1. sırrı süreyya, kürdistan referandumu sonrası üzerine verdiği bir demeçte, "yenilen kürt sağıdır" gibi bir ifade kullanmıştı. selim temo, bu sağ-sol kavramlarıyla ilgili, önder'in cümlesi üzerinden bir eleştiri yazısı yazdı -ayrıca- (bkz: #228721) . sırrı süreyya, buna aynı yerden bir karşı yazıyla cevap verdi.

    ulusların kendi kaderini tayin hakkından, kürt partileri ve güney-kuzey siyasal düzleminin yapısına kadar, sosyalist tarih ve çözümlemelerle dolu bu yazının değeri, elbette temo'nun belirlemeleri kadar önemli ve günceldir.

    yazıyı (sonra) vereceğim bazı bilgiler ışığında, inceleyeceğimiz için kısaca buraya ekliyorum.



    "Selim Temo, çağımızın ve bu toprakların yüz akı, güzel insanlarındandır.

    Şairliği, edebiyatçılığı ve toplam emeği tartışma götürmeyecek bir değerdedir.

    Benim Kürdistan referandumu için yaptığım “yenilen Kürt sağıdır” değerlendirmeme itirazları ve kendi tespitleri var. Linki şurada.

    Temo’nun bu değerlendirmesini verimli bir tartışmaya kapı aralayacağı umuduyla değerlendirmekte fayda var.

    Temo, öykülerinde ve yazılarında toplumsal seyri her zaman şaşmaz bir doğrulukla okuyabilirken, mevzu bahis toplumsallığın içinden şekillendiği tarihselliğe ve “teori”ye gelince bir aksama yaşamış, zorlama metaforlar ve kavramsal lakırdılarla konuyu muğlaklaştırmıştır.

    Özetlemeye çalışırsak tespit ve eleştirileri şöyle:

    “Önder’in sağ dediği PDK pek de sağ değil. Bir kitle partisi. Hem Güney de öyle buradan bakılıp görülen bir yer değil. İdris Küçükömer’in sağ-sol formülasyonunun Kürdistan ayağından da söz edilebilir. Mesela burada Menderes’in DP’si CHP içinden çıktı, ama Güney’de sosyal demokrat ve sosyalist partiler PDK’nin içinden çıktı. Burada solun içinden sağ, orada kitle partisi içinden sol çıktı. Yani ne sağı yaw? Şu kadarını söyleyeyim; laik İzmir düğünleri bazı PDK’li düğünlerinin yanında türbanlı dolu Bayburt Grand Manolya Düğün Salonu düğünleri gibi kalır.”

    Önce benim “buradan bakıp göremeyeceğim” vurgusuna değinmeliyim.

    Yaklaşık 4 yıl, Güney Kürdistan’a toplamda 80 ziyaret gerçekleştirdim. Bilinen bilinmeyen bütün siyasi yapılarla ve aktörlerle yoğun ve kapsamlı gündemleri tartıştım. Sayın Barzani ile sadece güncel siyasi durumu değil, tarihi, bölgesel ve uluslararası konjonktürü de içeren toplantılar yaptım. Mübalağasız, binlerce sayfa özgün kaynağı taradım. Ayrıca Güney Kürdistan’da ayak basmadığım kara parçası yoktur denecek kadar arşınladım da… Yani sanırım en az Heval Temo kadar “bakıp görme” ehliyetine sahibim.

    Temo düğün salonu metaforunda, sağcılıkla İslami -ve/veya modernlik öncesi- yaşam biçimini özdeşleştiriyor. Sağcılık bu kapsamı bir hayli aşan bir ideoloji ve pratiktir. Bunu atlasak bile tespit sıkıntılı. Çünkü, Irak’ta mevcut yapılar baz alınarak bakıldığında, otonomi de devam etse Kürdistan Bağımsız Cumhuriyeti de kurulsa, küresel kapitalizme en iyi entegre olacak klik Sayın Barzani’nin kliği ve onun partisidir; ‘kitle’ niteliği taşımaz. Nasıl cumhuriyetin ilk döneminde Atatürk’ün CHP’si bir ‘kitle’ partisi niteliği taşımazsa ve esasen ‘korporatist’ ise, bence Barzani’nin devlet yönetimi ve Erbil merkezli kurduğu sistem (komisyonlar, her şirkette yüzde on paylar vb.) en yakın ‘korporatizm’le izah edilebilir. Daha ileri tanımı da ‘crony capitalism’ dedikleri’, ‘ahbap-çavuş kapitalizmi’dir. Bu bakımdan Kürdistan Yönetimi ve KDP pratiği, aslında Türkiye’de fiilen kurulan/kurulmakta olan ‘şey’in de daha küçük ölçekli bir izdüşümüdür (sermaye sınıfı ile siyasal elitler her şeyi aralarında paslaşarak yol alırlar, etrafa su kaçırtmazlar).

    KDP’NİN 75 YILLIK TARİHİNDEKİ İKİ EKSEN

    KDP ve YNK her ne kadar bugün iki ayrı siyasi ve askeri güç olsa da aslında birbirinin içinden çıkmış bir bütün gibi. Parti programlarını karşılaştırdığımızda bunu daha açık bir şekilde görmek mümkün. Üstelik bu, birçok iç savaş deneyimine ve Abbas Vali’nin ifadesiyle “petro-hanedan” inşa teşebbüslerine rağmen böyle. Aralarındaki siyasi, coğrafi ve iktisadi hegemonya paylaşımı, her iki partinin ideolojik karakterinin farklılığından değil, sosyolojik, bölgesel ve uluslararası ilişki ağlarına eklemlenme çabalarıyla ilgili. Bu durum Güney’de sağ-sol kavramları etrafında yapılagelmiş tartışmaları hep belirlemiş, sınırlamıştır. Güney’in mümtaz Markist-Leninist liderlerinden Gorran Hareketi Lideri Newşîrwan Mistefa’nın YNK ile KDP arasındaki tartışmaları konu ettiği ve Güney’in nazarından sağ-sol tartışmaları ile ilgili yaptığı değerlendirmeler ve yazdığı kitaplar, meseleyi anlamak ve açmak için önemlidir. [Kêşey Partî û Yekêtî, 1995] Gorran Hareketi’nin ayrı bir hareket olarak örgütlenmesi ve taban bulması, Güney’in yeni siyasal ve toplumsal tahayyüllere ilham kaynağı olması ise ayrıca önemlidir. Bu tarihi çıkışa rağmen, söz konusu dinamiklerin yeterince gelişmemesinde, Güney Kürdistan siyasi coğrafyasını temelden etkileyen yukarıda saydığım faktörlerin belirleyici etkisi olduğunu düşünüyorum.

    ‘Kürt sağı’ tartışmasında, Kürt toplumunun farklı kültürel, dilsel, coğrafi ve çoklu iç-dış faktörlerden azade bir şekilde ve bir noktaya sabitleme kolaycılığına düşmeden, KDP’yi 75 yıllık bir tarihsel aralıkta, Irak’ta ve bölgedeki gelişmelerde ve İngiliz-ABD ile Sovyet ekseninde değerlendirmek sağlıklı bir yol olacaktır. KDP’nin Irak’ta ilk kurulduğu yıllar (45-46) bu bloklaşma ve dengeler içinde KDP’yi Sovyet yörüngesine sokmuştu. Bu ideolojik bir angajman değildi; lakin gelişmeler bu ‘yörünge’liği de mümkün kılmadı. Bununla ilgili KDP yöneticilerinin Sovyet liderlere yazdığı mektuplar var, Celîlê Celîl Rus arşivlerinden çıkarıp bastı. İlk KDP kadrolarının Sovyetlerle ilişkileri Irak Hükümeti ile Sovyet yakınlaşması ve limanları kullanma karşılığında yaptığı askeri anlaşmalar dolayısıyla sekteye uğradı. KDP-Sovyet ilişkilerinin, yönü ve yörüngesi de böyle değişti. Akabinde KDP’yi önce ABD-Batı hattına ve 80’den sonra da Türkiye’ye yakınlaştırdı ve bu durum günümüze kadar da süreklilik kazandı.

    Örgütlenme biçimine de sirayet eden bu durum, partinin kuruluş beyannamelerine de yansımıştır. Sovyet merkezli KDP örgütlenmesi üstelik ilhamını Rojhilat’tan alıyordu ve Rojhilat’taki Sovyetik karakterli mevcut örgütlerle kurulan bu etkileşim alanı da Mehabad’da Kürdistan Cumhuriyeti deneyiminin süreklilik arz etmemesi dolayısıyla kesildi.

    KDP-Irak’ın ilk dönemleri “İngiliz emperyalizmine ölüm, Irak’a demokrasi, Kürdistan’a otonomi” şeklinde siyasal ve stratejik bir program ve tahayyüle dayanıyordu. Politbüro ve sekreterlik şeklindeki örgütlenme biçimi ve Temo’nun da aslında içinden konuştuğu bu durum KDP’nin Sovyetik karakteri ile ilgili iddiaların/değerlendirmelerin de çıkış kaynağı. Ama KDP ondan sonra hiç de öyle bir parti ve yönetim olarak kalmadı, gittikçe sağın kavram seti içinden daha anlaşılır bir hareket oldu, şimdi de öyle. KDP’nin siyasi serencamı, oluşumu, gelişimi ve halihazırdaki örneğiyle daha geniş bir tartışmanın konusu olsa da bunu belirtmekte fayda var.

    ..."

    yazının tamamı için