• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.43)
warcraft - duncan jones
world of warcraft oyununun sinema filmi olan yapım farklı ırkların karşı karşıya geldiği fantastik bir dünyayı beyazperdeye taşıyor. ork savaşçılarının ülkeleri yok olmuştur ve hayatta kalanlar yeni bir koloni oluşturmak amacıyla, azeroth krallığının eteklerine gelirler. azeroth krallığı barışçıl ortamdan yana olsa da eşikteki bu savaş kaçınılmazdır. iki dünyayı birleştiren kapı açıldığında, bir ordu yıkım bekler, diğeri de yok olma ihtimaliyle karşı karşıyadır. bu karşıt gruplardan iki kahraman, ailelerinin, halklarının ve ülkelerinin kaderini belirleyecek bir çatışma yoluna girerler. filmin yönetmenliğini moon filmiyle sinemaya esaslı bir giriş yapan, genç neslin umut vaadeden yönetmenlerinden duncan jones yer alırken, oyuncu kadrosunda ise travis fimmel, paula patton, ben foster, dominic cooper, toby kebbell, ben schnetzer, rob kazinsky ve daniel w isimleri yer alıyor. filmin yapımcıları ise legendary pictures, blizzard entertainment ve atlas entertainment firmaları. (kaynak: beyazperde.com)
  1. 2007 yılıydı sanırım oyununa başladığım zaman. babamın işinden dolayı olsa gerek, bilgisayarı aktif ve efektif bir şekilde kullanması gerektiğinden o dönemin en iyi casper bilgisayarlarından birisini almıştı ve yine döneme göre çok iyi bir internet bağlatmıştı. o zamanlar benden büyük ve lisede olan warcraft manyağı kuzenim için bulunmaz bir fırsattı bu. mesafe olarak çok uzakta oturmadığımız için her gün okuldan eve geldiğim zaman kuzenimi görmek artık pek garip gelmiyordu.

    ingilizce bilmeyen, daha doğrusu oyunları bile bilmeyen bir uslu ve küçük çocuk olarak yanına oturup kuzenimi izlerdim sürekli. onlarca kişinin toplanıp son derece organize bir şekilde bossları öldürmesinden çok etkilenirdim. tabi meraklı bir çocuk olarak arada sorular sorardım, kuzenim de bilal'e anlatır gibi anlatmaya çalışırdı. lavaboya gittiğinde ki bu çok olmazdı ya da sevgilisiyle telefonda konuşacağı zaman bana hangi tuşlara sürekli basmamı söylerdi. o bossları öldürmek ve raidlerden hala çok etkileniyordum. sanırım bu şekilde 1 yıl kadar geçti. ben daha tam olarak oyunu bilmesem de olaya tamamen yabancı da değildim. artık olayları az çok anlıyor ve değerlendirmesini yapabiliyordum. kuzenim ise o sıralarda yeni bir bilgisayar aldı ve bizim evi terketti. artık tek başımaydım bilgisayarın başında ve öğrenmeye açtım fakat bir sorun vardı. oyun paralıydı. o sıralar elime geçen 3 kuruş harçlık asla oyuna ödeme yapmak için yeterli değildi. kuzenime söyledim, ben sana ödeyeceğim falan dedim (yalan, nerde param var ki ödeyeceğim). olmaz, teyzem kızar bana ultra gelişi güzel bir cevap aldığımı hatırlıyorum. biraz hevesim kırılmış, biraz üzgün bir şekilde world of warcraft biraz duraklatmak zorunda kaldım ve yola silkroad ile devam ettim. hem ücretsizdi hem de zevkliydi fakat aklımın bir ucu hep wow'da kaldı. kuzenimle yaşadığım konuşmanın üstünden 1 hafta ya geçti ya geçmedi derken okuldan geldikten sonra annem bana kuzenimin kendisini aradığını ve onlara gitmemi istediğini söyledi. eve gittiğimde odasında baya hararetle konuşuyordu. beni görünce direk atladı üstüme, sen heal yapabiliyorsun değil mi dedi. evet yapabiliyorum dedim. otur şuraya şunlara heal yap ben geleceğim dedi ve çıktı. koca ekranla ve oyunla tek başıma kalmıştım. soru soracak kimse de yoktu. sonra teyzem telefonunu getirdi, arayan kuzenimdi. baya hızlı bir şekilde talimatlar veriyordu bana. nerede olduğunu sordum, internet kafeye gitmiş. dediklerini dinleyip tamam dedim ve oynamaya başladık. hayatımın ilk solo raid'ine katılmıştım ve gerçekten iyi iş çıkartıyordum. o günden 2 gün sonra kuzenim benim için bir üyelik aldı ve ben o gün azeroth'un inanılmaz dünyasına ayak bastım.

    oyun oynarken ingilizce öğreniyordum, ingilizce öğrenirken oyun oynuyordum. yıllar yılları kovalıyordu ben hala oynuyordum. ilk gün o bossların kesilişinden nasıl etkilendiysem, yıllar sonrada aynı duygulara tanıklık ediyordum. hikayelerini oturup saatlerce çevirmeye çalışıyordum. forumlarda takılıp türkçeye çevrilen kısımlarını defalarca okurdum. inanılmaz bir şekilde bağlanmıştım bu büyülü dünyaya. uyumayı istememek, sürekli azeroth'da takılıp yaşamak, uyurken kurulan düşler....

    kitapları çıktı, okuduk fakat hep yıllar boyu içimizde "şöyle güzel bir filmi çekilse de izlesek, ne güzel olurdu" cümlesi ukte olarak kaldı içimizde. yıllar boyunca sürekli filmin çıkacağı yönünde kandırıldık. resmi olarak açıklandığında bile inanamadım fakat ilk fragman ve görseller geldiği an delicesine bir heyecan yaşadım. ilk vizyon günü sinemada izledim. sanırım pek objektif olamayacağım bu konuda fakat tek eksikliğini 3 saatten az sürmesi diye düşünüyorum. çocukluğumun büyülü dünyasını, yıllardır hasretini çektiğim filmi yanımda babamla beraber izlemek tüm eksikliklerini kapattı sanırım.

mesaj gönder