1. ingilizcede 5 farklı kelime var korku için:
    terror, horror, fear, dread, eerie.
    diğerleri latince kökenliyken bi tek eerie tamamen anglosakson kökenli imiş.
    bu da böyle bir bilgi.
  2. sezgi
  3. annem yattığım odadaki (salon) süs lambanın üzerine kuruması için tişört sermiş. pencerenin önünde olduğundan arkasından sokağın ışığı vuruyor ve karanlıkta başı olmayan, havada duran bir çocuk gibi görünüyor. o an güldüm ve dedim ki insanların kendilerine doğaüstü yaratıklar, olaylar uydurması anlaşılmayacak bir şey değil, hele şimdi şurada ekstra bir şey olsa insanın altına sıçması işten bile değil. tam o anda odadaki ampüllerden birisi yanıp söndü -kendisi 20 saniyede bir bunu yapıyor- gece gece bayağı eğlendim :) insanların böyle korkular ve canavarlar yaratması gerçekten zor değil. böyle bir farkındalık yaşadım gece gece. son.
  4. bir süredir kendi kapalı döngüsünde bir grup ile, küçük korku hikayeleri yazıyoruz. ilk defa böyle bir şeyi deniyorum ve oldukça zevkli. yazarken/okurken o kadar gerilmediğim halde, dinlerken çok geren şeyler ortaya çıkıyor bazen; bazen ise tam tersi. özellikle referans aldığımız noktanın esneklik payı bizi çok coşturabiliyor. lakin yaşayan karakter bırakmamak bir refleks haline dönüştü bende. kimi "doğal" kimi ise doğaüstü bir şekilde ya ölüyor ya kayboluyor. bu sefer farklı bir şey denemek niyetindeyim. kafamda tüm karakterlerin birbirine bağlandığı ve aslında her olayın arkasında ağır ağır dönen bir çark mevcut. ama sanırım zaman olayının aleyhime işlemesinden biraz yoruldum. bunu aşmam gerekecek.

    korku çok ilginç, çok derin bir duygu. ona dair düşüncelerim zaman içinde şekilden şekile girdi. kendi korkularımdan, başkalarının korkularından, ölmeyen korkulardan konuşmak biraz daha kolay; fakat bu düşünceler ağında sürekli bir şeyler keşfettiğini zanneden birinin, ağın sahibi karanlık örümceğe nezir olarak sunduğu bir şeyler yoksa, ava dönüşmek işten bile değil. o yüzden geçmişte yaşanmış travmalardan, kayıp çocuklardan ve onların mektuplarından biraz koparsam, yerine koyacağım şey daha geniş bir tarih üzerine kurulu olmalı. ne kadar geçmişe uzanırsa, geleceği o kadar hapsedebilecek bir duygunun peşindeyim.