1. "alfabeye koydular ölü bir kuşun yavrusunu"
    _____

    çiçekleri sulasan, kurumuş yaprakları kessen
    sözgelimi tırnaklarını yemesen
    akşamları erken yatsan iyi olur.

    iyi olur elbet
    yani şu süsenler, kır menekşeleri yok mu
    ne desem
    denizin bir tenhalıkla uyumu
    kayboldu
    kış çoktan unutuldu da ondan. bir akşam
    bir manav bütün hüznüyle konuştu
    salatalara vuran bir ışığın altında
    sanki ortaköy’de yarısı yanmış bir kışla
    gene böyle bir sonuçtu
    kış unutuldu kardeşim. artık
    hiçbir ayak sesi birbirine benzemez.

    bingöl’le istanbul arası
    otobüsle kaç saat
    yani istanbul’la bingöl arası
    kaç saat otobüsle
    kimine göre günlerce
    kimine göre birkaç saniyedir
    çünkü özlemler çeşit çeşit
    özlemler ki binlerce
    ah sevdadır ancak onları birleştirir
    sündikan dağlarından aşağı
    isparta biraz gülümser
    isparta'nın ortası denizli çarşı
    balıklar cansız yüzer
    ey ülkesiz özlem, sen şimdi biraz dur
    bir kadın neden olmayasın ya da yitik bir erkek
    ah evet
    size de sormak gerek
    ey uçurumlar, köprüler
    kış neden unutuldu.

    mersin körfezinde batık bir gemi
    ütünde kuşlar yüzen bir gemi
    kaptanı seyhan suyunun başında
    keklikle rakı içer
    atar ruhunu bazen sulara
    akışına suların
    yani eliyle kars'ı gösteriyordur kars'ta
    erzurum da erzurum'u
    bazen de
    kör bir tüfeğin ucuna o ruhu
    kuşlardan kuşlar çıkarır, kuşlara kuşlar ekler
    yepyeni bir kuş yaratır
    tüyleri kalbini saran
    seyhan suyunun başında
    ne olursun yolcu dokunma ona
    bak, kan kırmızısı gözlerinin kenarı
    benimle konuş istersen
    dedim ya benimle konuş
    yolcu
    üsteleme kardeşim hangi kış unutuldu.

    iyi olur, iyi olur
    bartın'dan devrek' e yürüyen tavşan
    bir kırk yılı beyazlatır durur
    kırık yılda kırık kış işte, yok sayarsak ölümü
    şuramızdan bir karakış savrulur
    ben derim iyi olur, sen dersin kötü olur
    bir ölü ovunurken bir başkası ovunmaya soyunur
    kış durur.

    izmir çarşısında bir kadın
    güpegündüz bir kadın
    gecelerini bilen, iç çamaşırlarını bilmeyen
    dudaklarını bilen, öpülmeyi bilmeyen
    çocukları olan, ama çocukları olmayan
    güpegündüz bir kadın
    tabancasıyla üç yerinden vurulur
    yaz düşer yaprak yaprak
    kan donar söylene söylene
    kırılmış sırça gibi dökülür yerlere yaşamak
    bir minibüs milas’a kalkar
    bir minibüs bir daha milas’a kalkar
    çakılır durur
    söylesene ne olur, konuşsana ne olur
    kış nerdeydi o vakit kime sorulur
    ısıt şu ekmeği avuçlarında
    ufacık dünyanı ısıt ısıt
    yoksulsun ya ölümün daha büyük
    entarin sümbüllü basma
    sümbüller binbir delik
    eh neden acısındı artık sana
    unutuldu acımak
    unutuldu bir kış daha.

    (o kış mı, iyi bilmiyorum, o kış mı
    salataların buza kestiği o kış mı
    yalnızlığın, yoksulluğun bir salgın gibi
    kente yayıldığı o kış mı
    dükkanların erken kapatıldığı, şekerle tuzun birbirine karıştığı
    -ve neydi, gene neydi bir hüznün özgül ağırlığı-
    bütün yüzler birbirine benzerdi
    bütün yüzler birbirinden doğardı
    o kış mı, o kış mı
    evlerde sokaklarda, fabrikalarda
    hemen hemen her yerde
    sanki herkes birbirine ağlardı.)

    ey sonuç
    neyin sonucu
    alfabeye koydular ölü bir kuşun yavrusunu
    -ah neydi gene neydi ölümün özgül uzunluğu-
    ve neydi
    bir ayvayla bir ayvanın arasında tüten sarılık
    böceklerin uzun uzun yıkandığı sarılık
    o zaman ki kar yağdı, kimse bir şey anlamadı
    kapıları pencereleri sıkıştırdık
    o donuk kanla, donuk olmayan kanla
    ve ne çıkardı boz bir gökyüzü bizim olduysa
    kalsak kalsak biz ikimiz kalırdık ki ne çıkardı
    kirlilik yürürlüğe girmişti bir kere
    aramızda hiç yoktan bir acımasızlık
    üstelik karaciğerim, kalp çarpıntıları, vesaire
    her neyse şuydu buydu
    ben unuttum hangi kış unutulduydu.

mesaj gönder