1. antalya-istanbul uçuşu için havalimanına gidlip direkt pegasus' un sırasına girmem. 09:20 olan uçuşu check in monitorlerinde 09:30 diye gordugum halde killanmamak, kontrol etmemek. meger benim bilet thy'denmis. havalimanında yanlış kuyrukta beklerken kacirdim uçağı. tekrar bilet almaya gittigimde 250 lira kilitlediler. çok fena içime oturdu.

    benzer salaklığı adapazarı'nda garda tren beklerken yaptım. koca tren gelmiş, gitmiş benim hiç haberim olmadı. hani taksi olsa, otobus olsa gormedim dersin de koca tren lan, yarim saat istasyonda kalmış nasıl gormedim hala anlamadım.
  2. sabah omlet yapmak için her şeyi hazırladım , salamlar peynir hafiften kavruldu , yumurtayı gazeteye kırıp kabukları tavaya attım.. hayır ilk defa olmuyor bu sorun orda..
  3. bir grup projesini tamamlamak üzere diğer üyelerin yanına gitmekteyim. yapmam gereken araştırmayı son güne bıraktığımdan bir gram uyku görmemiş sabaha kadar araştırma yapmış bulunmaktayım. otobüs ineceğim durağa yaklaşırken iyice boşalmış, ben arka beşlide tek başima otururken önümde 15-16 yaşlarında genç bir kız var.
    ceplerimi kontrol ederken elimde oynamakta olduğum çakmağımı yere düşürdüm. bu sırada da music to watch boys to - lana del rey dinliyorum, otobüsün boşluğunun verdiği rahatlıkla da hafifce mırıldanıyorum.
    yere düşen çakmağı almak için öne eğilip kolumu uzatırken de bu devam ediyor ve tam o sırada nakarat giriyor: "i like you a lot"... tabi bozuk duruyor mu hayır, en derin sesiyle yapıştırıyor nakaratı. 15 yaşında bir kızcağızın kulağına fısıldamış olması dışında herşey müthiş. gel anlat şimdi. ben sapık değil, uykusuzum de.
    bozuk
  4. pantolonu giymeden ayakkabıyı giymek. biliyorum uydurduğumu düşünüyorsunuz. ama soruyorum siz hiç yurtta kaldınız mı?(bkz: swh)
  5. bu konuda babamın üstüne yoktur. her zaman kafası bir şeylerle meşgul olduğundan ruh gibi gezer ortalıkta, asla arabayı nereye koyduğunu hatırlayamaz, asla akşam eve dönerken alması gerekenleri hatırlamaz, insanları bile.

    fakat, bazı olayları var ki artık sınırı aşmıştır.

    evin katını tutturamayıp, elinde malzemelerle üst komşunun kapısını zorluyor, sonra ev sahibi komşu kadını sesi duyup kapıyı açınca hala anlamıyor durumu önce içeri girmeye çalışıyor, sonra da içeriye doğru kafasını uzatıp annemin adıyla sesleniyor.

    bir gece de anneme ilaç almak için eczaneye gidiyorlar ve babam dönüşte, hiçbir şey olmamış gibi arka koltuğa oturuyor. dalgınlığın seviyesini siz hayal edin ki, ön koltukta oturan anneme dönüp, direksiyon nerede diye kızıyor.

    ben de her zaman dalgınlıkla bindiğim katın düğmesine basıyorum asansörde ama daha babam kadar olamadım.
    isk
  6. bayram dönüşü anne babaya "otogara girdim, izmire vardım" mesajı çekilir.
    yolla butonuna basılır.
    ardından başına "aşkım" , sonuna "sen geldin mi?" eklenir.
    yolla butonuna basılır.
    aynı anda mesaj anne ve babaya gider(bkz: swh) .
    peşinden anne arar, feryat figan "niye erken döndüğün anlaşıldı, babana söyliyim de gör ! " der.
    kaderini kabullenmiş sakin shebumi "anneciğim zahmet etme aynı mesaj babama da gitti." der.

    annemin cevabı : "eyvah ! napıcaz şimdi ! "
  7. fuara gidilecek ve orada arkadaşlarla buluşulacaktır. şarj bitmeye yaklaşınca telefon sevgilininkine yönlendirilir. buluşulur gezilir tozulur, akşam eve dönülür. bi yarım saat sonra sevgili beyaz bi suratla gelip "biraz önce babanla konuştum galiba" der.

    onun penceresinden de olay şöyle cereyan etmiştir :
    telefonu çalar, karşıdaki adam sinirle shebumi nerede, sen kimsin? der.
    o da "asıl sen kimsin ? sen aradın !"

    "sen kimsin? asıl sen kimsin?" döngüsünü babam kendini tanıtarak sonlandırır.

    ben de babam nereden bulmuş numarayı ya noluyo derken, jeton düşer tabi.. yönlendirme..
  8. işe ev terlikleriyle gideyazmak, metroya inerken farkedip geri dönmek.
    kapıyı kafama açmak.
    dolaba burnumu sıkıştırmak.
    5. kat merdiven boşluğundan aşağı iki kupa kahve düşürmek.
    tv uyku moduna geçince elektrikler kesildi sanıp yatıp uyumak.
    pazar olduğunu unutup işe gitmek.
    genel müdür yardımcısına canım demek.
    önceki müşterinin bitirmeyip masada bıraktığı çayı kendiminmişcesine içmek.
    sigara yerine tel tokadan/çubuk krakerden/kulaklık jakından nefes almak.
    toplantıya diye inip sigara-kahve yapıp yerime dönmek.
    kitabı bitirdim sanıp geri vermek, akabinde sonunu söyleyen arkadaşa kocaman gözlerle bakmak.
    ...
    sanırım ben bu dünyaya odaklanamıyorum.
  9. lisede 1 hafta almanya'ya öğrenci değişimiyle gitmiştim. tam paskalya zamanıydı. zaten çikolatalarıyla meşhur birde her yerden tavşan figürlü çikolatalar karşıma çıkınca dayanamayıp her gördüğüm yerden birer paket çikolata alıyordum. ama o kadar çok dükkana girip çıkmışım ki ingilizce ve almanca karışmış. bir dükkanda kasiyere "thank you schön" demişim. kadın bana anlamsız bir yüz ifadesiyle bakıyor tabi. bendeniz ise dükkandan çıktığımda fark edebilmiştim ne dediğimi :|
  10. izban grevinin olduğu zaman alternatif yollar aradığımız kabus gibi bi bir haftaydı. bostanlı'ya gitmem gerekiyordu, okuldan çıktım değişiklik olsun diye bornova metroya yürüdüm. hava da biraz rüzgarlı kapalıydı prensip olarak böyle havalarda vapur kullanmıyorum bu sebeple otobüs yoluyla gideyim dedim. 800'le turan'a ordan da 121'le iskeleye geçicem. neyse 800 durakta bekliyo hemen oturdum bekliyorum oh boş diye de seviniyorum. sonra hareket etti otobüs bilmediğim güzergahlardan geçiyo ama ilk kez bindiğim için şaşkınlıkla izliyorum voaaa burdan mı gidiliyomuş falan diye. bi baktım otogardayım hafiften bi tırstım çünkü yanımda biri varken bile otogardan aşırı korkarım. indim tırsa tırsa gelecek otobüsü bekliyorum. 15 dakika sonra falan diğer otobüs kalktı hiçbir şey olmamış gibi oturdum aynı yerime skdfskgjd. dalgınlığımla hayatımdan 3 saat çaldım. izmir'in bir ucundan bir ucuna keyif gezisi yaptım..