1. bence sorunun cevabı çok fazla sosyo-psikolojik etken barındırıyor.

    ayrıca fransız sosyal teorisyen jean baudrillard'ın kaleme aldığı simülakrlar ve simülasyon kuramından biraz uyarladığımızda kendimizle alıp veremediğimiz sorunların gerçekten kendimizden mi kaynaklandığını yoksa tüketim toplumunun devamlılığını sağlayacak şekilde kendimizde sorunlar olduğu hissi oluşturulup insanların kendi içlerinde yaşayacakları kaos sayesinde reklamlar ve propagandalardan daha kolay etkilenmeleri sağlanıyor olabilir. böylelikle özgür irademiz sayesinde verdiğimizi sandığımız kararlarla kendi gerçekliğimizi yaşadığımızı sanıp aslında kocaman bir simülakrı yaşıyor olabiliriz.

    gerçekten kendi gerçekliğimizi, kendi sorunlarımızı mı yaşıyoruz yoksa kendi gerçekliğimiz ve sorunlarımız olarak algılamamızın istendiği bir gerçekliği ve sorunlarını mı yaşıyoruz?

    kendimizle alıp veremediğimiz sorunları; sistemin yeterince sindirilemediği için benliğimizle tamamıyla etkileşime girememesi sonucu, ortaya çıkardığı yan etkiler olarak görüyorum. ama dediğim gibi bu belki de bir çeşit simülakr da olabilir.

    (bkz: simülakrlar ve simülasyon - jean baudrillard)
    hubot