitim vermek mi? eğitim vermek olsa dersinize yardım edecek diye başımıza bir boktan anlamayan dallamanın birini koymazlardı. eğitim olsa matematik, fizik, kimya derslerinin yerini risale, fetullah almazdı.

    o halde ben neden bu yozlaşmış insanların arasındayım? belli, tek dertleri güç elde etmek.
    adli güç, silahlı güç, siyasi güç, maddi güç.
    ve bunları yaparken kuran, kitap, ahlak gibi olguları hiç düşünmüyorlardı bile.
    peki ben neden bu tek beyinli topluluğun bir parçası olacaktım ki?

    beyinsiz, başkalarına gebe bir asker-doktor olarak yaşamaktansa; yıllarca işsiz gemek yeğdir.

    sonra bıraktım selamı sabahı. biraz daha ikna etmeye çalıştılar beni kararlı görünce onlar da pes ettiler. arkadaşlarım dışlamaya başladı beni. şeytanmışım gibi bakıyorlardı asdghhjas

    bunları kimsenin baskısı altında kalmadan sadece kendim deneyimleyerek öğrendim.

    zombi kıvamına gelecek kadar beyni yıkanmışları gördüm. bunlardan biri subay olmuştu en son duyduğumda. abilerinin isteğiyle hırsızlık yapan; 5 vakit namaz kılan biri idi. öyle ki hocaları istedi diye insan öldürmekten imtina edeceğini düşünmüyorum.

    çocukların beynini öyle yıkadılar ki; çok basit soruları dahi soramaz hale geldi koca koca insanlar.

    neden bu kadar güçlü bu dini cemaatler?
    neden kanser gibi yayıldılar?
    bir cemaatin derdi nedir, din değil midir?
    sahi, tanrı neden yarattı bizi?



    tek beyinlilere edit:

    yazdıklarımın eksiği var; fazlası yok.
    bunları vaktinde bazı insanlara anlattığım, yüzlerine vurduğum zaman; yalakalıklarını, götlüklerini; insanlar şeytan görmüşe dönüyordu. hemen benim imanımı sorgulamaya başlıyorlardı. selamı sabahı kesenler oluyor, dışlanıyordum. yani yıllar önce de göte göt demekten çekinmezdim. şimdi de diyorum. ama mertlik ve aptallığı dengede tutmak gerekiyor. o da sizden farkım olsun. darbe yapsaydınız yine anlatırdım ama bu kadar rahat, orta yerde anlatmazdım tabi.

    25 yaşındayım ve bu yaşıma kadar asla kişisel çıkarlarım için dürüstlüğümden ödün vermedim. bilenler bilir.
    kimseyi kullanmadım, yalaka olmadım. yapsaydım zaten ya doktor eskisi olurdum, ya da hapishane köşelerinde sürünüyor olurdum.

    hiçbir yalakada da benim dürüstlüğümü sorgulayacak çap göremiyorum.

    ayrıca akpliymişim gibi bir izlenim oluşmuş olabilir. ama ben ne kucağına alan; ne de kucakta olan olmadım. o yüzden hesabınızı kucağına oturduklarınızdan sorabilirsiniz.


    lale edit:) birinci editimin muhatabı 30 gün leyla olmuş. bu ss de burada kalsın bir müddet.