• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.51)
suç ve ceza - fyodor mihailoviç dostoyevski
suç ve ceza, rus edebiyatının en çarpıcı örneklerinden biridir. romanda, sefil ve hastalıklı bir hayat süren raskolnikov adlı gencin işlediği cinayet, cinayet öncesi ve sonrası yaşadığı buhranlar anlatılmaktadır. raskolnikov, geliştirdiği teorilerle cinayetin haklı sebeplerini düşündürmeye zorlar. nefis ruh tahlilleriyle donatılan eser, okuru romana hapsederek, onları da birer hikâye kahramanına çevirir. mantığın gerçekleriyle vicdanın sesi arasında kalacağınız bir başyapıttır bu. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. beni yönlendirdiği bazı sorular ve çıkarımlar şunlardır;

    suç nedir? ceza nedir? suçu kimler hangi yetkiye dayanarak belirler? aynı şekilde cezayı kimler hangi yetkiye dayanarak belirler?

    eğer ben kendimi suçlu görmüyorsam sen bana dünyanın en adil cezasını ver. benim sana nefretimi artırmaktan başka neye yarar?

    ceza almam gerektiğini düşündüysem kendim de teslim olabilirim. kendimi suçlu görsem bile senin bana verdiğin özgürlüğün kısıtlanması cezası gerçekten doğru yaptırım mı?

    ceza dediğimiz şey bir karşılıktan ziyade aslında o kişinin belirli bir süre benzer suçları işlemesine engel olmaktır.
  2. !---- spoiler ----!

    "suç, toplumsal düzenin bozukluklarına karşı bir protestodur."

    !---- spoiler ----!
  3. henüz bir kere okuduğum, okumamın üzerinden epey bir vakit geçmiş olan ama yeniden okumaya istek duyduğum eser. raskolnikov'un yapabildiği için değil de onu zamanın rusyasında o şekilde yaşama iten sisteme karşı çıkmak için cinayeti işlediğini düşünmüştüm hep. romanın en büyük açmazı da bence yaşam şartları çok zor olan bir genç, gencin yaşlı bir kadına olan borcu ve bu kadının yaşamayı pek de hak etmeyen biri olması sac ayağının aşırı dengeli halidir. zaten cinayette bu dengeye bir başkaldırıştır. eğer bu ayaklardan biri olmasaydı cinayet işleyemeyecek kadar da vicdanlı biri olduğu hissine kapılmıştım kendiyle hesaplaşmalarından.

    not: gerçekten okuyalı epey bir zaman oldu. eğer yanlış hatırladığım bir nokta varsa lütfen uyarın.
  4. !---- spoiler ----!

    ‘yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.’ yeter ki yaşasam, sırf yaşasam! nasıl olursa olsun, ama yeter
  5. "önce biraz ağladılar ama alıştılar şimdi, aşağılık insanoğlu her şeye alışır!"
  6. raskolnikov'un sonyayla kurduğu bağın, benzeri sabahattin ali'nin içimizdeki şeytan adlı kitabında ömer ve macide arasında da vardır. sonyanın babasıyla içerken, sonyanın yaşadıklarını öğrenmesi ve onun yaşamının tamamını kendikiyle özdeşleştirmesi ne kadar irrasyonel olsa da bana çok insancıl gelmekte. aynı şekilde içimizdeki şeytanın başkarakteri ömer de macideyi ilk gördüğü anda ruhlar aleminde bile onu tanıdığı, birlikte yaratıldıklarını, soulmate'i falan olduğunu zannediyor. bu duygu yoğunluğunun bir dışavurumu olsa gerek.
  7. raskolnikov un her krizini hissedersiniz.
  8. raskolnikov'un iç sıkıntısıyla tıkabasa yüklü, okunulması hayatınızdaki kırılma noktalarından birine işaret eden şaheser.
  9. !---- spoiler ----!

    raskolnikov o anda artik hicbir seyi, hicbir zaman, hic kimse ile konusmasinin mumkun olamayacagini anlamisti.

    !---- spoiler ----!

    hangimiz anlamadik ki
  10. çoğu kişinin ilk okuduğu kitaplar arasında olması tesadüf değildir. muhteşem bir eser. her dönem okunabilecek başyapıt.

    "sonsuz bir karanlığın sonsuz bir denizin ortasında ayakta durabilecek bir kaya parçasının üstünde sonsuza kadar durmaya razıydı, bile bile ölmektense. yaşamak, sadece yaşamak! hayat ne olursa olsun yaşamak."