1. "türkler'in ana vatanı orta asya'dır" bilgisi ve gerçeği başlangıç kabul edilen teori. olayın esası, "türkler orta asya'ya nasıl, ne zaman, nereden ve neden gelmişlerdir?" sorularıdır. bu sorulara cevap aranmış, araştırmalarda orta amerika antik kültürü ve dil yapısı ile türk kültürü arasında bir çok ortak nokta tespit edilmiş.

    her iki ulusun tarihte bir dönemde beraber yaşamış olabilecekleri fikrinden hareketle bu birlikteliğin hangi coğrafyada olabileceği sorusuna yanıt aranmıştır.

    atatürk'ün çağdaşı olan ingiliz albay james churchward'ın "kayıp kıta mu" ile ilgili kitaplarından dört adedi, yine atatürk'ün emriyle türkçeye tercüme edilmiştir. sanırım, atatürk dilin ortaklığından hareketle akrabalık bağı aramış ve türklerin orta asya'ya nereden geldiğini bulmaya çalışmıştır. sonuç, kayıp kıta mu olarak bulunmuştur. fakat daha derin araştırmalar için, atatürk'ün sağlık durumu izin vermemiştir. pozitif bilim ise bu kıtanın varlığını kabul etmiyor. fakat reddetmesi de cılız kalıyor. günümüzde konu pek gündemde değil. kayıp kıta mu için,

    ayrıca (bkz: kayıp kıta mu) , (bkz: lemurya)
  2. gerçekte türkçe'nin diğer dillerin kökeni olması ihtimaliyle ve/veya tarihteki başlangıcıyla ilgilenmeyen teoridir. evet, kollarından birisi dil'dir. aslında "güneş dil teorisi" sadece teorinin ismidir. çünkü teori, özellikle orta amerika yerlilerinin(*:maya uygarlığı) dili ile türkçe'nin bir çok ortak kelimelere sahip olmasının fark edilmesiyle tetiklenmiştir. gerçekte teorinin merkez noktası, orta asyadan gelen türklerin orta asyaya nereden, ne zaman, nasıl ve neden geldikleri ile ilgilidir.

    mustafa kemal atatürk, bu konuyla ilgili olarak ingiliz albay james churchward'ın kitaplarının türkçe tercümelerini istemiş ve kitapları notlar alarak, altlarını çizerek incelemiştir. atatürk'ün incelediği bu tercümeler kitap basımları değil, daktilo çıktılarıdır. hali hazırda tercüme edilen bu kitaplara ilave olarak yazarın diğer eserleri de kitapçılarda bulunmaktadır.

    fakat o sıralar ebedi başkomutan ve başöğretmenin sağlık sorunları, araştırmalarını yarıda bırakmasına neden olmuş, ardından gelen yöneticiler de maalesef teoriyi takip etmemişler.

    konuyla ilgili olarak yazar ve okültist ergun candan'ın eserleri de incelenebilinir.

    (bkz: antik mısır sırları - ergun candan)
  3. ben bu kurama kültürle karşı çıkıp evrimle destek veriyorum.kültür açısından bakarsak başlangıçta çok topluluk vardı ve birbirine uzaktı kendi aralarında bir dil türetti uydurdu sonra temele oturttu bu dil bilgisidir.uluslar ya da topluluk demek daha doğru olacak topluluklar arası etkileşim ve iletişim için diller birbiriyle gelişti ve böylece süregeliyor evrim açısından bakarsak biyoloji ve coğrafyada olan evrimi buraya uyarlayabiliriz önce bir dil uyduruldu türetildi diğer topluluklar buradan aldı değiştirdi oynadı farklı farklı etkenler neticesinde birbirine yakın ama farklı diller ortaya çıktı.nötrlüğümü koruyorum benim için fazla bir şey ifade etmeyecek sonucuna değil gelişimine bakarım tartışmanın hayırlı forumlar reisler
  4. aslinda mantiksiz gelmiyor, en son bilimsel bulgulara göre, 11500 sene önce neolitik cag, göbeklitepe civarinda basliyor. medeniyetin baslangici, eger anadoluda olmussa, dillerin kökeninin de oralarda biryerde olmasi mümkün.