• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.30)
Yazar dino buzzati
tatar çölü - dino buzzati
iç karartıcı bastiani kalesi'ne vardığında genç teğmen giovanni drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. ilk görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmeyi ister, ama harekete geçemez. sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. alışkanlıkların uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat boşluğuna bağlanması ve tatar çölü'nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara çevirir. giovanni drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu, kimlerin yaşadığını bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini. ünlü italyan yazar dino buzzati'nin ilk romanı olan tatar çölü, hayatın anlamını ve insanın kaderine teslim olmasını sorgular. kafka, sartre ve camus'nün değişik biçimlerde uğraştığı bu sorgulamayı kurgulayan tatar çölü, çağımızın önemli eserlerinden biridir.
  1. inanç kardeş inanç. dünyanın en tehlikeli şeyi bir şeye inanmak ve utanmadan inançlarını başkalarına aktarmaya uğrasan insanlar. mesela sizi öyle boş bir şeye inandırırlar ki en baştaki yerinizi, konumunuzu, hayatınızı unutursunuz. tabi ki bu öyle bir anda olmaz. mücadele edersin, yetkili yerlere başvurusun, kaçmak istersin ama bir bakmışsın kalıyorsun olduğun yerde. neden? çünkü kalmak hep huzurludur hele bir de inancın varsa senden iyisi yok.

    peki bu inanç, yani sana aktarılan doğru çıkarsa. yani adamlar haklı ise. ne değişir. hiç bir şey. gerçekten hiç bir şey değişmez. bana göre tatar çölü ya da bastiani kalesi, hayatın çok minimal bir alegorisi.

    bunu şuanki yırtınışlarımıza benzetebiliriz. tamam sen, ben çölden gelecek düşman için nöbet tutmuyoruz. ama ev almak için, araba almak için, bazıları çocuk, torun tombalak için nöbet tutuyor. hayatını, aynı zamanda zindanı da olan kaleye çeviriyor ve orada gönüllü olarak hapiste. hangimiz değiliz. hangimiz bu kocaman hapiste değiliz. ve beklediğimiz olay, bazılarımız ümidini kaybetmişken ve bazılarımız, hiç ihtimal bile vermiyorken gerçekleştiğinde. bizim onu görüp, yaşayabileceğimizin garantisi var mı?

    değmiyor gerçekten, hiç bir şey uğrunda ömür tüketmeye hatta günler haftalar bile tüketmeye değmiyor. çok insan bunun farkında ve benim gibi elinden hiç bir şey gelmiyor. bu kitabı hep oblomov'un ardından önerirler. isabetli bir tavsiye. öylece işte değmeyeceğini bilsen de oblomov gibi kalarak o kalede beklersin. kendi yarattığın kale.

mesaj gönder