• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.67)
emile ya da eğitim üzerine - j.j. rousseau
jean-jacques rousseau bir özgürlük filozofudur. bu bağlamda sivil toplumun çelişkilerini sorgulamış ve bu sorgulamayı gerçekleştirirken de "insan-yurttaş, doğa-toplum, kır-kent ilişkilerini" öne çıkarmıştır. onun felsefesinde insan doğuştan iyidir ama toplum tarafından asıl doğasından uzaklaştırılmış ve doğal özgürlüğünü yitirmiş bir konumdadır. rousseau'nun ereği, toplumda dolayımsız birliğin yeniden kurulması amacıyla bireylere gerçek bir toplum sözleşmesi sunarak sivil özgürlüğün sağlanmasıdır."18. yüzyılın sonunda rousseau'nun düşüncelerinden etkilenmemiş insan kalmamıştır. bu denli büyük bir etki yaratabilmek için, en derin anlamıyla kuşağının temsilcisi ve sözcüsü olmak gerekmektedir. rousseau sıradan insanlardan biridir ve onlar arasından ilk konuşandır; halk için konuşurken kendisi için konuşmuştur." o, 18. yy'da "cumhuriyetçi" istemleri köktenci bir biçimde dile getiren ilk düşünürdür ve bu bağlamda reformist nitelikli diğer aydınlanma düşünürlerinden ayrılır. goethe'nin dediği gibi, "voltaire nasıl birdünyanın sonuysa, rousseau da bir dünyanın başlangıcıdır."pedagoji üzerine düşünceler ancak bir psikolojiye ya da daha doğrusu bir teolojiyle belirtik bir biçimde doğrulanan bir antropolojiye dayanırlarsa anlam kazanırlar. "insan doğasının romanı" olarak adlandırılan ve mutluluğun yollarının arandığı emile'in sırrı budur. j.-j. rousseau, "insanın ilksel iyiliği üzerine bir çalışma" olarak tanımladığı bu yapıtıyla, pedagoji, dinsel duyarlılık tarihi (savoie'lı rahibin inanç açıklaması) ve doğal çevre bilinci konusunda bir çığır açmıştır. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. bu kitabin dördüncü bölümü fransa'da profession de foi du vicaire savoyard olarak ayri yayimlanmistir. tercüme olarak savoieli papazin inanç aciklamasi diyebiliriz. (daha uygun bir tercümesi olan varsa cekinmeden mesaj atsin, düzeltirim).

    bu bölüm rousseau'nun din, ahlak, kötülük hakkinda ki düsüncelerini içerir. kitabin diger bölümlerine göre daha metafizik boyutlardadir.

    bu kitabi derste isledigimizde, ateistler argümanlari zayif bulmustu ama deist ve inançli insanlarin hosuna giden bir yazi olmustu.
    cünkü rousseau, ateistlerin bol oldugu bir akimdan gelmesine ragmen, bu kitapta sadece dogmayi elestiriyor. dinin özünü degil de, o dini yasatmak için kurulan sistemi, yasaklari, kurallari, kiliseyi zengin eden rüsvetleri sorguluyor. bundandir ki yillarca kitabi kilise tarafindan yasaklanmistir.

    bu bölümde rousseau sadece kilise ile degil, filozoflarla da mesafesini koymustur.

    papazin agzindan konusan rousseau, filozoflari da dogmatizm ile suçluyor. özünde herseye süpheci yaklasmasi gereken felsefenin artik sadece kendinden emin, baska argüman dinlemeyen bir olusumdan ibaret oldugunu savunuyor. gerçegi arama yoluna giripte, tek gerçegi kendileri biliyormus gibi davranan entelektüelleri sert bir sekilde elestiriyor.

    ne kiliseye, ne de filozoflara dogru yönelebilen papazimiz careyi kendinde buluyor. iç sesini, vicdanini dinlemekte buluyor.

    papazin biraz naif gözüken bu neticeye varma süreci oldukça detayli biçimde islenmistir. descartes misali herseyi bastan alip, teker teker dogrularini tekrar kuran papaz (yani rousseau) emile'e de bize de ahlak ve kötülük hakkinda büyük dersler vermektedir.
  2. fransız aydınlanmacı filozoflarına kendimi daha yakın hissetmişimdir alman filozoflarına göre. bu kitapta emile isimli aslında olmayan bir öğrenciyi ideal insan olarak yetiştirir rousseau. emile'nin merakını harekete geçirir ve yaparak yaşayarak öğrenmesini sağlar. başka birçok konuya değinir bu kitapta. filozofların çıkmazını belki de iki yüzlülüğünü en güzel anlatan metinlerden birini yazmıştır bu kitapta. vicdanı olanlar söylediklerinde büyük bir doğruluk payı olduğunu kabul edeceklerdir.

    !---- spoiler ----!

    filozoflar gerçeği keşfedecek durumda olsalardı, hangisi gerçekle ilgilenirdi? her biri iyice bilir ki kendi sistemi ötekilerden daha esaslı değildir, ama bu sistemi kendisine ait olduğu için savunur. doğru ile yanlışı anlayacak duruma gelip de kendi bulduğu yalanı başkasının bulduğu gerçeğe yeğlemeyen tek filozof yoktur. ünü uğruna insanları seve seve aldatmayacak filozof nerede? yüreğinin gizli köşelerinde kendisini görmekten başka bir amaç güden nerede? yeter ki halkın üstüne çıksın, yeter ki rakiplerini gölgede bıraksın, daha fazla ne ister ki? aslolan başkalarından farklı düşünmektir. inananların yanında dinsiz, dinsizlerin yanında inançlı görünmektir.

    !---- spoiler ----!
  3. rousseau'nun emile adındaki hayali bir çocuk üzerinden eğitim ile ilgili düşüncelerini anlattığı eseridir.

    rousseau'nun kendi çocuklarını kimsesizler yurduna bıraktığını öğrendiğimde epey şaşırmıştım. kendi çocuklarıyla ilgilenmeyen birisi nasıl bir çocuk eğitimi kitabı yazmış olabilir ki diye başlamıştım kitaba. biraz da önyargılıydım açıkçası. ama kitabın gerçekten eğitim üzerine yazılmış en büyük eserlerden birisi olduğunu anlamam uzun sürmedi.

    kitapta yer alan pek çok eğitim ilkesi bugünkü modern eğitim felsefelerinin temelini oluşturmuştur. özellikle pragmatik eğitim felsefesinin temelinde emile'in izlerini görmek mümkündür. tolstoy ise kurduğu yasnaya polyana okulunda bu kitapta yer alan ilkelerin bir çoğunu uygulamıştır.

    günlük rutinlerine sıkı sıkıya bağlı olan kant bile bu kitabı okurken günlük işlerini aksatmış. kitapta yer bütün düşüncelere katılmayabilirsiniz. fakat bu, kitabın ufkunuzu açacağı gerçeğini değiştirmez.

    özetle özellikle eğitimle ilgilenen herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm kitaptır.