1. kadın özgür olmadan erkek erkek de özgür değildir. erkeği küçümseyip kadını yüceltmek veya kadını küçümseyip erkeği yüceltmek bir bütünü parçalamaktan öteye gitmez. erk-ek egemen toplumda 2 türlü kadın tasviri vardır biri hizmetçi evin kadını diğeri eğlencelik olanı üçüncü kadın ancak bilgi toplumunda var. biz daha bilgi toplumunu değil kadın ve erkek ırkının en ilkel halini aşamayan ilkel bir toplumuz... her erkeğin biraz kadın yanı olacak her kadının biraz erkek yanı.. o zamanlar bireyler insan noktasında evrilebilir ancak bir kadına empati geliştirmeyen erkek ile bir erkeğe empatı geliştirmeyen kadın cinsiyetlerine hapsolur kadınlar ve erkeklerin cinsiyetleri resmen hapishane olmuş.. insanlaşamıyorsak sorun öz' de içimizde kangren olmuş bu sebepten..
  2. onları anlamak gerçekten zor. şöyle ki; sana yakınlaşır, sohbet edersin, bazı şeyleri sana hissettirir ama sen bu arada arkadaş kalmaya ve onu kırmamak için en uygun dille nasıl anlatacağını düşünürsün.

    sonrasında bir bakmışsın sana söylediği şeylerin aynısını başkasına söyleyip onunla çıkmaya başlamış. be güzel arkadaşım madem bu kadar fırıldak bir kişiliğin var neden benim kafamı karıştırıyorsun.

    şimdi diyeceksiniz ki sen kızı yanlış anlamışsın, hemen kendine yorma her olayı. yahu ben kıza bir adım atsam o bana bildiğin uçacak.. neyse ki hiçbir zahmete girmeden sorunu atlattık. ama insan gerçekten hayret ediyor..
  3. kollu kumar makinaları vardır ya...
    çektiğinizde üç tane aynı şekil gelirse büyük ödülü verir.
    işte nasıl onları anlamaya çalışmıyorsanız ve sadece kolu çekip şansınızı deniyorsanız aynı yöntemi deneyin.
    kolu çekmek önemli ama... atlamayın...
  4. tümel bir kavramdır. birinci dereceden akledilebilir bir kavramdır. kadını açıklarken, onlar, kadınlar gibi kelimeler kullanmak bizi aslıda açıklamak istediğimiz kavramdan uzaklaştırır. çünkü ayşe, fatma tikeldir. kadın tümeldir. ayşe ve fatma beraber ima edildiğinde kadınlar olur. kadınlar da haliyle tikeldir ve kadın kelimesinin aslında bir alt üyesidir.
    yani kadın tekil ama tümeldir.
    kadınlar ise çoğul ama tikeldir.

    peki kadın üzerine konuşulduğunda kimi dinlersiniz, kazanova'yı mı filozofu mu? daha çok kadın tanıdığımızda kadın kavramını anlamaya daha mı yaklaşıyoruz, yoksa tümel sınıftan kopup tikel üyelerini birbiriyle karşılaştırmaya mı başlıyoruz? kazanova'ya kadını sorsak bize nasıl anlatırdı acaba.
    veya müslüman bir kadın kuran'daki bir erkek şahitliği ile iki kadın şahitliğinin eş olmasını okuduğunda ne hisseder?
    kafamda deli sorular.
    serin
  5. ne kimsenin malıdır, ne de kimsenin uşağı. ayağınızı denk alın.
    "namus"unuzu siktirtmeyin.
  6. kadın yaşamın sebebidir, ilk olandır.

    "nerede bir kadın görseniz saygı ve sevgide aza kalmayın, şüphesiz biz onları dünyaya güzellik ve bolluk getirsin diye gönderdik"

    kelimeler ve hitap şekilleri değişse de, bu metin 5000 farklı dinin ortak öğretisidir.

    bilimsel açıdan bakıldığında da yukarıdaki metinden farklı bir sonuç göremeyiz.

    kadın dinin ve biliminde ortak öğretisidir.

    gelişmiş toplumlar incelendiğinde göze çarpan ilk detay, kadın erkek eşitliğini toplumsal ve yasalar karşısında sağlanmış olmasıdır. üretimde ve aktif sosyal yaşantının her alanında kadının varlığı toplumu daima ileriye taşır.

    insanlık tarihini daha ileriye taşıyacak olanlar kesinlikle kadınlardır.
  7. ülkede olan pek çok olayla birlikte çökertilmek, sindirilmek istenen cinsim. güzel yerden giriyorlar cerrahi müdahaleye doğrusu. kadın her şeyin başı, bir neslin öğreticisi ne de olsa. kadın sönük, pısırık, eğitimsiz.. kısacası "pasif" kaldıkça istedikleri gibi borularını öttürebilirler.

    eskiye nazaran kadınların farkındalığının daha da arttığını düşünüyorum ben. bunun yanı sıra çok ama çok fazla kadın üzerinden hesap kitap yapıldığı ve eskiye göre daha çok kulağımıza gelip gözümüze sokulduğu için de tersi bir durum varmış etkisi uyandırılmaya çalışılıyor.

    kadın ister anne olmak istesin ister istemesin, önce kadındır.. doğurganlık üzerine kurulu bir biyolojiye sahip canlı olarak neyi nasıl istediğine sadece kendisi karar verebilir, vermelidir. kaldı ki bunun için gelişmiş son derece ileri bir zekaya da sahiptir. bu farkındalığa erişmiş her bünye aksini iddia edemez.

    ama anahtar kelimemiz: farkındalık

    etrafımda son derece eğitimli ve rahat koşullarda yaşayan kadın var. ama derin ve dilsiz bir kabullenişe teslim olmuş. toplumda yer etmek adına, toplumun dayattıklarına o kadar razı ki... yeri geliyor çıldırıyorum ben laf anlatırken bu tarz insanlara, zaten kabul de etmiyor. bu farkındalık kazandırma durumu ailede başlıyor kanımca. ama herkes şanslı doğmuyor. ee o zaman? idrak yollarımızı olabildiğince açmaya çalışmalıyız kadın olarak. neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmeli, araştırmalı, okumalı, gözlemlemeli... 5 duyumuzla da vantuz gibi yapışmalıyız hayata.

    kabullenişlerden kurtulamayan kadın(lar) gerçekten her türlü tavra kendilerini gebe bırakıyorlar. zamanın getirilerini lehimize çevirip kendi özgürlüğümüzün farkına varmalı, benliğimizi kazanmalıyız..

    ****
    ben bu kadar dil döküyorum ama kadın-erkek ayrımlarından hoşlanmayan bir insanım.erkeklerin de yaşadıklarına şahidim, dahası hislerine kulak veriyorum elimden geldiğince.
  8. size bir haberim var kadınlar çiçek değildir, kadınlar namus değildir, emanetiniz değildir, eşyanız değildir, himaye altına alınmaya muhtaç değildir. evlenmek zorunda veya çocuk yapmak zorunda değillerdir. yemeğinizi hazırlamak, evinizi temizlemek, cinsel olarak tatmin etmek ya da her santimlerini kapatmak zorunda da değillerdir.

    bunları okuyan bazı erkeklerin "ee biz öyleler diyoruz sanki saçma feminist tavırlarınızla insanları soğutmayın" dediğinden eminim. bastırılmış ve soyutlanmaya çalışılmış tüm insanların yüzyıllar boyu yaptığı gibi öfkeli olup sınırları aşan, erkekleri düşman olarak görmeye kadar uzanan bazı topluluklar var elbette. ama ben feminizmi böyle görmüyorum. durumu biraz yanlış anlamış ve sinirli bazı bayanlarımız tarafından bazen erkeklere yönelik yapılan genellemelere de karşıyım. bir erkek olarak doğduğu için kadınları aşağı görmek gibi kadın olarak doğduğu için erkekleri aşağı görmek de saçma. kendi seçmediğin bir özellikle övünmek ve onu başkalarına silah olarak kullanmak (dilinle, cinsiyetinle, ülkenle, ırkınla, renginle vb) dünyanın en acınası olayı.

    ama hepimiz biliyoruz ki kadınlar çok fazla ezildi. ve sadece erkekler tarafından ezilmediler. en çok da kendi hemcinsleri tarafından ezildiler.
    annesi tarafından "kız kısmı öyle gülmez, öyle koşmaz, öyle giyinmez, temizlikte annesine yardım eder, babasına abisine hizmet eder, sevgilisi katiyen olamaz adı çikar, namusunu korur başımızı öne eğdirmez (özellikle bu lafa dayanmıyorum. kız olmanın kadın olmanın çok tehlikeli olmak olduğunu düşündürdü bize. adeta pimi çekilmiş bomba misali her an birilerinin o çok değerli ve alnı ak 'başlarını' önlerine eğdirme korkusuyla büyüdük.), erkeklerle çok içli dışlı olmaz... ve daha neler neler.
    elalem ne der etiketiyle doğduk adeta. komşu teyzelerin bizi her gördüğünde "makyaj yapmış, etek giymiş, yolu yol değil bunun!" düşüncelerini ensemizde hissederek apartmandan çıktık. (ama bu sebepten kadınlara acımayın, onları sahipleniyormuşsunuz havasına kapılmayın. yanımızda olun, güzel düşünün. bunları yaşadık ama başa da çıktık. toplum baskısına başımızı eğmedik. kendimizi tanıdık, isteklerimizin farkına varıp hayatı normal bir biçimde sürdürdük. bazılarımız bunu yapamadı, onlara ulaşmaya çalışıldı. bu hayatta herkesin kendini bulmaya ihtiyacı var. kadın, erkek hiç kimse cinsiyetlerinin ardına saklanıp veya ondan güç alıp yaşamdan kaçmamalı.)

    bir erkeğin bunu anlamasının çok da kolay olmadığını biliyorum. sosyal platfromlarda "feministler taciz ettiği iddiasiyla bir erkeği linç etti!" konulu başlıkları görüp "delirmiş bunlar!" diyerek feminizmi saçma olarak görebileceklerini biliyorum. ama öyle değil.
    dünyanın her yerinde sokak röportajlarında erkeklere feminist olup olmadıkları sorulduğunda büyük bir çoğunluğun "ben kadın mıyım neden olayım?" ya da "onları çok abartı buluyorum!" dedikleri bir düzene hapsolduk. çıkmak için bağırıyoruz, başımız şişiyor bağırmayın diye yaklaşmayın bu insanlara.
    empati kurun. empati ha deyince olan bir şey değil ama bir akşam yatmadan önce tüm bu baskılar size yapılsaydı ne denli öfkeli olurdunuz hayal edin.
    şiddetin her türlüsüne karşıyım. ne bir erkek bir kadına vurmalı ne de bir kadın erkeğe. ama otobüsle tanıştığınız günden beri sürekli kalçanızda veya baldırlarınızda bir sertlik hissetmekten bıkmanın ne demek olduğunu da hayal edin lütfen. bağırsanızda vursanız da, otobüsten atılsalar da bitmiyorlar.
    bunun için tüm erkekleri suçlamıyorum. anneleri daha çok suçluyorum. oğullarını böyle el üstünde tutup, ayrıcalıklı gördükleri, terbiye vermedikleri için. kendi cinsini bu kadar aşağıda gören kadınların üremesini çok sakıncalı buluyorum. çünkü o kadının oğulları tecavüzcü, katil oluyor. eşine çocuğuna şiddet uygulayan ya da onları aşağılayan babalara dönüşüyor.

    biliyorum yine bazılarınızın başını şişirdim ya da okumadınız bile uzun diye. ama inanın kadın başlığında bunlardan bahsetmek yerine "bir cinsiyet" yazıp çıkmayı en çok ben isterdim.
    jole
  9. erkeğin gelişmişi, üst versiyonu.
  10. "kadın; cahile nefs, arife nefestir."