1. belki başlık tahrik edici fakat konunun anlaşılması için büyük öneme sahip gibi geliyor bana. schopenhauer kendi ahlak felsefesinden bahsederken materyalistlerin ahlak felsefelerini ciddiye almaz. çünkü onların ahlakı dayandırabilecekleri bir yer olmadığını söyler. haklıdır da! gerçi o da ahlakı tanrıya dayandırmaz, istenç kavramıyla birlikte ele alır. bazı akla gelebilecek temel konuları açarak neden haklı olduğunu veya eksikliğinin nerede olduğunu bulabiliriz. en azından beyin jimnastiği olur.

    önce ahlaklı olmak öğrenilebilir mi? ahlak felsefesi veya ahlak öğretileri bir insanı daha ahlaklı yapabilir mi yoksa schopenhauer'ın dediği gibi ahlak dediğimiz şey deha gibi öğretilemez mi? bu soru ahlakın kökenini düşünmemiz gerektiğini ortaya koyar. şems-i tebrizi'nin, "bir alim ölür bir alim doğar, bir zalim ölür bir zalim doğar." sözünü hatırlatmak isterim burada.

    ahlak neden var? yani bir insana ahlaklı olmak gerçekten bir fayda sağlar mı? bizde bir merhamet bir acıma, başkasını sevme istidadı var. nereden geliyor bu merhamet? ayna nöronlar deyin veya başka bir şey, gerçekten ahlaklı olmamızı gerektiren bir şey görebiliyor musunuz? insan olmaktan dolayı ahlaklıyım denmiş. tuhaf. insan neden ahlaklı bir varlık veya neden ahlaklı olmalı? bir yaratıcı mı kendinden bir şey olarak onu oraya koymuş yoksa evrimsel olarak birbirimizi kesmememiz için kendiliğinden gelişmiş bir şey mi ahlak? (evrimsel olsa bile bunun da bir yaratıcı planı ile ortaya çıkması da olası) bunun yanında aramızda bir çeşit dehşet dengesi olduğunu söyleyebiliriz. birinin seni kanının son damlasına kadar sömürmemesi için, çocuklarını pişirip yememesi için hiçbir engel yoktur. işte bir engel olsun diye birbirimizden korktuğumuz için ahlakı oluşturduk. yasalarla oluşturmaya çalıştık. acı ama herkes insan değildir. en büyük hükümdarlar bile neler yapmışlardır neler.

    karamazov kardeşler'de dostoyevski, ne dedirtiyordu nihiliste? "tanrı yoksa her şey mübahtır." sonra deliriyordu. çünkü ahlakı aşmıştı, bir üst insan olmuştu. o kadar zeki olduğu halde mahvoldu gitti. bence günümüzün sorunlarından birisi de bu. tüm sınırları kafamızın içinde sanıyoruz. her şeyin bizle ilgili olduğunu, mantığımıza ve vicdanımıza kabul ettirdikten sonra her şeyin normal olduğunu sanıyoruz. sonra kaçınılmaz mahvolma geliyor. bana göre pergelin sağlam bastığı bir yer olacak diyen mevlana haklı. belki haksızdır. belki de karamazov kardeşler sadece bir kitaptır. ahlakı anlamak için platon'un devlet'i okunabilecek en büyük kitaplardan biridir. binlerce yıllık hesabın geçmişine bakmadan konuşmak olmaz.

    konu dışı not: bilen bilir, büyük üniversitelerin felsefi ekolleri olur. kimi mantıkçıdır, kimi hegelcidir, kimi siyaset felsefesi yapar. bana öyle geliyor ki youreads'te de bir schopenhauer ağırlığı var. ortak nokta olarak yani. yoksa kılcallarımıza kadar ayrılırız büyük hesapta. mutluluk verici şeyler bunlar.

mesaj gönder