1. iki arada bir derede bırakılan parti. dağda olsa terörist, inip siyaset yapmamıza izin verin deseler teröristin mecliste ne işi var. bunca şeye rağmen söylemleriyle bir çok kişinin güvenini kazandılar ki bunlar arasında inanç hizmetleri başkanlığı gibi bir kavramı bugüne kadar kim kullanmış.

    bir diğer boyut bu ülkede sadece türkler yaşamıyor arkadaşlar. bir çok etnik kökene sahip vatandaş var. bunlardan biri de kısmen benim. anne tarafım çerkes. chp bana kemalistsen gel kardeşim beraber siyaset yapalım diyor, akp dini bütünsen gel diyor, mhp sen gelme ulan ayı diyor. hdp ne olursan ol gel diyor.

    geçen sene çerkes soykırımın 150. yılında atalarımın soykırıldığı topraklarda rusya kış olimpiyatları düzenlerken bunu dile getiren tek hdp oldu. başbakan soçiye gitmeyin dedi.
    bu sadece çerkesler için değil tüm diğer halklar için geçerli. yurt dışındaki alevilerin desteğini aldılar, süryaniler, ermeniler.. dolayısıyla hdp'ye oy verenlerin sadece antiakp bakış açısıyla oy verdiğini düşünmeyin. tomarca bileşeni var hdp'nin.

    gelelim kararsız olanlara. işte burada salt antiakp mantığı hakim genel olarak. malumunuz iktidarı kaybetmemek adına ülkeyi yakıp yıkacak, kendi halkını bombalayacak kadar çılgınlaşmış bir otorite söz konusu. (samimi olarak aklıma şu geliyor, hdp'ye direkt terörist damgası yapıştıranlar, nasıl oluyorda aynı aynı hassasiyeti devlet terörizmine göstermiyor? ki her türlü güce sahip,savaşın diğer tarafı devlet en kirli olandır.) bu otoriteyi yıkmak istiyorsanız, tek başına iktidar olmasına izin vermeyecekseniz. bunun da çözümü çok açık ve net.
  2. seçime kaosla gitme ve ortalama seçmeni devletin iktidarın arkasında konsolide etme senaryosunu uzunca süredir konuşuyoruz. 3 hafta kala tekrardan düğmeye basılmış gibi görünüyor. daha "terör örgütü" diye dolaşan varsa ağzına kürekle vurun.
    mutlu
  3. ankara 2. bölge adayı
    1. mustafa sarısülük
    tüm kalbimle tüm çalışmalarımla şu kısacık sürede yanında olacağım bu insanın.
    tek istediğim varsa şu süre zarfında o da kazanmasıdır.
    rihan
  4. her ne kadar erdoğanı desteklemesem de asla gitmesi için oy vermeyeceğim partimsi terörist grubu.

    neymiş efenim türkiye partisi olacakmış. neymiş efenim aslında saz çalan halkların kardeşliği için uğraşan kahramanlarmış.
    bir grup, zekasından şüphe duyduğum sol cenah ve medya grubu pohpohlamaktan ve yalamaktan nasıl kör olduysa artık daha yeni yeni günah çıkartırcasına yanılmışım demekte. bunların terörist olduğunu bile bile erdoğan gitsin de teröriste bile oy veririz zihniyetinde olanlara, peşinde koşanlara söylemek lazım aslında: "mutlu musunuz?"..

    açılım süreci boyunca şehirlere yığılan silahları göremeyecek kadar kör olan ya da göremeyen ya da görmek istemeyen ya da görüp de ses çıkartmayan hükümet bu işin bu noktaya gelmesinde ne kadar suçluysa bu terörist grubuna oy verip erdoğanı göndermek isteyen sol güruhta o kadar suçludur. hatta seçilmiş bir cumhurbaşkanını göndermek için terörist gruptan medet ummak, "demokrasi yeeaaa" diye teröriste oy vermek bir tık önde bile olabilir.

    anlamadığım şey bu teröristler neden hala dokunulmazlık için muhatap alınıyor? adamlar istemiyor işte neden istesin ayrıca.. miiss gibi yattıkları yerden teröristlik yapıp 15 bin almak ve aranmadan sınırdan içeriye silah yada terörist sokmak varken ya da yurt içinde silah, mühimmat ve bomba ile dolaşma hakkı varken neden dokunulmazlığı kaldırarak hapse girsinler dimi ama.

    almayın arkadaşım şunları muhatap falan.. artık yeter.. hangi birini hangi itin götüne sokuyorsanız sokun ama yeter ki meclisten def edin.. zaten sizin yüzünüzden mecliste it sürüsü bari bir işe yarayın da geldikleri yere gönderin şu halkların teröristlerini..
  5. Şurada belirttiğim gibi Tayyip erdoğan'ı yaratan koşullar neoliberalizmin krizi ile alakalıdır. 90'ların ikinci yarısından itibaren neoliberal modelin temsilcileri olan merkez sağ ve sol partileri kitle desteğini hızla kaybetti. Gerçekçi bir sol alternatifin yokluğunda kitleler hızla sağ popülizmin yörüngesine girdi. Bu sadece Türkiye'de olmadı. Doğu avrupa'da da kitler benzer yönelimler gösterdi.

    İlginç bir şekilde sol'un kitlelerle ilişkisi bakımından Türkiye ve doğu Avrupa arasında bir paralellik var: türkiye'de Toplumun tabanına yayılmış muhafazakarlık sol siyasetin geniş çaplı destek görmesindeki engellerden biridir. Doğu avrupa'da ise sovyetler dönemindeki uygulamaların hatıraları hala tazedir ve toplumun çoğunluğu için sola mesafelidir. Bu iki farklı sebep benzer sonuç doğurarak neoliberal modelin dışında bir ufuk arayan kitleleri popülist liderlere doğru itmiştir.

    Belirtmek gerekir ki doğu avrupa'da sağ popülizm çoğunluk desteğiyle iktidara geliyor olsa bile neoliberalizme alternatif öneren sol siyasetler, azınlık olsa da kemikleşmiş bir kitle desteğine sahiptir. Türkiye'de ise özgül koşullar altında enteresan bir süreç meydana gelmiştir: Akp'nin kürt açılımı politikası uzunca bir süre silahların susmasını sağlamış, bu da Kürt siyasi hareketini yavaş yavaş marjinallikten çıkartmıştır. Abdullah Öcalan 'ın solda durduğu nokta sebebiyle bu hareket de kendini merkezin çok daha solunda bir noktada konumlandırmıştır. Türkiye'nin solunda aktif vaziyette bulunan diğer bileşenlerle ittifaka giderek hdp'yi meydana getirmiştir. 7 haziran 2015 seçimlerinde hdp'nin gücünün iktidarı yerinden oynatacak potansiyele geldiği belli olmuştur.

    Burada şu sorulabilir: tayyip Erdoğan nasıl oldu da 7 haziran seçimlerinde doruk noktasına ulaşan güç kaybına yol açacak şekilde kürt açılımı politikasını başlattı ve Kürt siyasetini meşrulaştırdı? Bu güç kaybının olacağını nasıl hesap edemedi?

    Burada Kürtler arasındaki ideolojik yönelimlerin farkına bakmak lazım. Turkiye'de yaşayan Kürtler kabaca iki kampa ayrılır: dini geleneklere bağlı, hanefi veya şafi Muhafazakar Kürtler ile Abdullah Öcalan'ın çizgisindeki alevi sol seküler Kürtler. Tayyip Erdoğan bu ilk kesimden zaten oy alıyordu. Hatta iddia edilebilir ki diğer sağ alternatiflerin hızla eriyip gittiği politik iklimde muhafazakar Kürtler akp için ne CHP'nin ne mhp'nin el uzatamayacağı oy deposuydu. Tayyip Erdoğan'ın bu kitleden şüphesi yoktu ve amacı seküler Kürtleri de kürt açılımı politikalarıyla bu koalisyona dahil etmekti. bunu yapabilseydi, işte o zaman çok uzun bir süre için başkanlığı garanti etmesi mümkün olurdu çünkü tarihsel ve ideolojik nedenlerden ötürü ne chp'nin ne mhp'nin kürtlerin bu iki kampından oy alabilmesi mümkün değildir. "milliyetçiliği ayaklar altına alarak" Ümmetçilik kisvesi altında birlerştirilen Türkler ve Kürtler ve geride kalan seküler Kürtler, toplamda %50'nin güvenli şekilinde üzerinde bir çoğunluğu oluşturur.

    Kürt açılımı işte bunun için önemliydi, bunun için imralı ile görüşmeler yapıldı, oslo süreci yürütüldü, sınır kapılarında karşılamalar yapıldı, çocuklar ölmesin sloganı geliştirildi. Amaç, tutsak vaziyette bulunan Öcalan'ın pragmatizminden yararlanarak seküler Kürtleri akp siyasetine eklemlemekti. eğer bu süreç başarılı olsaydı, yani kürt barışı tesis edilmiş olsaydı, müthiş bir kitle desteği elde edecek olan erdoğan muhtemeln kansız şekilde başkan olacaktı. öyle olsaydı ülkenin durumu daha mı iyi olurdu, bunu hiç bilemeyeceğiz.

    bildiğimiz şey bu sürecin başarılı olmadığı. hdp, başarılı kitle iletişimi ve söylemi ile hızlıca akp'nin hegemonyası karşısında özerklik kazandı. akp kendi elinde tuttuğunu sandığı şeyin hızla nasıl patlamak üzere olan bir bombaya dönüştüğünü henüz fark etmişti ki 7 haziran'da mağlup oldu. bu sebeple "öcalan görse bunları sopayla kovalar", "barış sürecinin artık filmini çekersiniz" cümlelerinin sarf edildiğini duyduk.

    hdp ve sol siyasetle ile ilgili olarak Tayyip Erdoğan şunu hesap edemedi: kendisini meydana getiren koşullar aslında hdp'yi de beslemektedir. merkez sağ ve sol partilerin neoliberal bombardımanından sığınak arayan kitlelerin akp'ye üşüşmesinin nedeni, bu neoliberal taarruzdan geçici de olsa koruma işlevi gören popülist politikaların devam edeceği beklentisidir. "içimizden biri" olarak gördükleri tayyip erdoğan'ın bu popülist söylemin arkasında duracağına dair bir güven duygusu bunu perçinler. çok benzer ve şaşırtıcı şekilde hdp de aynı damardan beslenmektedir: neoliberal taarruza karşı sol versiyon bir sığınak ve güvenilir bir lider figürü. şu anda hareketin bu lider figürü hapiste çürümektedir.

    akp 7 haziran'dan önce bile kürt açılımı politikasının hesap ettiğinden çok başka yerlere gitmekte olduğunu fark etmişti. ne var ki 17-25 aralık olayları, cumhurbaşkanlığı seçimi, akp'nin kendi içindeki değişim ve dönüşüm gibi ertelenmesi mümkün olmayan konular sebebiyle kürt siyasi hareketinin atağına karşı anlamlı bir defans oluşturulamadı. dolmabahçe mutabakatının niye yapıldığı anlaşılamadan yıkıldığı ilan edildi. 7 haziran 2015 seçim sonuçları mağlubiyeti tasdik edince kürt hareketini dizginlemek akp için varoluşsal derecede önemli hale geldi.

    bugün fark ediyoruz ki türkiye için esas sürreal olan bugün yaşadıklarımız değil de 8 haziran sabahıymış. abdullah öcalan'ın serbest bırakılmasına ilişkin artan talepler, özerklik bilinmezi, yeni anayasa tarışmaları, sanki bunların hepsi hakim erk olan sünni türk çoğunluğun şaşkın bakışları altında gerçekleşmekte olan şeylerdi. bu noktada pek çok şey çakıştı: akp'nin varoluşsal telaşı, kesin olarak kaybettiğini anladığı kürtlerin yerine ikame edebileceği başka bir toplumsal kitle arayışı, kürt siyasi hareketinin zaferine ilişkin milliyetçi çevrelerin kuşkusu ve tetiklenen terör.

    her ne kadar terörün ve savaşın nasıl tekrar başladığına ilişkin mekanizmaları bilmiyorsak da (ve büyük ihtimalle hiç öğrenemeyecek olsak da) bu konuda kürt mücadelesinin bileşenlerine ilişkin ihtimalleri göz ardı etmemek lazım. 15 temmuz darbe girişimi ile gördük ki türkiye cumhuriyeti ordusu, yüzlerce yıllık bir gelenekten gelen egemen bir devletin düzenli ordusu olmasına rağmen, kendi içinde bağımsızca hareket eden, şahsi dünya görüşleri görevler bilinçlerinin önüne geçen ve hatta başka yerlerden emir alan kişi ve oluşumları da barındırmaktadır. türkiye ordusu bu haldeyken, dağınık vaziyette bir gerilla örgütü olan pkk için bu tip bir kontrolsüzlüğün haydi haydi mümkün olacağını varsayabiliriz. yani gerilla teşkilatının merkez kadrosunun örgütün tümüne hakim olamayacağını varsaymak, örgüt içinde çeşitli gruplaşmaların mücadele içinde olduğunu varsaymak makuldür. dolayısıyla pkk içinde en az bir grubun, 7 haziran'ın yarattığı yeni iklimde etkinliklerinin giderek azalacağı kaygısına düşmüş olabilirler ve kendi tasarrufları ile veya başka bir mekanizma ile tetiklenerek silahları tekrar ateşlemek adına inisiyatif almış olabilirler.

    terörün tetiklenmesi ile akp kendisi için hayati iki mekanizmayı kullanarak tekrar mevzi kazandı: oy deposu olarak kazanmaya çalıştığı kürtleri elinden alan kürt siyasi hareketini düşmanlaştırma imkanları elde etti ve kürt oylarının bir kısmını geri almayı başardı. ikinci olarak, mutlak çoğunluğu elde etmesi için gereken kitle desteği içinde boşalan kürtlerin yerine milliyetçileri ikame etmenin söylemsel imkanlarına kavuştu. bir zamanlar ayaklar altına aldıklarını söyledikleri milliyetçiliğin en önde bayrağını sallar hale geldi.

    bugün geldiğimiz noktada kürt mücadelesinin siyasi kadroları zor yoluyla susturulmuştur. bu durumun silahlı kanadın işine geldiğinden şüphe yoktur. bunun yanında şehirleri tamamen dümdüz etmeye varacak şekilde yürütülen "terörle mücadele" operasyonlarının sivil halkta tepki doğurduğu ve siyasi temsil imkanından yoksun bırakılan bu kesmin nihayetinde silahlı kanada sayısal destek sağladığını varsaymak da mümkündür.

    büyük resimde tayyip erdoğan, sünni türk-kürt koalisyonu ile barışçıl şekilde ulaşmayı hedeflediği başkanlık statüsüne ulaşamamış, şimdi bunun yerine milliyetçi-mukaddesatçı bir koalisyona girerek mevcut kaos ortamına aldırmaksızın bu amaca ulaşmayı hedeflemektedir. kaderimiz bu koalisyonun insafına terk edilmiş görünmektedir.
  6. tarih itibariyle;
    13 milletvekili, 27 il ve 84 ilçe eş başkanı, 750'yi aşkın yöneticisi, 85 belediye başkanı tutuklu....

    1-20 mart arasında cumhurbaşkanı 169, chp 47, mhp 17, hdp ise 0 saat canlı yayınlarda yer almış.
  7. temsili demokrasinin kendisi tatsız tuzsuz bir müsameredir. katılımcılık, çoğulculuk lafları da toplumları sistem içinde tutabilmenin manipülatif söylemleridir. hayal ettiğimiz gibi bir dünyaya bu düzenle ulaşmanın çok mümkün olmadığı da açıktır. ve fakat türkiye siyasetinde ırkçılık, totaliterlik ve dogmatizden göz gözü görmezken hdp özgürlük, barış söylemleriyle içimize serin sular serpmektedir.
  8. 4 günlük bilanço:
    bingöl: 1 ölü
    erzurum: 200 yaralı
    diyarbakır: 4 ölü 416 yaralı
    artık yeter! edi bese!
  9. bir ara inanmıştık türkiye partisi olacaklarına... bu fırsat da vardı ellerinde... olmadı. basiretli davranamadılar, dik duramadılar... kusura bakmayın ama siz gidip ankaranın göbeğinde bomba patlatan terörist için kurulan taziye çadırına gidersen, tabi ki sorumlu tutulursun. neydi bu arkadaşların derdi ? silahsız siyaset. %13 ü bu iddia ile, türkiye partisi olacağız diyerek aldılar. peki ne yaptılar, neyi çözdüler ? hendek operasyonları başlamadan 3 ay önce hendekler kazılmaya başlanmıştı. ve defalarca bu adamlara gidin hendekleri kapattırın, olay büyümesin dendi. yaptılar mı ? hayır. belli ki bu adamların pkk karşısında tek bir söz hakları bile yok. kandilden yedikleri azarın haddi hesabı yok. ve tek bir laf edemiyorlar. açık konuşalım, çoğumuz inandık zamanında demirtaşa, samimiyetine... belki gücü yetmediğinden belki istemediğinden yapmadı, olmadı. herşeyi savunabilirsin lafım yok. ama sen bu ülkenin devletinden maaş alırken terörist taziyesine gidemezsin arkadaşım. biraz tutarlı olacaksın. ya olduğun gibi görüneceksin, ya göründüğün gibi olacaksın.
  10. turk ve kurt halkina mutemadiyen gercekleri carptirmak suretiyle yalan soylerek toplum hafizasinda parazit yayin yapmak amacli siyasal olusum.

    kuruldugu gunden bu yana her iki halki uzlastirmaktan cok,
    birlikte yasamaya inaci olan, irk bagimsiz turkiye cumhuriyeti vatandaslarinin mevcut inanclarini yok etmistir.

    daha basit ifade etmek gerekirse; baristan yana olan kurt ve turk'leri her iki halkin irkcilari karsisinda zor durumda birakmis, yurdumun umutlarini heba etmistir.

    pesinen edit: soz konusu durum akp'yi hakli bir konuma cikarmamaktadir ve yasananlara dair sorumlulugunu azaltmayacaktir.