1. bence varoluşumuzla beraber hepimize otomatik olarak yüklenen acı. zannımca tüm acıların anası. insanların bir kısmı bu acıyı adlandıramaz, gündelik sorunların ardına gizler, "düşünmemek mutluluktur" der; diğer bir kısımsa farkında olmadan bu sancı tarafından yutulanlardır, düşünmek istemese bile her yol bu sancılı hisse çıkar. çünkü gerçek budur. bu belirsizlik, bu "herkes işini gücünü bırakıp şu an burada ne yaptığımızı ve tam olarak ne olduğumuzu düşünebilir mi?" sorusudur.
    bazen fiziksel bazen psikolojik kramplarına saplanılan bu farkındalık hepimizin bu dünyaya gelir gelmez peşinden koşmamız gereken histir bence. başını ve sonunu bilmediğimiz bir labirente bırakıldığımızın farkına neden varmak istemiyoruz? gündelik saçmalıklarla geçen zamanlar, aslında hiçbir anlamı olmayan hedeflerin peşinde koşarak yorulan bedenler... peki neden aslında en önemli sorumuzu sormuyoruz? biz sanırım gerçekten geri zekalıyız. ve hak ettiğimiz işkence de bu belirsizlik.
    inanın ki bazı zamanlar sokaktan birilerini çevirip ne yapmam lazım diye sormak istiyorum. ama her sorunun cevabı olmak zorunda değil ya da cevabın yoldan geçen ellili yaşlardaki bir adamda olduğuna inanmak istemiyorum.
    inanılmaz sıkıldım, artık bir şeyler olsun. bu terk edilmişlik hissi ve bu anlamsız, sürüklenerek giden yaşam içimi çürütüyor. en çok da bunları her konuştuğumda "ay yeter içim sıkıldı, saçma sapan şeyler söyleme, sus!" diyen insanların zihinlerini kaplayan küçük baloncuğa baktıkça çürüyorum. kafatasım yeterince koruyucu değil sanırım benim ya, her düşünce aklıma girip çıkabiliyor. tüm hücrelerim seçici geçirgen bir zara sahipse niye beni bunca aptallıktan korumuyorlar ki? çok kırgınım. sanırım gidip biraz kafamı duvara vuracağım.
    jole

mesaj gönder