1. tam bir yıl önce bugün paylaşmışım facebook'ta. ne çok şey değişmemiş;

    "demek sezar’ın kendini adadığı kitle, buydu; demek ki bu kitle için galya fethedilmiş, partların imparatorluğu mağlup edilmiş, germania’ya savaş açılmıştı; augustus’un büyük barışı bu kitle için gerçekleştirilmişti, ve şimdi aynı kitle, yine böyle bir barışı ayakta tutabilmek için yeniden devlet düzenine, tanrı inancına, hem ilahi, hem de insani bir ahlakın kurallarına geri döndürülecekti. onsuz hiçbir politikanın düşünülemeyeceği, ayakta kalmak istiyorsa eğer, augustus’un da dayanmak zorunda olduğu kitle de bu kitleydi; ve elbette ki augustus’un ayakta kalabilmekten başkaca bir isteği yoktu. ve nihayet publius vergilius maro’nun, mantua yakınlarındaki andes’ten gelme katıksız bir köylü çocuğu olan vergilius’un gerçi anlatmadığı, fakat ruhunu ve onurunu yüceltmeye çalışmış olduğu halk, yani roma halkı da işte buydu! yüceltmiş, fakat gerçek yüzüyle anlatmamıştı; yanlışı bu olmuştu ve aeneis’in italyalıları, demek bunlardı! bir kötülük, dalgaya dönüşmüş bir kötülük, dile getirilemez, kavranılması imkânsız bir kötülük dalgası alanda kaynamaktaydı; bu kötülük elli bin, yüz bin ağızdan kusuluyordu; bu kötülüğü herkes duymaksızın, hatta kötülük olduğunun bilincine bile varmaksızın birbirine haykırmaktaydı; buna rağmen yine herkes, cehennemi çağrıştıran bir kükremeyle, gürültü ve bağırışlarla bu kötülüğü boğmak, uyuşturmak peşindeydi; ne biçim bir doğumgünü kutlamasıydı bu!

    peki ama, bütün bunları fark edebilen yalnızca kendisi, yani vergilius muydu? toprak, taş gibi ağırdı; sular kurşun gibi ağırlaşmıştı ve kötülüğün cehennemine açılan krater, doğrudan vulcanus’un kendi eliyle açtığı, poseidon’un evreninin hemen yanı başında olan gürültü krateri,
    tam buradaydı."

    vergilius'un ölümü - hermann broch

mesaj gönder