1. 'mutsuzluktan bahsetmek istiyorum, dikey ve yatay mutsuzluktan, mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun' diye söze giriyor gönlüm. 'ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam, kaç kere yalnız, kaç kere yalnız, kaç kere insan olmalarımla' diye gidip gidip geliyorum huzursuz ayaklarımın üstünde. 'sevgim acıyor'; insana, insanlara olan bir sevgi, bu kadar acır mı, acıtılır mı? süleyman efendi'nin nasırı gibi mübarek. hiçbir şeyden çekmedik bu kadar. bebek ayağı gibi yumuşacık olan yürekleri insanların, öle öle, öldürüle öldürüle katı ve duyarsız bir et yığınına dönüştü. bir zamanlar 'bir adam kayboluyordu taşra sıkıntısıyla'; şimdi boğazıma çöreklenmiş, o sıkıntılarıyla gırtlağımı sıkıyor. onun bel ağrısı, benim sevgimi acıtıyor artık. hastaneye güle oynaya gittiği duble yollarla elimi kolumu bağlıyor; içime zift döküyor, dudaklarıma asfalt atıyor, konuşamıyorum. sessiz değilim, sesim çıkmıyor sadece.

    ne kadar da yüksek sesliymiş 'mendilimdeki kan sesleri', düşen bombaların sesini bastırıyor. herkes duyar sanıyordum, bir ben duyuyormuşum benim durumumda olanlar gibi. ne kadar da yazık ediyoruz kendimize. ne kadar da yazık ediyorum kendime bir kendimiz inşa ederek. biz kimiz? 'sakın haa! biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza. yok deyin çünkü biz.. biz işte korkuyoruz ne güzel korkularımızla'. korkuyor muyum gerçekten? yoo, ne münasebet. hiçbir şeye karşı hiçbir his besleyemez oldum sadece ya da aynı hisleri hissettiğim insan bulamıyorum ki hala hissedebildiğimi bana hissettirsin. 'gelmiyor içimden hüzünlenmek bile, gelse de sürekli değil, bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün.' anlayamıyorum, anlamlandıramıyorum. böyle bir halde bir şeyleri anlatmak mı? ne mümkün! anlaşılmak mı? kalmadı ki öyle bir beklentim(iz). ağzımda 'ne çıkar siz bizi anlamasanız da, evet siz bizi anlamasanız da ne çıkar. eh yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.' nakaratı. yine biz? biz kimiz? 'biz yoğuz, yok deyin adımıza' kendini benim gibi arafta hissedenelerle birlikte avucumuzda kalan bir ufak kırıntıyla teselli oluyoruz ve her seferinde 'ne gelir elimizden insan olmaktan başka!' nidasını duyuyorum. ne gelir? bir şey gelmemesi bizden neleri götürür?