1. başka erkeklere fazlasıyla meraklı bir fuck buddy'm var. ve ben ona aşığım. ama maalesef o, arkadaş olarak kalmakta kararlı.

    okul notları yerlerde sürünüyor (gno: 1,5), buna rağmen hâlâ daha başkalarıyla takılmasını anlamıyorum. bu durum beni epey kıskandırıyor aslında. "düzenli bir ilişkiye başlasana ulan" diyesim geliyor yüzüne. ama diyemiyorum.

    dersem, yani ciddi bir ilişki talep edersem benden uzaklaşmasından korkuyorum.
  2. öncelikle eşcinsel bir birey olduğumu belirteyim.

    20 yaşındayım. şubat 2015'te ailemin yoğun baskısı altında eşcinsel olduğunu açıklamak zorunda kaldım. neden açıklamak zorunda kaldığımın konusu ayrı. bu başlıkta sadece bugün yaşadığım korkunç şeyleri anlatacağım. yönelimimi açıkladığım günden beri sürekli beni hetero'laştırmaya (onların diliyle tedavi etmeye) çalışıyorlar. artık yoruldum. kendimi bir kez daha çok güçsüz hissediyorum.

    normalde üniversiteden dolayı istanbul'da yaşıyorum. tatillerde ise bursa'da. birkaç gün önce ailem, beni özlediklerini söyleyerek bursa'ya çağırdı. ben de böylelikle eve döndüm.

    ~~~ saat × 20.11 ~~~
    başlangıçta, ilk birkaç saat normal davrandılar. sonra odama gelip sorguya başladılar: “hani 2015'te söz vermiştin düzeleceğine. neden yine o pislik arkadaşlarınla görüşüyorsun?”

    çıkıştım: “neredeyse hiç arkadaşım yok. ne diyorsunuz siz be? sayenizde kimseyle tanışamıyorum, 2-3 tane arkadaşım var. onlara da iftira atmayın. hepsi iyi insanlar.”

    babam: “sadece arkadaşlarını değil, kimlerle yattığını da biliyoruz.”

    ne biliyorlar? ne çeviriyorlar arkamdan? yine nereden öğreniyorlar? öğrenmezler. nasıl olacak ki? blöf yapıyorlardır. korkuyorum. ne biliyorlar ve bana ne yapacaklar, bilmiyorum.

    ve babam az önce bir ajanda-defteri önüme koydu. ortasında uzunca bir paragraf gördüm.korkarak okumaya başladım: “lgbt diye bir siteye, gay klübüne üyeliğin varmış” yazıyor. ne klübü be! ne üyeliği! üyelik falan değil bu. umarım blöftür dedim içimden. saçma sapan bir şey bu. lgbt’yi klüp zannediyor. ama hayır sanırım yalan söylemiyor. sözlerinin devamı blöf değil. “bora *** kim?” yazıyor defterde. allahım, nasıl öğrendi bora'nın adını? allahın cezası, whatsapp mesajlarımı okumuş olmalı.

    nasıl okur mesajlarımı? sadece yeni mesajları değil, aylar öncesini bile okumuş. nasıl yapar bunu? şifreli değil mi bu whatsapp?

    okuyorum devamını. okudukça kalbim çarpıyor. ellerim terliyor.

    nisan 2016: —can: “senin yüzünden zerre kadar ders çalışamıyorum amillians, senin krizlerinden bıktım. bana iğrenç bir gün yaşattın. midem bulanıyor.” eski sevgilimle ayrıldığımız günkü mesajlarım... bu kadar mahremimi nasıl okur? bu kadar meraklı nasıl olabilir bir insan? bu benim mahremim, nasıl okursun? bana özel bir alan bırakmayışından bıktım. tiksiniyorum. nasıl okursun? bu yaptığınız suç, haberleşmenin ve özel hayatın gizliliğini ihlal bu! gerekirse dava açacağım.

    annem: “o köpeğin midesi niye bulanıyor? ilişkiye girdiğiniz için, değil mi? rezil, utanmaz. iğrençsin. bunu nasıl kaldırıyor miden? nasıl iğrenmeden başka bir erkeğe dokunursun ahlaksız!”

    allahım çıldıracağım. ulan bir defa can ayrı şehirde. ne cinsel ilişkiye girmesi be! ayrıca biz o gün kavga etmiştik. kavga o kadar şiddetlendi ki sonunda midesine vurmuştu. bunu nasıl izah edeyim?

    hem niçin izah etme gereği duyuyorum? velev ki ilişkiye girelim. bundan sana ne? bu benim özel hayatım. niye bunu izah ediyorum? niye şu an eziyet ediyorsunuz bana?

    okumaya devam ettikçe içim kararıyor. gay kankam olan sinan'la mesajlarımı da okumuş. —sinan: “beybim bugün biraz pert oldum ama yine de senin bi kucağına oturayım, sonra eve geçerim...”

    neymiş, kucağıma oturacağını söylemiş, neymiş beybim diyormuş. demek ki yeni sevgilimmiş.

    allahım! sinan, «kucağa oturmak» derken buluşalım demek istiyordu. bu bizim arkadaşça jargonumuz. ne kucağı be! buluşmayı kastetti. o gün yorgundu ama yine de epeydir görüşmediğimiz için buluşmuştuk. başka bir şey yok! niye ikna olmuyorsun! ulan o benim sadece arkadaşım!

    ve ben niye ikna ediyorum sizi! niye inandırmak için uğraşıyorum? inanmazsan inanma ulan. hiçbir şey kanıtmak zorunda değilim. velev ki gerçekten birisi kucağıma otursun, bu yine seni ilgilendirmez. sen kimsin? yeter artık, özel hayatımı dibine kadar karıştırmaya ne hakkın var? yetti! sırf ebeveynimsin diye benim mesajlarımı araştırmaya ne hakkın var?arkadaşlarıma iftira atmana ne hakkın var?

    bir ara tuvalete gittim ve fırsattan yararlanıp sinan ve bora'ya bana whatsapp'tan asla mesaj atmamaları söyledim. snapchat üzerinden ilettim bu mesajı. herhâlde snapchat'i de kontrol edemiyorlardır.

    bitmiyor. iğrençlik bitmiyor. yazı devam ediyor ve ettikçe ateşim çıkıyor. yazın, temmuz ortalarında bursa'da -evin yakınlarında- bir adamla yatmıştım. bunu bile okumuşlar!

    —amillians: “merhaba ***, bugün gelmesem mi, pek hazır hissetmiyorum^:lavman yapamamıştım^ çünkü.”
    —***: “sorun değil, gel”

    nasıl okursun nasıl? ahlaksız yaratık. benim en mahrem mesajlarım bunlar. yakın arkadaşlarıma bile bahsetmediğim mesajlarımı nasıl okurlar?

    babam olacak sinsi adam, ikide bir annemi kışkırtıyor, bu yazıların üstüne şimdi de beni evden gitmeye zorluyor. ben “mesajlarımı ele geçirmeniz hukuken suç” dedikçe “böyle konuştuğuna göre demek ki o iğrenç hayatı yaşamaya kararlısın. defol evden. bir daha para göndermeyeceğiz. o çok özendiğin travestiler gibi yaşayıp para kazan” diyor. anneme ikide bir “bunun düzeleceği yok hayatını seçmiş” diyor.

    aptal! bir defa ben trans değilim, kendimi kadın gibi hissetmiyorum! ikincisi, ben fuhuşa karşıyım. nasıl olur da beni böyle bir şeye itersin? nasıl bu kadar iğrençleşirsin?

    ~~~ saat × 23.27 ~~~

    şimdi önüme iki seçenek sunuyorlar. ya okulu dondurup özel bir merkezde tedavi olacakmışım ya da istanbul'a dönüp ailemle tüm ilişkimi kesecekmişim.

    nefret ediyorum. ikisini de kabul etmiyorum. ne yapacağımı bilmiyorum. üstelik yarın okulda iş hukuku dersinden sunumum var. ben ise buraya hapsedilmiş durumdayım.

    sırf eşcinselim diye, sırf kendim seçmediğim hislere sahibim diye bunları yaşamaya ne hakkım var?

    ben eskiden beri tek eşlilik taraftarıydım. çok eşliliğe de, fuckbuddy'liğe de karşı çıkıyordum. o zamanlar “insanlar duygusal bağ kurmadan nasıl sevişebiliyor ki” diye düşünürdüm ve bunu asla anlamazdım. hatta uzun süren (2 yıl) ilişkim boyunca da sevgilimi asla aldatmadım, ona sadık kaldım. günümüzde bunu herkes yapmıyor. hele hele diğer geyler o kadar aç ki, o kadar doyumsuz ki, ben diğerlerine nazaran meryem ana gibi kalırdım.

    ve o ilişkim bittikten sonra evet birkaç kişiyle yattım. sadece canım istediği için, hür irademle yaptım. bu ahlaksızlık değil. kendimden değil, toplumdan iğreniyorum. sırf birileriyle birlikte oldum diye beni parasız kalmak veya tedavi olmak (!) seçeneğini dayatan ailemden, toplumdan tiksiniyorum.

    ailem alenen suç işledi evet, ama onlara dava açamayacağımı da biliyorum. devlet beni korumayacak, adım gibi biliyorum. boyun eğmek ve saklanmaktan başka ne yapacağımı bilmiyorum.
  3. yine allahın belası bursa’dayım. geceleri öfkeden uyuyamıyorum. özellikle geceleri tüm vücudumu bir öfke ateşi kaplıyor ve çılgına dönüyorum.

    bu hissi geçirmek için adeta içki içenler gibi davranıyorum. bir farkla; ben alkol bağımlısı değilim ama kendi kendimi internet bağımlısı hâline getirdim. sürekli internette bir şeyler okuyarak saatleri harcamak ve öfkemi dindirmek istiyorum. ama aksine katlanarak artıyor.

    hatta bu gece laptopa öyle sert vurdum ki, aniden kapandı. anakartı kırdım galiba diye korktum. neyse ki kısa süre sonra geri açıldı.

    world of warships oyun oynuyordum. hani birkaç el oynayayım da kafam dağılsın, sonra uyurum demiştim.. fakat üst üste 8-9 yenildi aldım. en sonunda sinirden vurdum. kafamı dağıtsın diye açtığım oyun bile bana yardımcı olmuyor.

    bursa’dayım demiştim. buraya gelirken safça bir duyguyla geldim. ama arkadaşım “ailenin seni yine kandırıp bursa’ya hapsetmelerinden korkuyorum. geçen dönem de böyle masumane şekilde çağırdılar seni. sonra olanları biliyorsun” dedi. ve içime kurt düştü tabii. yine bana zarar verirler mi diye korkarak geldim eve.

    şansılıyım, zarar vermediler bu sefer. ama yine de öfkeliyim be. insan ailesinden korkar mı lan? her gelişimde çabucak zaman geçsin de döneyim diye düşünüyorum ve böyle düşündüğünüm için de kendime öfkeleniyorum.

    niye sizden kaçmak, uzaklaşmak isteyecek kadar soğuttunuz beni kendinizden?

    bana yaşattığınız her şeye rağmen sizi özlemekten kendimi alamıyorum. ama yanına geldiğimde, bana yaptığınız şeyleri düşünüyorum. benden çaldığınız şeyleri, içimdeki bütün iyi duyguları nasıl sömürdüğünüzü düşünüyorum.

    duyguları da bir kenara bırakalım. parasal yönden bile beni umursamıyorlar. ağızlarına almışlar bi “yurt ücretini ödüyoruz” cümlesini... tek bildikleri bu. benim için yaptıkları yegane harcama işte bu. tebrik edilesi... diğer orta-üst gelirli aileler, çocuklarını pek çok farklı alanda yetiştiriyorken, siz bana ayda 200₺ falan gönderiyorsunuz. bu ilgisizlik,umursamazlık karşısında öfkeden deliriyorum.

    örneğin, diğer üniversitelerden yaşıtlarımla tanıştığım zaman, çoğunun en az 2-3 yabancı dil bildiğini görüyorum ve kendimi yetersiz hissediyorum. gelecekte, iş hayatında rekabet olacak, korkunç bir kapitalizm olacak. ve ben asla iyi bir iş bulamayacağımı düşünüyorum. ne yurt dışında iş bulabileceğim, ne de yurt içinde güzel bir işim olacak. işsiz kalacağım, şimdiden hissediyorum bunu.

    sadece ilgisiz değiller ama, aynı zamanda benciller. ben gelecek kaygısı içinde boğulurken, ailem yeni bir otomobil almayı düşünüyor. nasıl sakin kalabilirim?

    hangisi daha önemli lan? benim eğitimim mi? sıfır el otomobil mi? zaten ekonomik kriz var, nasıl oluyor da borca girmeyi umursamıyorsunuz? niye bütün kararlarınız mantıksız?

    geçtiğimiz haftalarda kendi çabalarımla bir almanca kursu bulmuştum, ona bile parayı zamanında göndermedikleri için kayıt tarihi geçti.

    istanbul’a döndüğümde part time iş aramaya devam edeceğim. sizin umursamazlıktan geç gönderdiğiniz paranızı falan istemiyorum. hem daha fazla yoğun olacağım için, ikide bir eve çağırmamış olurlar.

    of. uyuyacağım. fakat sakinleştiğim için değil, yorulduğum için. beynim yoruldu.
  4. tam biriyle yeni bir ilişkiye başlamaya kendimi hazır hissediyorken, yeniden çöktüm. kırgınım, yorgunum. düşündükçe üzülüyorum.

    o kadar takatsizim ki, çok kısaca anlatmak istiyorum.

    bir süredir konuştuğum, benden 2 yaş küçük bir gençle birbirimizden hoşlanıyorduk. ve iki gün önce buluştuk. önce beni evine davet etti. odasında çok güzel vakit geçirdik. beraber müzik dinledik, fotoğraflarımıza baktık, geleceğe dair planlarımızdan bahsettik. güzeldi.

    ama öpüşmedik, veya benzeri bir eylem yapmadık. çünkü onun benliğine saygı duyuyordum ve tam olarak sevgili olmadan önce, onu öpmek istemiyordum. o herhangi biri değildi, öylece öpmem doğru olmazdı.
    odasına, beraber vakit geçirmek için gelmiştim ve bu niyetimi bozmamalıydım.

    sonra evinden ayrıldık, kadıköy’de dolaştık. güzel bir gün geçirdiğini söyledi. akşam da mesajlaştık. uzun süreden sonra mutluydum. karşımdaki insan da mutluydu ve bu inanılmaz müthiş bir şeydi.

    ertesi sabah, onu hornet’te, evinden 5 km uzakta gördüm. (ben kullanmıyorum, sadece çevreye göz atıyordum) öyle bir kıskandım ki, tüm günümü sadece onu düşünerek harcadım. odamda bir ileri bir giri gittim ve gün bitti. aslında 2 gündür böyleyim.

    bu konuyu ona açtığımda, kimseyle yatmadığını, ama yatsa bile ondan hesap sorma hakkımın olmadığını söyledi. kavga ettik.

    şimdi 26 saattir yazmıyor. ben onu düşünmeye devam ediyorum.o ise hornet’te çevrimiçi durmaya devam ediyor. kıskanıyorum. daha fazla kıskanıyorum.
  5. 1 hafta önce bursa/nilüfer'de gece yarısı sokak ortasında gasp edilip telefonumu yitirmem yetmiyormuş gibi bu hafta da istanbul/kadıköy'de içinde (almanya başkonsolosluğuna vermem gereken) €100 bulunan cüzdanı kaybettim. sinirden kendimi parçayacağım.

    gerçi konsolosluk hiç ücret almadı. ve bu parayı akşam aileme geri götürmem gerek.

    arkadaşlardan borç toplaya toplaya €60 u tamamladım ancak 40 eksik. aileme 100'ü vermek zorundayım. bana güvenen bir yazar bir şekilde cebe havale vb yollarla 150 tl gönderirse çok mutlu olacağım. aksi takdirde erasmus hayalim suya düşecek.

    gönderen olursa eğer, 1 hafta içinde geri ödebilirim.