• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.99)
Yazar albert camus
yabancı - albert camus
konusu çok basittir. öyküdeki her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter. cezayir’de, bir rastlantı sonucu, bir arap’ı öldüren orta sınıftan bir fransız, mersault, kendisini adım adım ölüme götüren süreci kayıtsız biçimde izler. diğer kişilerin adı anılsa da, roman kahramanının adını bile öğrenemeyiz (burada kafka etkisinden söz edilebilir). camus’nün yabancısının yabancılaşmasını kendi ağzından şöyle aktarabiliriz; ‘yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) iyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım.’ kitapta, meursault'un topluma, kendine, ölümü bile kabul edebilecek kadar hayata , kısacası tüm varoluşa yabancılaşması yalın bir dille anlatılır.
  1. hemen hemen herkesin 'bireyin içinde yaşadığı topluma yabancılaşması' teması üzerinden değerlendirdiği albert camus eseri. lakin bir başka açıdan bakacak olursak toplumsal kurumların(din, evlilik ve hatta hukuk) bireye yabancılaşması yorumu da yapılabilir.

    evlilik, din, hukuk gibi kurumların geçmişi binlerce yıl öteye dayanır. hemen hepsi belirli bir insan tasviri üzerinden belirleyici kurallar koyar daha açık söylemek gerekirse hepsinin temelinde belirli bir insan özüne olan inanç belirleyicidir. örneğin evlilik kurumundaki temel ön kabullerden bazıları: insanın toplumsal bir varlık olduğu, hayatı ancak karşı cinsle birlikte yaşayabileceği ve aile sahibi olmanın kamu huzurunu sağlayacağı, ahlaklı bir toplumun ancak bu yolla mümkün olduğu şeklindedir. bu türden yada benzer kamusal ve ahlaki kaygılar din için de geçerlidir.

    eserde eleştirilen yukarıda bahsettiğim ortak bir insan özüne yönelik inanç ve bu inanç etrafında şekillenmiş kurumlardır. yazar, mersault vasıtasıyla artık bireylerin geleneksel kurumların kabullerinden farklı tarzda düşünebileceğine farklı değer yargıları geliştirebileceğine ve herkesin her durumda benzer tepkiler vermesinin olanaksızlığını anlatır.

    sonuç olarak benim açımdan mesaj: modern birey kendi yolunu, varlığı zorunlulukmuş gibi görünen kurumlar olmadan da çizebilir, binlerce yıl önce belirlenmiş insan tasavvuru artık modern çağ insanının ihtiyaçlarını veya bizzat kendisini anlamaya yetmemektedir, insan hayatı herhangi bir kurumun ona biçtiği rolden öte bir değere sahiptir ve hayatı yaşamanın üzerinde daha yüce bir değer aramak nafiledir.

mesaj gönder