1. gece bir buçukta yatağıma uzanıp kafa lambamla bulantı kitabını okumaya başladım. uzun zamandır rahatsızlık duyduğum düşünceler, cevabını bulamadığım sorular kafamda kitapla eş zamanlı olarak dönmeye başlamışken saat 02.47'de babamın telefonu çaldı. ben kafa lambamı kapattım. bir süre yatağımda bekledim sonra odadan çıktım. annem ve babam paltosunu giymişti. annem iki ev yanımızda oturan, babamdan biraz yaşlı komşumuzun öldüğünü söyledi. kalp krizi geçirmiş.
    saat 3te bu yazıyı yazmaya başladım. saat 3.09da neredeyse her gün gördüğüm, bana avukat kızım diye seslenen ve balkonda okuduğu kitabını bırakıp halimi hatrımı soran o sevecen hocanın artık olmadığını fark ediyorum. sanırım bu yüzden annem "öldü" dediğinde hiçbir şey hissetmedim. hala da anlayamıyorum. bir insan nasıl ölür? 5 yaşındaki bir çocuk gibi soracaktım nerdeyse, anne nerde şimdi o?
  2. seni birkaç kez yıkıp tekrar ayağa kaldırmış bile olsa geçmişi güzel anımsamak büyümek galiba.
    biraz kırılmışsın da sonra kendini tutamayıp gülmüşsün gibi.
  3. çok yürüdüm,çok soru sordum,hiç yanıtlayamadım.
  4. o kadar sinirliyimki ne yapsam bilmiyorum

    avokado çekirdeğim vardı. aylarca gözüne baktım. suda beklettim. sonunda alttan kök verdi. kökü uzadıkça uzadı. sonunda kökü bir kavanoz boyunu geçti. ağaç olacak diye nasıl seviniyorum. ofiste güneş gören bi yere koydum. diğer tohum denemelerimde aynı yerde duruyor. dün gerizekalının teki benim kökü devirmiş. tekrar suya koymak yerine suyun üstüne ordaki kapaklardan birini örtmüş. kökü çıkan çekirdeğimide öyle yerde bırakmış. haliyle sudan çıkan kök kurumuş. aylardır büyütüyorum ağaç olacak diye, dangozun biri gelip devirip umursamadan gidiyor.

    ben onun canına okurum ama kimse ben yaptım demiyor. hemen kamera kayıtlarına bakayım dedim. kamera bozulmuş dünün kaydını göstermiyor. bozulacak günü buldu.

    ben bir çekirdeğe emek verdim diye üzülüyorum, koskoca zeytin ağaçlarına kıymak isteyenlere ne demeli hiç bilmiyorum.

    inşallah suya tekrar koyduğum avokadom kurumaz :(
  5. bugün ilk paramı kazandım. :')
  6. "hoş geldin kadınım benim hoş geldin
    ayağını bastın odama
    kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
    güldün,
    güller açıldı penceremin demirlerinde"

    "ben bir kadın sevdim ki
    evim artık gül kokar"

    bu dizeleri yazdıran duyguyu, yoğunluğu anlayabiliyorum artık. bir süreliğine uykuya dalma vakti.
  7. bugün yeni türkiyeye uyandım sevgili günlük.

    servise geç kaldım çünkü dün gece yeni türkiyenin gelişini kutlayan semt sakinleri diyebileceğim ama sakin olmayan insanlar sevincini yine silahlara sarılarak kutladı. uyuyamadım.

    dün öğlen üst kata yeni bir aile taşındı ilk akşamdan çok misafirleri vardı ve yeni türkiyenin gelişini onlar da sanıyorum ki halay çekerek kutladılar.

    yeni türkiye çok gürültülü olacağa benziyor günlük.

    sabah evden çıkınca parti bayrakları çöpleriyle karşılaştım her yerdeydiler. hani konser sonrası pet şişe yığını olur ya yerlerde aynı öyle. araya bir de nerden karışmışsa bir türk bayrağı karışmış, bağlı olduğu çubuk da yamulmuş, boynu bükülmüş. , içim acıdı biraz. hiç olmadığı kadar anlam yükledim bayrağa.

    otobüste yine sıkış tepiş geldim. eski türkiyede bile emekli olacak yaşta olan o kadar yaşlı amca sabahın seherinde nereye gidiyordu bir anlam veremedim. yol boyunca memleket sanki dün gece kurtulmamış gibi kurtarmaya devam ettiler. hem de aynı yoldan. alacakları maaş ikramiyelerini, hamile geline verilecek çocuk "harçlığını" evlendirilecek, "kız bulunacak" genç torunlarını konuştular büyük bir coşkuyla.

    işe gelene kadar içim şişti günlük. allahtan kamuda çalışıyorum da çok konuşacak insanlara "sen devlet memurusun" diye "ya sen bi sus bi kere" anlamı taşıyan ukalalığımı yapabilirim.

    haberleri açtım bakayım dedim türkiyede seçim mevzusunun dışında neler olmuş.

    nusaybinde dün gece patlama olmuş. ölü-yaralı sayısı bile bilinmiyor daha.
    42 yaşındaki adam, 15 gündür birlikte yaşadığı 18 yaşındaki sevgilisini boğmuş önce sonra kendini asmış...
    2015te şiddetten ölen kadın sayısı 226 olmuş ki bu gecenin sayıları henüz sayaca eklenmemiş.
    egede göçmen teknesi batmış 6 çocuğa daha kara görünmemiş.

    yeni türkiye sabahında ajansa henüz bunlar düşmüş. umutsuzluk kapladı iyice içimi. emekli amcalar gibi umutlu olabilmeyi bayramda verilecek üç beş kuruşun ömrümü rahatlatabileceğini düşünmek istedim. yapamadım.

    ben yeni türkiyeyi de eskisi gibi hiç sevmedim.
  8. sevgili sözlük

    eğer bir süre daha turizm sektöründe kalırsam sonum çekik gözlü bir kızın gülüşünden olacak.
  9. adını koymak için bir kahramanlık yapmasını beklediğim düşük kulaklı yavruş tavşanım yastığıma kakasını yaparak ilk cesaret örneğini sergiledi.

    adını hvitserk koydum. kısaca hivi. anadilimde okunuşuyla ivi.

    o zaman iyi pazarlar.
  10. annemin günlüklerimi okuduğunu bildiğimden beri yazmıyordum (10 -15 yıl oldu sanki ) ama içimde tutarsam düşüncelerim beni yiyip bitirecek.
    kişisel günlük gibi düşünün ister okuyun ister okumayın , çokta şeyapmayın.

    bir kaç gündür ev kalabalıktı . apar topar bir telefonla hayat düzenim bir anda değişti , ve artık ara ara değişecek. baya bir yoğunken gelen telefonla bırakıp gittim işi . akrabalarımızdan birinin çocuğu kaza geçirdi daha 18 inde değil ve yoğun bakımda. benim bulunduğum şehire getirmişler teşekküllü bir hastane bulunmadığı için. ve tanıdıkları yok. yardım edeyim diye çıktım. aile çok fena . babasını da severim iyi adam bana hep çok temiz kalpli biri gibi gelir. bizim orda çakal tipler çoktur ama bu aile öyle değil , kendi halinde kendi işinde gücündelerdi. hastalıklar da hep bu aileyi bulur ya neyse. gittim hastaneye varmışlar. abiyi gördüm adam ağlıyor karşımda kardeşim şöyle olmuş böyle olmuş. çocuk tatildeyken kaza olmuş adamın haberi yok zaten.nasıl teselli vereceğimi bilemedim. geçer dedim bir doktorlarla konuşalım. arkadaşlarım vardı az çok durumu öğrendik filan sağlıkçı olduğum için -çok anlamasam da - anlattılar durumu. pek umutlu konuşmadılar. gencecik çocuğa mı yanayım aileye mi yanayım. zaten ben haber bile izlerken daralan biriyim dayanamıyorum böyle şeylere kafam allak bullak oldu. ağlayamıyorum da hay ben şu huyuma.! başıma ağrılar girdi tabi sıkıntıdan ellerim bile zor tutuyor. arabayı nasıl kullandım bilmiyorum. korktum kendimden ama iş başa düşünce sakin kalabiliyormuşum anladım. çocuğun yanına almıyorlar tabi yoğun bakımın kapıda oturup duruyor herkes. dedim bana gidelim abi akşama aile geldi filan evde yas havası . ortamı umutlandırmaya çalışıyorum ama biliyorum ki pek iyi değil gidişat . düşünüyorum diyorum hazırlansalar bu duruma da psikolojik olarak ama denmiyor insana öyle şeyler , nasıl diyeceğim? . abinin kardeşine dedim böyle diyorlar diye. biliyor herkes ama anne babaya söyleyemiyor. bir yandan umut tükenmez diyorum ama işte ne bileyim. sonra diyorum ki iptal olan tatilime yanarken , yetiştirmem gereken işlere kafa yorarken, boka saran özel hayatıma üzülürken, neden bu kadar yükleniyor hayat bana derken.. bir fragman çıktı karşıma. dedi ki yaratıcı sen derdi ne sandın al sana dert! ! şimdi gittiler. pansiyon ayarlamaya çalışıyorlar çocuğa biraz daha yakın. bakalım sonrası ne olacak .
    velhasıl hayat benim sandığım gibi değilmiş. dua edin lütfen