1. tek başına yaşadığın evinde, alt kattaki seslerden rahatsız olduğun halde, önüne geçemediğin konuşmalarına ortak olma isteğindir.
  2. yalnızlık ve tek başına kalma ayrımını yapmamız gerekiyor.yalnızlık evinde sadece kendin için kullanacağın çatal,kaşık,bıçak sayısıdır kimseyi evine beklemeksizin.tek başınalık ise tuvalet kapısını açık bırakıp işemektir.
  3. benim için en yoğun gece, misafir olduğun bir evde uyuyamayınca hissedilen duygudur. yatak rahat da olsa yabancıdır, hele bir de kafasını yastığa koyar koymaz uyuyan bir oda arkadaşım varsa; sabah ezanına kadar tüm hayatımı sorgular, en karamsar gelecek senaryosunu yazarım. bir soğuk duvara dönerim, bir odayı aydınlatan pencereye. en sonunda zorlamaktan vazgeçip gözlerimi tavana dikerim. hayatta herkesin mutlu olmak zorunda olmadığını, bazı insanların da mutsuz öleceğini ve benim bu insanlardan biri olmamam için hiçbir nedenin olmadığını düşünürüm. hayatta hiç bilmeden kaçırdığım, kaçıracağım fırsatları düşünürüm. tanısam çok çok seveceğim ama asla tanımayacağım insanları düşünürüm. okusam büyüleneceğim ama adını bile duymadan öleceğim kitapları düşünürüm. güneş sistemini, samanyolu galaksisini, diğer galaksileri, koskocaman evreni, evrenin dışındakileri ve bunların arasında kendimi düşünürüm. bunların sırlarını asla bilemeyeceğim için biraz garip hisseder, kendimi karadeliklerden paralel evrenlere geçerken hayal ederim. bunları asla yapamayacağım için biraz üzülürüm. sonra bu koskoca büyüleyici düzenin benim gibi bir noktaya hiç de mutluluk getirmek zorunda olmadığını fark edip biraz daha üzülürüm.
    nihayetinde hepimiz biraz yalnızız, biraz mutsuzuz. sanırım tüm bu huzursuzluk dünyanın benim etrafımda dönmediğini fark etmemle başladı, keşke dönseydi.
  4. mandalina kabuğundan ibaret. yeni bir şeyler yaşamaya cesaretim kalmadığından tek başıma anıları sarıp sarıp baştan yaşıyorum son zamanlarda. öyle eskiden aşık olduğumdan filan da değil. ne bileyim teoman'ın dediği gibi herhalde "bunlar iyi günlerimiz, daha beter olacak her şey" psikolojisi.
  5. " hepimiz birlikte yaşarız, bir diğerimize etki ve tepki yaparız; ama her zaman ve her koşulda kendi başımızayızdır. şehitler savaş alanına el ele giderler, tek başlarına çarmıha gerilirler. birbirine sarılmış aşıklar umutsuzca yalıtılmış sevinçlerini tek bir benüstülük halinde kaynaştırmaya çalışırlar. boşuna. doğası gereği her vücut bulmuş ruh yalnız olarak acı çekmeye ve zevk almaya mahkumdur. duyular, duygular, iç görüler, hayaller . . . bütün bunlar özeldir ve sembollerle ikinci ellerin aracılığı dışında iletilemez."

    (bkz: the doors of perception)

    (bkz: aldous huxley)
  6. abi şu an fark ettim harbi harbi ben yalnızım lan. az evvel bir şiir yazdım. notlarımı karıştırdım toparladım bir şeyler yaptım. elimde somut bir veri, bir şey var sonunda. ama gel gör ki paylaşacak bir allahın kulu yok yanımda.

    niye böyle oldu, niçin böyle oldu, lanet olsun sebebi neydi ki?!?
    bütün bu sorular aklımda dolanıyor. fakat bütün bu sorulara cevaben bir replik geliyor aklıma;
    (bkz: bilemiyorum altan)
  7. hayat arkadaşım diyebilirim. onunlayken düşünmeye, kafa dinlemeye, hobilerimle uğraşmaya oldukça zamanım oluyor ama onu hissetmediğim zamanlarda da sevdiğim insanların yanında gülüp eğleniyor oluyorum. varlığı da güzel yokluğu da güzel. sadece aşırısı zarar veriyor insana ama neyin aşırısı faydalı ki zaten?
  8. bazen ağlamakla gülmek arasında bir press makinasında sıkışmış hissedersiniz.ne ağlamayı ne de gülmeyi başarabilirsiniz. sonra donuk bir yüz ifadesiyle aynada kendinize bakarsınız.

    kendinizle baş başa kaldıkça varlığınızı benliğinizden bağımsız ayrı bir kişi olarak görmeye başlar dışardan baktıkça içe döner ve beyninizde düşünceler zig zaglar çizer olur.
  9. hissedildiği zaman kalbinize öküz oturtabilir, sevgilisizlik değildir kastedilen, baya baya yalnızlıktır iste.