1. acı eşiğimi ölçerim.
  2. acının üstüne giderim. daha çok acıtana kadar sürdürürüm gerekirse iliklerime kadar acıyı hissederim çünkü bir yerden sonra etkilemez oluyor ve hayat kaldığı yerden devam ediyor.
    uyumak, susmak, içine atmak acıyı uzatıyor bitirmiyor ama üstüne gitmek daha çok acıması pahasına da olsa işe yarıyor. kesin çözüm.
  3. katlanılamaz acı diye bir şey maalesef yok.
    ölmedikçe katlanıyorsun, delirmedikçe çekiyorsun.
    o yüzden sorunun cevabı ölürüm ya da deliririmdir.
    asıl sorulmak istenen 'acıyı daha katlanabilir kılmak için ne yaparsınız?' ise kafamı dağıtmak için hareketli po müzik dinlerim.
    eğer fiziksel bir acı değilse acı veren şey gerçek değilmiş, değişecekmiş gibi davranırım.hayal kurarım.
    zamanla gerçeği kabulleniyorsun ama o arada başka bir şeye inanmak zorundasın.
  4. katlanmam. katlanmamazlık ederim. dört ayak üstü, o da olmadı sürüngen moduna geçerim. düş kalk düş kalk nereye kadar. sürüngen modunda hiç düşmüyorsun. kalkmana da gerek kalmıyor. şu çakala bak hele bak bak.

    şaka bir yana, bence aile doktorunuza baş vurun.
  5. bahsedilen acı olgusu fiziki açıdan konuşuluyorsa , aktif savaş ve kaos içerisinde bulunmayan bir toplumun büyük yüzdesine ait bireyler böyle bir olguyu tartışamaz. çünkü çoğu bir mayına basmadı , tüfeğin ucundaki süngü midesinden girip sırtından çıkmadı , karaciğeri kasatura ile paramparça edilip ölümün kıyısından dönmedi ya da antik dönem işkenceleri gibi iki ayağından ters bir şekilde asılıp çift taraflı tutacağı olan bir testere ile genital bölgeden kafaya doğru kesilmedi. anca umut sarıkaya örneklemesi misali karpal tünel sendromu olur , onun acısı ile kendini tatmin eder.
    fakat bahsedilen acı olgusu manevi açıdan ise , bugün çoğu insanı ( savaşta olsa da , olmasa da ) içine alan ve yaşamın çıkılan basamaklarına , gidilen yollarına göre kendi kendini modifikasyona tabii tutup uyarlayan dinamik bir duvardır. ademoğlu bir an , sadece nadir bir zaman aralığında bir anlığına fark ettiği sonsuz bir döngünün anlam veremediği bir parçası olduğu gerçeğini örtbas etmek adına hayal kırıklıklarını , başarı olarak görebileceği hayat planlamalarını , kariyer basamaklarını bir sanal mastürbasyon amacı ile icra eder. bu kısa bir tanımlamadır ve işte bu acıdır. katlanılabilen , günlük rutin yaşama uyarlanabilen , rahat uyutabilen , hayal kurdurabilen ancak sonu sıfır toplamlı bir oyuna giden döngünün maskesinin arkasında ki yüzdür. o yüz bir anlığına görülüp neden ? diye sorulduğunda ademoğlunun varlığına ait cebine o'na uygun cevaplardan biri konmuştur , açıp bulsun ve unutsun diye : tüm bunlar oldu ve olmaya devam edecek ve buna yaşam dedik , yaşa ve unut diye. yaşarız , görürüz , unutur ve bu acıya ait katlanma olgusunu kabul eder , devam ederiz..
  6. alışırım ve müptelası olmaya çalışırım
  7. cevap veriyorum: katlanmam.

    acı ya da insan bertaraf olmadıkça katlanmaya devam edilir.
    ya acı insanı öldürür, ya insan acıyı.
    dolayısıyla acının katlanılamaz olduğu bir durum mevcut değildir.

    ha, acıyı hafifletmek için ne yapılabilir diye sorulsaydı cevap verilebilir bir soru olurdu.
  8. psikiyatrik destek ve ilaçların optimum seviyede keskin bir faydasını görmedim.o yüzden şuan uygulayacağım gibi bir adet amsterdam navigator üzerine tuborg kırmızı üstüne efes ekstrayla 8 7şer buçukluk yüksek alkolü bira üçlüsüyle hızlı ve seri shotlarla akşamı geçireceğim bugün.
  9. katlamam sererim, koyveririm gider ağlarım, siz bakmayın erkekler ağlamaz şarkısına, taş değiliz bizde be azizim, kenar köşe kuytuda usulca dökerim yaşlarımı.