• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.89)
şeker portakalı - jose mauro de vasconcelos
"yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan jose mauro de vasconcelos'un başyapıtı şeker portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan şeker portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük zeze'nin başından geçenleri anlatır. vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı 'yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını' söyler."


  1. ilk okuduğum çocuk kitabı olması dolayısıyla "ilkgözağrım" olan kitaptır.
    akabinde küçük prens ve çocuk kalbi kitaplarını da okudum, ama şeker portakalı'nın bende yeri başkadır.

    şeker portakalı'nın devamı niteliğinde olan "güneşi uyandıralım" ve "delifişek" isimli kitaplarda, zeze'nin maceraları devam eder.
    bir nevi, üçlemedir bu kitap serisi.^:şeker portakalı^^:güneşi uyandıralım^^:delifişek^

    milli eğitim bakanlığı'nın "yasaklı kitaplar" listesindeydi bir kaç sene önce, halihazırdaki durumu nedir bilmiyorum ama bence her çocuğa mutlaka okutulmalı.
    günümüzde, çocukların gördüğü/duyduğu ve hatta bizzat yaşadığı o kadar çok müstehcenlik var ki, bu kitabın içinde geçen birkaç sözün esamesi bile okunmaz bunların yanında.

    bu arada, 2000'li yıllarda hala kitapları yasaklayan zihniyete de bu vesileyle "selam olsun" diyorum. aslında, başka bir şey demek isterdim ama sözlüğün seviyesini düşürmek istemiyorum.^:anladın sen onu^
  2. hani bazı filmler vardır tekrar ekrar izlesenizde bıkmazsınız ve her izleyişinizde yeni bir detay yakalarsınız.. çocukluğumda en sevdiğim ve tekrar tekrar okumaktan bıkmadığım tek kitaptı kendisi. daha sonradan bu kitabın devamı olan 'güneşi uyandıralım' ve 'delifişek' i bitirmiştim. çok severdim zeze' yi ve kendimden birşeyler bulurdum okuduğumda.. kitabın belkide en çekici yanı duygularındaki yoğunluğu çok güzel bir şekilde anlatmasıydı.. sonradan filmi de yapıldı ama sevemedim filmini, çünkü kitabı okurken kurduğum hayalimdeki zeze'nin hayatı daha güzeldi.
    yaza
  3. kendi başıma keşfettiğim bir küçük dünyaydı şeker portakalı. 35'e kadar varlığından haberdar olamadığıma içerlediğim.

    zeze ile birlikte ayakkabı boyamaya çalışırken buldum kalbimi.
    onunla birlikte bay arivaldo'nun yolunu bekleyip, portekizli için cenaze merasimi yaptım gönlümde.

    ve bir küçücük yüreğinin, kocaman bir adam oluşuna tanıklık ettim.

    "şimdi acının ne oldunu biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın yüreğini paralayan ve sırrını kimseye anlatmadan birlikte ölmesi gereken bir şeydi. kollarda, başta en ufak bir güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbürüne çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
  4. bu kitap hakkında sayfalarca yazı yazabilirim. ama yine de kitabı okurken yüreğimde oluşan sızıyı tam anlamıyla ifade edemem.

    ortaokulda okumuştum galiba bu kitabı ve devam kitaplarını. üniversiteyi bitirmiş iş hayatına atılmışken bir arkadaşım okurken gördüm elinde. içeriğini hayal meyal hatırlıyorum üzerinden çok zaman geçmiş. dayanamadım yeniden okudum.küçük çocukla birlikte çektim tüm acıları, onunla ağladım, onunla yüreğim havalandı. çocuk gibi hissettim yeniden. ne özlemişim.

    bence bu kitap küçüklük, gençlik ve yetişkinlik olmak üzere hayatınızın en az 3 döneminde tecrübe etmemiz gereken bir şey. hatta okullarda, ilkokul, lise ve üniversitede de zorunlu olarak okutulmalı. çok ciddiyim. insanı yetiştiren, olgunlaştıran ama yıllar sonra da tekrar çocukluğuna döndüren şahane bir zaman makinesi.
  5. okuduktan sonra küçükken okumadığım için pişmanlık duyduğum kitap.
    zeze'nin küçük ama , kendisi için büyük dünyasında ailesinin bile yerine koyabileceği bir sevginin büyüdüğünü adım adım takib edersiniz. ve en nihayetinde bu sevginin bir çocuğun elinden nasıl alındığına.
  6. "evde yiyecek bulduğumuz zaman sevmeyi öğrendik"..beni etkileyen tarafı bu olmuştu..bir çocuk ama ruhuyla nice insanları geride bırakan bir çocuk..yazar kitabı yazarken bu çocuk benim diyordu adeta..yaşamına göz attıkça insanın kendisini nasıl bu kadar etkili anlatabildiğine şahit oluyor insan.
    yildo
  7. okuduktan sonra güneşi uyandıralım ı da tavsiye ederim.ikisi de çok etkili eserler
  8. dedemin, ölmeden bir hafta kadar önce, ben henüz sekiz yaşındayken bana aldığı ve o kısa süre zarfında hasta yatağında birlikte okuduğumuz kitap olduğu için benim için yeri çok onemlidir. hala elime aldığımda gözlerim yaşlanır. bu kitabı yorumlayacak olursam dedemden alıntı yapmak isterim. bana bu kitabı aldığında bunu okumadan kimsenin çocukluğu güzel geçemez demişti.
  9. "olup bitenleri çocuklara niçin anlatmalı?" diye soran kitap.
    1975 baskısını edinme ayrıcalığına sahip oldum.
    bir ara müstehcenlikten yargılanmıştı. belki kırk kere okuduğum halde şimdi düşününce o müstehcenlik ifadesini bir türlü bulamadığım kitap.
    "kıç" diyordu zezé, portuga da "kaide"yi öneriyordu. bu mu ki müstehcen.
    ha bir de şarkı sözü vardı, zezé'nin söyledikçe babasından dayak yediği.
    olay buysa bizim reşat nuri'nin kitaplarının da bi gözden geçirilmesi gerekiyor bence.
  10. büyük küçük herkesin okuması gereken bir kitap bence. bu seneye kadar niye okumamısım, bu kadar geç kalmışım bilemiyorum he bi de 'nen var zeze?'