1. dozunda olmadığı zaman, haset etmek boyutunda zararlı bir duygudur.
    ancak dozunda olduğunda, örneğin; sevdiğin kişiyi kararında kıskanmak ona olan ilginin ürünü olduğundan karşı tarafı mutlu bile edebilir.
    elinde olmayanlara duyulan kıskançlık insanı hırslandırıp çalışmaya, onu elde etmeye itebilir ama; hasetlik boyutunda zehri içinize salmış olursunuz ve sonunda zararınız kendinize olacaktır.
    her duygu da olduğu gibi bunun da aşırısı kişiye zarar verir.
  2. sevgililer arasındaki durumu her zaman tartışmaya açık olmuş olup herkese göre farklı bir tanım ortaya çıkmıştır. kimi kadın ya da pek az erkek için sevgi göstergesi olmakla birlikte, erkeklerin çoğu için kısıtlanan özgürlük olarak ele alınmıştır. özel hayatı etkilemeden flörte dahil olan kıskançlık tanımı ilişkiyi canlı tutabilecek düzeydeyken; hayatın her anına müdahale etme gereği duyarak çiftlerden biri diğerini psikolojik şiddet noktasına taşıyarak, günlük hayatını abluka altına alıyorsa orada ciddi sorun var demektir. fark edildiği an ilişkinin gözden geçirilmesi gerekir.

    kimi zaman da genele vurduğumuzda kıskançlık; kişinin elinde olmayana duyduğu his dışında elinde olanın daha fazlasına da sahip olma, anlamını da içinde barındırıyor ki bunu hırs ile bütünleştiriyorum ben.
  3. egonun zevk ve ihtirasına tutsak düşmüş benliğin tutumu. müthiş bir güvensizlik, aslında özgüvensizlik ile gelen tutuşturan korku. sahiplenme aşkı. benim olsun hırsı. oysa ne benim ki diye bir an bile sormadan kendine. beğeniyi, tutkuyu, hırsı sevgi belleyip, bunları yöneltileni elde tutma gayesi. iyisi kötüsü, masumu çirkini olmayan; her yönüyle insanlık tarihinin en olumsuz, en lekeli hissiyatı. yok edilmesi gereken.
  4. hayatta en sevmediğim şey şu kıskançlık. ne ben kıskanayım nede kimse beni kıskansın isterim. çünkü arkadaşlık veya gönül ilişkilerini, aile bağlarını koparabilecek kadar gücü vardır bu hissin.
    başka insanların sahip olduğuna göz diken kimseler kendi hayatlarıyla asla mutlu olamazlar. hep daha fazlasını isteyerek acı çekmeye mahkum ederler kendilerini.
  5. sonuçlarını çok taze hissettiğim, şeytan işi pislik bir hissiyat yahut düşünce şeklidir. zaten kibirle beraber ilk günahtır denebilir. (bkz: iblis'in adem'i kıskanması) en yakın arkadaşların, kardeşlerin zihnine ekilen ufak bir kıskançlık tohumu bambu ağacı gibi önce derinden derine sessizce büyür, gün yüzüne çıkması da aniden ve hayli şiddetli olur. sonuç çoğu zaman hüsrandır.
    bu merete karşı insanın zihnini disipline etmeyi öğrenmesi gerekir. bunun da tek yöntemi, kanaatimce, kanaattir. e o nasıl olacak derseniz, burasının tatma dünyası olduğu, doyma dünyası olmadığı gerçeğini kavrayıp özümsemekle olacaktır. maddeci kafa bunu anlamaz tabi, hiçbir zaman da doyamayacağı gibi bu türlü his ve düşüncelerden de kurtulamayacağı için halen elinin altında olanlardan da lezzet duyamaz. he konunun (bkz: gelir adaletsizliği) gibi hak ve adalet boyutu bambaşka mevzu, siz en olmadı yârin yanağını anlayın yeter.
    her ne kadar (bkz: haset) ile aynı anlama gelse de haset denince kıskançlıkta aşırılık anlaşılır genelde. kaynağı sevgi olan kıskançlık ise daha başkadır. daha masum ve belki biraz da gerekli olduğu düşünülebilir. (bkz: yalan) (bkz: beyaz yalan) gibi. ancak istisnai nitelikte olmalı, kural haline gelmemelidir.
    hasılı kelam, insanın yapısında kendiliğinden kötü olan birşey bulunmaz. kıskanmak gibi insana dair bazı kavram ve kurumlar iyiye de kötüye de kullanılabilen araçlardır. bu ikisi arasındaki tercih ise iradidir. iradeyi fesada uğratmanın dahi iradi olabildiği gibi insan da kendisini bu kıskançlık uçurumuna yuvarlayabilir.
    kurra
  6. özlediğim bi duygu,davranış adı her neyse.bi sevgilim vardı abartı şekilde kıskanırdım ve bu davranışım beni bile rahatsız ederdi,yapma lancelot derdim.şimdi birlikte olduğum sevgilimi zerre kıskanmıyorum.onu kıskanmayı bile özlemişim be sözlük.
  7. aşırısının güzel bir şey olmadığı hakkında pek çoğumuz aynı düşünüyoruz ama bence kıskançlık duyguların en yücesidir. seven, değer veren, önemseyen insan kıskanır. bu duygunun altında yatan temel nedenin paylaşamamak olduğunu düşünürsek aşırı sahiplenmekten başka bir şey değildir diyebiliriz. kıskanan insan kaybetmekten korkar. sadece insanları kıskanmayız eşyalarımızı da kıskanırız onları da kaybetmekten korkarız.
  8. kıskandığım tek şey hem çok sosyal hem çok başarılı hem de uykusunu alabilen insanlar insanlar onun dışında gayet iyiyim.
  9. ilişkiler özelinde konuşuyorum öncelikle bunu belirtmek isterim.

    bu duygu öyle pis bir şey ki adamın amına koyar. bunun bir tık ötesi paranoyadır. örnekle açıklamak gerekirse; bir kız arkadaşınız var bunun adı merve olsun, senin de adın ahmet.

    ahmet ile merve sevgili normal giden bir ilişkileri var fakat ahmet merveyi gerçekten çok seviyor merve ise normal onunla olmaktan mutlu. daha sonra merve erkek arkadaşları ile dışarı çıkıyor yada okulda kantinde kahve içiyor bunu gören veya duyan ahmet şaşırıyor, sinirleniyor, üzülüyor ve bundan sonra onlarla görüşmelerini yasaklamaya çalışıyor merve yer mi bunu yemez. neyse bunun kavgaları sürekli devam ediyor. bu sırada ahmet şu şekilde düşünmeye başlıyor onlar benden daha kıymetli veya oradaki meriç merveme yürüyor.

    işte bu dakika tam olarak ahmet'in avuçladığı yer.

    bundan sonra merve'nin her şeyine daha çok karışıyor ve daha ağır şeyler yapmaya çalışıyor, o sırada da merve'nin aklına meriç'i sokuyor. avcı kardeşim meriç bu sırada ya ahmet neden böyle yapıyor ki, ben olsam şöyle yaparım şöyle davranması daha güzel olur, biz seninle kaç yıllık arkadaşız hiç öyle bir şey olabilir mi diyerek kendinin ilişkilerde ne kadar güzel düşünüp düzgün davranan bir adam olduğunu merve'ye çaktırmadan empoze ediyor. o sırada diğer ilişki zaten köküne kadar battı, artık toparlanamaz.

    merve ahmet'i terk ediyor, meriç bu sırada kötü ilişkiden çıkan merveyi çok güzel avutup kalbini kazanıyor.

    ahmet yaptığı hataların farkına varıyor, ona sürprizler hazırlayıp sözler veriyor ama bir öğreniyor ki...

    daha sonra ahmet uzun bir süre alkolik takılıyor, kadınlara tövbe ediyor. günahsız bir sürü kadının kalbini çalıp hepsini terk ediyor. çünkü onları severse onlarda gidecek.

    yanlış olduğum noktalar varsa tartışabiliriz.
  10. fazla narsistçe gelse de kulağa ilk duyulduğunda, insanın kendini kıskanması durumu bence en zor kıskançlık durumu.

    şimdi a kişisi iş-sınıf arkadaşını, akrabasını, en yakın dostunu, çevresindeki kişileri ve yaşantılarını kıskansa ne olur? en fazla onlara nazarı değer, belki biraz da zararı dokunur ilişkileri zedelenir- ki modern insanlarda artık bu kadar saf noktada yaşanmıyor kıskançlık. sonra onlar gibi olmak için başlar bu a kişisi taklide.

    bir de b kişisini ele alalım. b kişisi geçmişini hatırlıyor, ah ne oldu sana diyor. kendini kıskanıyor, içi içini yiyor. 2 yolu var; ya kendini değiştirecek ya da yerine getiremeyeceği bir şey için ömür boyu kendine öfke duyacak - tabii bunu öyle güzel bastıracak ki topluma sebebi bilinmeyen problemli bir kişilik olarak yansıyacak sadece. b kişisi kendini değiştirmeye kalksa, arada kaybettiği zamana mı yansın,, kendine öfkeyle bir ömür geçirse harcanan hayatına mı yansın..

    inanın, hiçbirimiz, hayır! ben yine de çevremdekilere zarar vermek istemem, b kişisi olmaya razıyım diyecek kadar riyakar değiliz.. buna da insan doğası deniyor işte..