• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.74)
gölgesizler - hasan ali toptaş
metinlerini varoluş ve yokoluş üzerine kurarak varoluşçuluğu taşraya taşımasıyla özgünlük kazanan, tıpkı kafka gibi sade dilinden yükselen müzikle giderek hayatı yazıya, yazıyı ise büyülü bir hayata benzeten bir yazar... yazma serüvenini “hayatı kelime kelime genişletmek” olarak adlandıran hasan ali toptaş, metinlerini birer senfoniye de dönüştürerek, dışarıyla içerinin, görünenle iç dünyanın, gerçeklikle rüyaların, somutla soyutun çarpışmasından doğan tekinsiz bir atmosfere çağırıyor okurunu. tam bir yazı ustalığıyla, türkçenin imkânlarını sonuna kadar zorlayarak, edebiyatın büyülü dünyasına kapılar açarak... cennet'in oğlu kendini kendi varlığında yok etmişken, gerçekten kadının dediği gibi bir kez daha yok olmuşsa durum kötüydü. bu işin sonu yavaş yavaş köyün tamamen yok olmasına dek gidebilirdi. belki köy zaten yoktu da bunu kimse anlayamıyordu henüz; köylülerin hepsi alışmıştı yokun varlığına... (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)
  1. bu kitaba inceleme yazacağım da nasıl yazacağım? en iyisi hasan ali toptaş' ı karşıma alıp konuşmak sanırım;

    orhan pamuk' tan sonra bir türk yazar daha nobel alırsa bu sen olacaksın yüksek ihtimalle abi. sana bazı sorularım var yalnız:

    ya sen nasıl bir adamsın? derdin ne? amacın ne? o nasıl bir kurgu, o nasıl bir kitap birader? bir insan öyle bir kurgu yapıp, öyle karakterler yaratıp; sisteme, düzene alttan üsten kombine yumruklarla ama aynı zamanda hiç de hissettirmeden dalıp tüm bunların üzerine her cümleyi biçip tartıp böyle bir kitabı nasıl yazar? sen nasıl bir zekasın, nasıl bir manyaksın ey sayın toptaş? bak heba kitabın rafta ama daha cesaret edip de kapağını açamadım. hayır her şey bir yana; böyle ağır bir kitap yazıyorsun, o kitabı yazarken o deli-dahi kurgunun altına giriyorsun, bir de bunun üzerine her cümlede beni orada oraya nasıl atıyorsun? bir insan bir tane dahi olsa koca kitapta öylesine bir cümle yazmaz mı yahu?
    ben bir şeyler yazarım, bundan sonra da yazacağım ama öyle içimi dökeyim diye yazmam. ukalayımdır da sonuna kadar; ben klavyenin başına geçtim mi yazmaya başlarım, ilham filan hikaye. beğenirler beğenmezler umrumda değil ama ben yazdığım şeylerin, iyi yazdığı iddia edilen pek çok kişinin yazdığı şeylere kıyasla çok daha iyi olduğunu biliyorum. insanların beğenmesinden önce kendi istediğim tarzda yazmayı, yazabilmeyi önemsiyorum. bunu tam olarak yaptığım söylenemez. ben okuyucuyu esir alıp ama aynı zamanda da zerre umursamayıp bir şeyler yazmak istiyorum. ona tanrıyı oynamayayım, hangi cümlede ne düşüneceğine o karar versin ama içten içe de onunla alay edeyim ne kadar özgür bırakırsam bırakayım yine de benim tutsağım olsun istiyorum; dahası özgür olduğuna da sonuna kadar inansın istiyorum çünkü bir insanı tutsak etmenin en iyi yolunun onun kendisini özgür sanması olduğuna inanıyorum. yalnız abi, ben bir sayfalık metinde, üstelik tek amacım buyken dahi bu amacı gerçekleştirmekte zorlanırken ve çoğu zaman da başarısız olurken; sen, koca bir kitapta bunu nasıl yapıyorsun? üstelik bunu yaparken böyle manyak bir kurgunun altına nasıl giriyorsun? bir an bile beni kendi halime bırakmıyor ama elimi tutmayı da reddedip istediğini düşün, istediğin gibi yorumla demeyi nasıl beceriyorsun? son bir şey daha; ''kar neden yağar kar!!?'' ekşisözlükte şöyle bir entry var mesela; iç ses gibi ama değil, dış ses gibi ama değil... peki ama ''kar neden yağar kar!!?''

mesaj gönder