1. türkiye'de bir üniversiteden mezun olduktan sonra refah seviyesi yüksek bir ülkede egitiminize devam etmek isterseniz eger, icine gireceginiz icler acisi duruma sebebiyet veren sistem. kelimeler yetmez...
  2. türk eğitim öğretim sistemsizliği demek doğru olur. çünkü sistem denilen şey devamlı ve verimli olur bizdeki istikrarsız ve verimsizdir.
  3. önceden işin eğitim kısmını yapamıyorduk diye kendi kendimizi eleştirirdik artık öğretimi de yapamıyoruz.
  4. bütün eğitim sistemleri gibi ehlileştirmek evcileştirmek üzerine kuruludur. ehli olan özgün olamaz.
  5. kapitalist eğitim sistemi ile sosyalist eğitim sistemi arasında bir yerdedir. hangi tarafı ağır basıyor çözemedim. sendeleyip duruyor arasında gibi.

    tübitak bir grup akademisyen ile liseler için seçmeli olacak şekilde ileri biyoloji, kimya, fizik ve matematik dersleri için müfredat hazırlıyor. bunu duyunca çok sevindim zira bölüm okumak isteyen kimseler için ekstra bir güzellik olacak. fizik bölümü hocaları da memnun bu durumdan çünkü her geçen yıl biraz daha az başarılı bir öğrenci profili ile karşılaşıyorlar. diğer bölümleri bilemem tabii ama çalışmanın içinde olan hocaları tanıyorum, destek vermedikleri bir durumun içinde olacaklarını sanmıyorum.

    ikinci olarak sınavdan sonra dahi bölüm/alan seçen birçok öğrenci var. tıp okumak isteyen matematik dersi almasın makul bir öneri değil. ama tıp okumak isteyenler için "tıp bilimine giriş" tarzında ekstra seçmeli dersler hazırlanabilir. bildiğim kadarıyla hazırlanan ileri biyoloji dersi bir miktar anatomi bir miktar genetik kapsıyor. ben biyolojiden çok anlamadığım için aklımda kalanlar bunlar daha doğrusu.

    yıllarca tıp isteyip son anda mühendislik gibi bölümlere kayan birçok tanıdığım var (hayır mesele puan değil hepsi derece yapmış kimseler normalde), çok çok temel dersleri almamak hiçbir ülkenin eğitim sisteminde makul değil zaten. kaldı ki alan seçimi ile bazı dersleri eliyorsun otomatik olarak. bunları biyoloji ve kimya derslerini külfet olarak gören biri olarak söylüyorum, yapacak bir şey yok yani.

    ortaokul ve lisede sıkı bir akademik ortamdan geçtiğim için genel hakkında yorum yapamıyorum. ama kaliteli ödevlerin sınavlardan daha eğitici olduğunu düşünüyorum.

    üniversite giriş sınavına "test olduğu için girmek istemiyorum" diyerek protestliğini kendi içinde yaşayarak ve ailesine yaşatarak eli kolu bağlı bir vaziyette girmek zorunda kalmış biri olarak zaten karşıyım. amma velakin düşününce "bir milyondan fazla kişiyi nasıl yerleştirecekler" diye sormadan edemiyorum. klasik bir sınavın okunması imkansız, okul puanına bakılması da bir çok okulun yüksek not verip ayırt edici özelliğini kaldırmasından dolayı imkansız. geriye kalan tek seçenek, öğrenciye daha iyi bir psikolojik destek sağlayarak yıl içerisindeki başarısını sınavda da elde etmesini sağlamak; sağlamak ki sınavlar adil olabilsin. üniversite giriş sınavı uygulanan pek çok avrupa ülkesi ile malumunuz üzere uzak doğu ülkelerini kıyasladığımda aradaki en önemli fark olarak öğrenciye verilen destek ve öğrencinin sahip olduğu stres olarak görüyorum ben. avrupadaki öğrencinin stresinin az olmasının sebebi ise en kötü ihtimal kendi şehrine yakın bir kampüse gidebilecek olması ya da mesleki eğitim almaya dünyanın sonu gözüyle bakılmaması. bu farklı bir başlığın tartışma konusu: üniversitelerdeki kaliteyi artırmak için öneriler

    üniversitelerdeki öğretim sistemine gelecek olursak benim kanaatim sınavın azaltılıp ödev ve projelerin sıklaştırılmasının öğrenmeyi artırdığı yönünde. (sayısal bölümler için) ama 150 kişilik sınıfta ödevi nasıl okur bir akademisyen (hadi yanında asistan da var diyelim en iyi ihtimal) bilemiyorum. imkansız duruyor. fakat 30 kişiden az dersler için gayet uygulanabilir.

    bunun haricinde ingilizce 12 yıl boyunca berbattı benim için. gerçi şimdi daha interaktif bir öğrenim görüyorlar sevindirici bir gelişme. oyunlar, internet üzerinden düzenli olarak verilen oyun-ödevler hem keyifli hem tekrarı sağlıyor kardeşimden gördüğüm kadarıyla. inşallah daha iyi olurlar.

    eğitim sistemi kadar insanlardaki hazırcı ve garantici zihniyet de sıkıntılı, bu da ebeveynlerden geliyor. eğitim sisteminin devamlılığı öğrenciye bağlı ise öğrencinin sahip olduğu zihniyeti de göz ardı edemeyiz.

    konuya sadece öğrenim yönüyle baktım yoksa bir bireyin gelişiminin sadece ders olmadığının farkındayım. bu noktada ailelerin de insiyatif alması gerekiyor biraz. çocuğun sosyal hayata vakit ayırması, zevk aldığı bir konuda yüzeysel bilginin ötesine geçebilmesi vs.

    eyyorlamam bu kadar.
  6. öncelikle şunu düzeltmeme izin verin;

    "türk öğretim sistemi" olacak o. biz eğitimi bırakalı yıllar yıllar oldu.

    matematikte doğrusal olmayan 3 nokta 1 düzlem belirtir. bunu şöyle test edelim. elinize aynı boyda, düz zeminde durabilen 3 çubuk alın. ve bir de kağıt. kağıt bizim düzlemimiz olsun. çubuklar ise noktalarımız. şimdi çubukları düz bir zemine hepsi aynı doğrultuda olmayacak şekilde koyun. mesela masaya. üstüne kağıdımızı koyun ve dengede durmasını sağlayın. biraz ayarlama yapmanız gerekli.

    yukarıda verdiğim örnekteki kağıdımız bizim öğrenciden beklediğimiz başarının, bizi gelecekte iyi yerlere taşıyacak niteliklerin yazdığı bir kağıt. artık öğrenciden ne bekliyorsak onlar.
    çubuklardan biri öğretmenleri, diğeri meb'i yerelde temsil eden okul idaresini, sonuncusu ise öğrencinin ailesini temsil ediyor.

    şimdi bu çubuklardan birini çekip alın. kağıt düştü değil mi? çünkü 2 nokta bir doğru belirtir ve bir doğru dışındaki bir nokta olmadan düzlem belirtemez. yani o 3 ayaktan biri olmadan o kağıdı taşıyamazsınız.

    sistemin sıkıntısı bu 3 ayakta da ayrı ayrı mevcut.

    ilgisiz aileler, ilgili olsa bile defalarca doğruyu göstermemize rağmen yanlış strateji uygulayan aileler, çocuklarının eğitimi konusunda herhangi bir bilgisi olmayan, bu konuda gerekli eğitimleri almayan, çocuk psikolojisi bilmeyen (çocuk sahibi olacaksanız bileceksiniz, size psikolog olun demiyoruz), çocuk için eğitim kitapları okumayan hatta hiç kitap okumayan ama çocuğuna kitap okumuyor diye kızan, okuyup da n'olacak diyen aileler...

    pedagojik olarak, akademik olarak, özellikle teknolojik olarak çağın gerisinde kalmış ama emekli olunca üniversitedeki çocuğunu okutacak maddi gücü kalmayacağı için emekli olamayan öğretmenler, bürokratik işlerden evraklardan başını kaldıramayan ve öğrenci merkezli eğitim için daha fazla ön hazırlık yapmaya vakit bulamayan ve bu yüzden kolaya kaçıp klasik metotları kullanmaya devam eden öğretmenler, sırf üşengeçliğinden ben her türlü maaş alıyorum bana ne diyerek kendini geliştirmeyen öğretmenler...

    teknolojik olarak altyapıyı hazırlayan ama sınıf mevcutlarını giderek arttıran, çağın gerektirdiği şekilde öğretim yapmamızı isteyen ama evrak üstüne evrak yağdıran, çıkardığı hiçbir sistemde tutarlı olup kalmayan ve her yıl en baştan değişim yapan, malzemesi insan olan ama sanki fabrikada masa üretiyormuş da hatalı ürün çıkınca kenara atabilecekmiş gibi özensizce tasarlanan ve sık sık değişen müfredatlar hazırlayan, merkezden her şeyi çok romantik gören ama biz öğretmenlere bunu böyle yazdık ama sınıfta uygulama açısından düşünceleriniz ne diye sormayan, sorulsa bile formaliten sorulması ve yaptık oldu diyen bir bakanlık...

    inanın bu listeler uzar gider. sorun ne sadece meb'de, ne sadece öğretmenlerde ne de sadece velilerde. sorun hepimizde. bu kağıdın 3 ayağı da hasarlı. dolayısıyla kağıdı iyi taşıyamıyor. 4. ayak öğrenci de diğer 3 ayağı rol model alıp cesaret ederek o kağıdın altına giremiyor.

    en az biri, diğer üçüyle doğrusal olmayan 4 nokta kesinlikle bir düzlem belirtir. isterseniz deneyin. 3 çubuktaki gibi siz ayarlama yapmadan kağıdı taşıdığını göreceksiniz. biz 3 noktayı belirleyemiyoruz ki ne düzlemi ne 4. noktası...
  7. siyasete dayalı olarak değiştiğini gördüğümüz sistem , çocuklara zorunlu zaman kaybı...
  8. sistemin içinde olan biri olarak şunu söyleyebilirim, çocukların eğitiminden ziyade velilerin memnun olması ile ilgilenen sistemdir.
  9. öğrencinin sadece nota odaklanmasını sağladığı için saçma sapan adamlara itaat eden (örneğin tarikat şeyhleri) doktorlar, mühendisler, bilim insanları yetiştiren sistem.
  10. bilimin ve tekniğin her geçen gün daha da birikmesine, öğrenilmesi gereken bilimsel bilginin her geçen gün artmasına rağmen ders saatleri aynı kalan eğitim sistemidir.

    bu kadar az sürede çocuğa ne öğretebilirsin? bu kadar az sürede çocuk davranış kazanır mı?
    pavk