1. söz konusu olan enerji kaba tabiriyle hunharca dır. ciddi bir şekilde bu dünyanın bir geleceği varsa ya nükleer enerjiden geçer ki hali hazırda sistematik olarak hem kuantum alanında hem de nükleer fizik anlamında çözümlenmiş ve gizemi kalmamıştır, ya da yenilenebilir enerji kaynaklarının verimi arttırılmış şekilde kullanılmasından geçer.

    fizyon, füzyon ve yarılanma şekilde olduğu belirtilmiş. yarılanma (bir maddenin kütlece yarılanma süresine dayalı bir sistem açıklayacağım) dışında fizyonu gerçekleştirebilmemize rağmen her hangi bir forma kanalize edemiyoruz. füzyon'u gerçekleştiremiyoruz. sadece elimizde yarılanma var ve 1980'lerde ki yöntemler dışında hiç bir ekstra'sı yok. prosedür kavramsal olarak basit, uygulama olarak da ama inanılmaz bir dikkat izliyor.

    çok basit düşünürseniz, bildiğimiz en yoğun, en güçlü kuvvetlerin dengesiyle oynuyoruz, elde edeceğimizin bir alt limiti bile yetiyor. yarılanma temelde prensip olarak çok basit çünkü periyodik tabloda bir maddenin ölçüm yapıldı hali bilindiği andan itibaren neler olacağı 1930'lar dan beri biliniyor. bir sonraki tepkimesinin ne olacağı, ne zaman olacağı üretilecek maddelerin türleri, özellikleri her şey. fakat, prosedür hem o kadar narin bir dengede ve sistemde işliyor ki her şey düzeninde gitmez ise, en güçlü kuvvetler ve enerjinin en yoğun formuyla oynamanın cezası da büyük olur. çok fiziğine girmek istemiyorum, uranyum-238, cadium-215 gibi teknik terimler yüzünden de soğuk bakıyoruz duruma, tüm bunların arasında aslında olacak her şeyi bildiğimizi pas geçiyoruz.

    nükleer enerji'ye kötü bir gözle bakmak gerçekten komik olur o yüzden bu tip fikirleri yeterince araştırmadan beyan etmek cahilce bir işten ibarettir. fransa'nın ne kadar nükleer santrali olduğuna bakın ya da avrupa'da genel anlamda ne kadar var. sorgulamaya buradan başlanabilir.

    bir tür geleceği red edişten bahsediyoruz. bunun asıl nedeni bizim zihniyetimizle alakalı. iş disiplinimiz yok, bu anlamda en iyi yetişmiş insanlarımızı nükleer fizik dersleriyle üniversitelere hapsediyoruz. zaten onlarda derslerinin duyulmasının hemen ardından yurt dışında bir nükleer santral'de tepkime gözlem ekibine alınıyorlar ya da ham madde geliştirme sistemlerine.

    ortada görünmeyen bir fil var. herkes orada olduğunu biliyor ve kimse ağzının ucuna getiremiyor. karşı değilim nükleer'e, tam tersine gerçekten olması gerekiyor ama şu an değil. biz de hiç değil, tüketime, hazıra, moderniteye, tembelliğe ve kolaya bu şekilde adapte olmuşken hiç değil. pratikliği, iş bilincini, saygıyı ve üretmenin anlamını kazanmadan. değil türkiye hiç bir arap toprağına uğramaması gereken bir enerji türü.