1. yukarda yazılanlara baktıkça memleketin günah keçileri olacaklarını şimdiden gördüm suriyelilerin. islamcı mısın, istikrarsızlık mı oldu, vur suriyelilere; kürtçü müsün, üç kuruşun elinden mi alındı, vur suriyelilere; kemalist misin, bahçedeki gülün dibine işendiği için solmuş mu, vur suriyelilere; milliyetçi misin, ''kimliğimi kaybettim hükümsüzdür'' ilanı mı vereceksin, vur suriyelilere...

    el insaf, cidden ellerimiz vicdan diye nereye konuluyor merak ediyorum. realizm adına insanlığımızı kiralığa mı çıkarıyoruz? bu memleketin kendi öz milli yüzde yüz öz hakiki yerli insanları tarafından yapılan taciz, tecavüz, hırsızlık, yolsuzluk, cinayet, katliam ve bilumum kötülük sıradanlaşıyor; herkes sabah 8 akşam 4 mesaisine devam ediyor ve buna rağmen 5-10 yıl sonra, yıllarca sokakta yaşamış bir suriyeli çocuğun işleneyeceği bir gasbın (mağdurun direnmesi sonucu işlenen bir cinayetin belki) peşine düşüyor ve tüm suriyeli göçmenler hakkında hüküm veriyorsunuz, öyle mi? toplumun bütün yozlaşmışlıklarına yozlaşma zamanında sessiz kalınırken faturayı öteki kimliğine sahip insanlara kesmek hiç adil değil. (bunu söylemek de komik oldu, adaletin intikamla özdeşleştiği bir zamanda, bir mekanda, bir insan topluluğunda).

    sosyal dayanışma çağrıları filan yapmayacağım: yapan zaten yapar, yapmayan zaten yapmaz; her ikisi de makuldür, zira reflekstir, bilmediğinden korkmak; anlarım (doğasıdır demiyorum bakın rica ederim; çünkü bir insan doğasından bahsetmek 19.yy öncesi düşünce geleneğinin bataklığıdır. reflekstir; çünkü kendinizi korumak için yaptığınız bilinçsiz bir edimdir). fakat refleksle insanlar yargılanmaz, yargılanamaz. yargılamak için düşünün. ancak düşünülürse yargı vermenin ağırlığı kavranabilir çünkü.

    düşünün, realist olmak için düşünmeyin; düşünmek için realist olun. realistlerin kaygısının realist olmaktan daha öte şeyler olduğunu aklınıza getirerek düşünün.

    yapamıyor musunuz, yapılamıyor mu? o zaman toplumca en iyi yapılan şeyi yapın, susun! kimse sizden kahin olmanızı beklemiyor; oysa bir insan olma hayali vardır insanca, pek insanca. bu konuda konuşurken söyleyecekler yukarıdakiler gibiyse eğer, insan olmak susmaktan geçiyordur belki de.
  2. kitlesel göç dalgalarında en tartışılan şey, gelen nüfusun kalitesi ve belki de en güçlü gibi görünen argüman budur içlerinde (oluyoroyle selamını aldım, kabul ettim). şimdi şikayet edilen şey, gelen nüfusun kalitesizliği, eğitimsizliği ise ve ''kaliteli nüfus avrupa'ya gitti bize çürük yumurtalar kaldı'' veryansını ise ben herhalde türk bilimadamlarının yeni bir füzyon reaktörü icat ettikleri haberini kaçırdığımı itiraf etmek durumunda kalıyorum.

    sadece fenni olarak da değil, sosyal bilimlerde de içler acısı bir durumdayız. birisi kadın, ikisi erkek olmak üzere üç akademisyen tutuklanıyor; kadın akademisyen gönderdiği mektubunda ''bizi erkek devlet tutukladı'' diye sözümona feminist analiz yapıyor.

    şu dibimizdeki beğenmediğimiz italya'da bile 80 yıl önce gramsci'nin hapishanede yaptığı analizle neredeyse bütün marksist literatür tadil edilmişken bizim düşünce suçlumuz analiz yaparken kendiyle birlikte mahpus olan diğer meslektaşını unutuyor. hala kendi derdinde, diğer iki meslektaşıyla olan ''kader'' ortaklığının kökenlerine inemiyor. ama münferit bir vaka değil bu, onun için kızamıyor insan. ''herkes hangi dünyaya kesilmişse ötekine sağır'' şairin dediği gibi. (şimdi bu şiirden dolayı da islamcı damgası da yemesek bari, başta selam da aldık, kabul ettik falan. neyse diğer girileri okurlar, anlarlar. diyen de desin; zaten hüküm iskontoda, adalet çıkma ekmek. sus şimdi iç ses. zaten ortalık karışık). şimdi böyle bir durumda ''zengin, eğitimli suriyeliler bize bakmıyor; cahil, fukarasına kaldık'' argümanı da gösterişini kaybediyor.

    kimsenin şapkasını önüne koyup düşünmediği, aksine şapkasını önüne eğip sokaklarda rugan ayakkabılarının ucuna bakıp yürüyen insanların televizyonu açıp survivor izlediği, böyle konular açıldığında anadan babadan görme alışkanlıklarını ortaya kustuğu bir zamanda suriyeliler bir şans bile olabilir. herkesin herkes hakkında peşin hükümlerinin olduğu ve bu peşin hükümlerin ilber ortaylı'dan bakkal çırağına kadar herkesçe topluma pompalandığı ve maalesef itibar gördüğü bir ortamda etiket yememiş suriyeliler memleketin başına geleceklerden en son sorumlu olacak insanlardır. fakir ve cahil olmaları hiçbir şeyi değiştirmez.

    ilber ortaylı, celal şengör gibi insanlar televizyonlara çıkıp halka cahil dediğinde birbirine ''bak sana diyor'' diye işaret eden ve işin garibi bir de onları alkışlayan feraset sahibi büyük, necip, ulu türk toplumu, kendi tecavüzcüsünü diğer tecavüzcülerden masum gösterenler gibi kendi cahilinin suriyeli cahillerden daha bilge olduğunu mu iddia edecek?

    varsın ödediğimiz vergilerle kürtlerin yaşadığı şehirler bombalarla duş alacağına, suriyelilerin acılarına -artık olduğu kadarıyla- su damlatılsın. herkesin cehaletten yakındığı ama kimsenin üstüne alınmadığı bir ülkeye, 3 milyon cahilin daha girdiğini kim fark edecek ki?