1. var olmanın sebeb sonuç ilişkilerini, diyalektik yöntemle ortaya koymaya çalışan bir düşünce akımıdır.

    bu akım türkiye’de, amatör düzeyde, 'var olmaktan sıkılan kısa çöpü çekenler klübü' işlevi görür. avam nezdindeki tezahüründen bahsediyorum. sanat seviyesindeki profesyonel yaklaşımların estetize ettiği varlık meselesi değil kast ettiğim. o cenahta felsefenin ruhuna uygun şahane örnekleri de var mesela ülkemizde. örneğin, şahsen aylak adam ı on tane stranger e değişmem, azizim.

    bu arada, var olmayı sıkıcı bulanları da anlamakta güçlük çekiyorum. yaratıcıyı eğlendirip, onun mutlu olmasına vesile olmak neden sıkıcı olsun ki. bunu aşkla yapan tasavvuf erbabını, sufi canları düşünün. sadece yaradanı değil yaradılanı da... aynı ortak varoluşu paylaşmanın eğlendirici yönünü ve mutluluk verici bir haz olduğunu düşünelim, bir an… aynı ‘var olmayı ‘paylaşıyoruz çünkü. dışımızdakileri eğlendirebiliyor olmanın bize verdiği mutluluğun her türlü sıkıcı akışa merhem olabileceği ihtimali üzerinde duralım lütfen, biraz da …

    bir de bu varlıkların, kasvetli bir şekilde hayatın manasızlığı üzerine kafa yoran bedbaht ve bezgin türleri var. bu arkadaşların varoluşçuluğu yanlış okuyup kavradıklarını sanıyorum; mirim, hayatta anlam aramak rövanşist bir yaklaşımdır. hayata rest çekemezsin, posta koyamazsın. kimden intikam almaya çalışıyorsun ki…

    kaldı ki, tanrı'ya inanmıyorsan hayatın anlamını sorgulama kardeşim. tanrı varsa hayatın anlamı vardır. yoksa yoktur. o zaman, yardır gitsin!