1. nikolay'ın enfes yazısını okudum da geldim. yazacaklarının bundan sonrasını da merak ediyorum. umarım bu konuda, yazısında da söz ettiği gibi yazmaya devam eder.
    özellikle iç sesi olmayan insanlar konusunu çok merak ettim.

    buraya yazma nedenim de o. iç sesi olmayan insanlar konusunu açıkçası hiç bilmiyorum ama bir fikrim var.
    derslerde öğrencilerle dil konusunu konuşurken, düşünmenin, aslında içimizden konuşma olduğunu ve eğer konuştuğumuz dil olmasa, düşüncelerin sadece görüntülerden ibaret olacağını konuşmuştuk.

    deneyin bakın. düşünme ancak dille gerçekleşiyor. nesnelere, kavramlara, duygulara.......verdiğimiz isimler; bunların, sıfatlarla, zarflarla, zamirlerle, edatlarla, bağlaçlarla ve eylemlerle dil mantığı ve kuralları içinde birleşmesi: dil, dilimiz.

    bazen o kadar hızlı düşünürüz ki, eğer tıpkı benim şu anda yaptığım gibi bu düşünceleri yazıya döküyorsak, elimizin hızı, zihnimizden geçenlerin hızına yetişemez. aklımızdan mükemmel bir cümle olarak tasarladığımız düşünce zinciri, bazen yazıp bitirdiğimizde hiç hoşumuza gitmez. yeniden, yeniden deneriz. ama aklımızda ilk belirdiği andaki halini hep kaçırılmış bir hazine olarak görürüz. bende çok olur böyle, özellikle öykü türünde bir şeyler yazıyorsam. ama arayışlar iyidir öykü yazarları için. hatta illaki olması gerekendir.

    ben de konuyu iyice dallandırıp budaklandırmadan sonlandırayım. aslında yazı daha uzayacaktı, eğer ben az önce başka bir düşünceyi yazmaya öncelik vermeseydim. öteki uçtu gitti. eğer ne olduğuna yoğunlaşırsam sadece zaman kaybı olacak.
    umarım bu yazı da sizin için zaman kaybı olmaz.

    (kaçırdığım düşünce aklıma geldi :)) öğrenilen ikinci dille -ya da dillerle- alakalıydı. ama bu çok geniş bir konu, artık başka bir yazıya kalsın.)
    hero

mesaj gönder