1. dünya boktur ve bize düşen onu sıvamaktır. dünya topraktır ve bize düşen ona şekil vermektir. dünya altındır ve bize düşen ona dokunmamaktır. nedir bu? karşılaşmak istemeyeceğim durumlar söz konusu olan. tetikte bekleyen ceylan söz konusu olan. kulak kabartan köpek söz konusu olan. kuşkuyla bakan kuş söz konusu olan. öyle ki kuş bakışında bütün olasılıklarda kendini tekrar ve tekrar hesaplayan, vahşetin çağrısına uzanan gözü kapalı uzaklar söz konusu olan. yüreğimin ağzında, dilimin ucunda, pamuğun ipliğinde, neredeyse ağlayacak, neredeyse güleceğim. neredeyse bir insanım.
  2. uzun ince bir yolda olduğundan bahsetti. ağızdan anüse uzun, ince bir yolda olduğundan bahsetti. uzun ve ince olmasıyla yolun dar ve sıkışık olduğundan bahsetti. canının sıkıldığından bahsetti. kendini nasıl da öğüttüğünden ve zamanı gelince tükürüp atacağından bahsetti. deli gibi, bebek gibi sarıp sarmalanmış, solucana dönüşmüştü belli ki. sınırları olmayan dünyada çekilmiş çitler, bölünmüş araziler, sahiplenilmiş alanlardan bahsetti. anlamak için öncelikle ayırmış olmak gerektiğinden ve bu bakımdan anlamın mülkiyetle benzerlik gösterdiğinden bahsetti. çit yoksa anlam yoktur, dedi bana. çit yoksa mülkiyet yoktur, dedi bana. isim vererek çit çekmek, sınır koymak ve böylelikle fark yaratmaktı amacı. anlamak çekilmiş çitleri görebilmek ya da çitleri doğru çekebilmektir sadece.
  3. uzu süreli açlık ve ardından hunharca yenen yemek ve yerin dibine geçen kanımdaki şeker seviyesi. bilinç kaybına sebebiyet verecek derecede düşen şeker seviyesi. bilinç kaybına sebebiyet verecek derecede can sıkıntısı. sık sık yemek yiyin demelerinin sebebi bu. bir marul kadar aptalım.