1. toplanın dil öğrenmenin 3 altın kuralını açıklıyorum arzu ettiğiniz seviyeye ulaşmak için dil temeli baz alındığında ; öncelikle grammeri iyi bir şekilde öğrenmeniz şart. iletişime ne kadar aç olursanız olun grammer en önemli unsurdur ki öğrendiğiniz dilinizi zamanla grammeri kötü olanlarla karşılaştırdığınızda ne demek istediğimi anlarsınız. bu konuda en iyisi üniversitelerin hazırlık bölümleri yada benzer alanlardaki dil kurslarıdır. kesinlikle öğreneceğiniz dilden korkmayın! dilin öğrendiğiniz kadarını kullanabildiğiniz her alanda çekinmeden kullanın çekingen insanlar asla dillerini geliştiremezler. copy-paste : burdaki amaç iyi bir dinleyici olup duyduğunuz veya gördüğünüz şeyleri belleğinize atıp zamanı gelince kullanmaktır.
    suka
  2. imkanınız varsa o dilin konuşulduğu bir yere gidin. hiç bilmeseniz bile bi süre sonra karşıdaki sizin dilinizi bilmediği için siz öğrenmek zordunda kalıyorsunuz. türkiyedeyken pratik yapma imkanı bulamadığınız için öğrenemezken orda rahatça ve saçma gramer kurallarıyla değil günlük konuşma tarzıyla öğreniyorsunuz. eğer bu imkanınız yoksa da bol bold dizi izleyin
    wtf
  3. önce kendi dillerini öğrenmelerini tavsiye ederim. hala direkt yerine direk yazanlar var ısrarla, ne güzel çeviriyorlar değil mi?
    psk34
  4. kreşten itibaren dil öğreten bir eğitim kurumunda okumadıysanız, turistik bir bölgede direkt turistle temas halinde bir işiniz yoksa, yurtdışında yaşamaya mecbur değilseniz dil öğrenemezsiniz. öğrendiğinizi sanırsınız ama ilk kullanmanız gerektiğinde çuvallarsınız.
  5. dil sistemdir. öncelikle gramerden giriniz. 4 temel zaman dilimini pozitif, negatif ve soru cümlesi kurma sistemini şematik olarak yazın. ingilizce için örn;

    geniş zaman
    olumlu: özne + fiil + (edat) + nesne

    sonra başka bir şema hazırlayıp yine zaman dilimlerine ve cümle yapısına göre fiilin öznelere göre varsa çekim eklerini yazın. öncelikle bu kısımları ezberleyin.

    kelime ezberleme işini ise doğrudan cümle kurarak yapın. tek tek kelime ezberi değil. önceleri en basit şekillerde cümle kurun. hem zaman ve özneye göre çekim eklerini; zamana ve cümle yapısına göre cümle kurmayı daha da hafızanıza oturtmuş olursunuz. hem de kelimeleri çok daha hızlı ezberlemiş olursunuz.

    ben ingilizceyi ve ispanyolcayı bu şekilde öğrendim. avrupanın en belalı dillerinden almancayı şu an bu şekilde kendim öğreniyorum. lisede üç yıl sözde eğitimini alıp neredeyse hiçbir şey öğrenemediğim o dil hakkındaki tüm bilgim şu son iki haftada oluştu.

    biraz sabır biraz azim. merak etmeyin, dil öğrenirken öğrenmek zorunda olduğunuz kelimelerin hepsini o dili konuşurken kullanmıyorsunuz. o yüzden bir dili öğrenirken gerçek hayatta o dili kullanabilme yetinizin farkında olmadan zannettiğinizin üzerine çıkmasına yardımcı oluyorsunuz. düzenli ve azimli bir çalışmayla bir dil, başka diller bilmenize göre değişir, 4-12 ay arasında akıcı olarak konuşulabilir. hele ki o dilin ülkesine giderseniz bu süre çok daha kısaya iner.
  6. kelime defteriniz olsun bu defterde ingilizce-ingilizce sözlükteki açıklamalar olsun.periyodik olarak yeni kelimeler ekleyin ve tekrarlar yapın.
  7. ingilizce ve almanca üzerine konuşmak istediğim hede.

    kağıt üzerinde ingilizce ile tanışıklığımız 4. sınıfa dayanmaktadır. anadolu lisesi müfredatı gereği 1. sınıfta haftada 10, kalan yıllar da ise 4 saat zorunlu ingilizce derslerine maruz kaldım. tabii bu yıllar arasında hepimizin bir şekilde, belki bir arkadaşı aracılığıyla tanışıklığının bulunduğu chatroullette ve omegle gibi platformlarda da şansımızı denemedik değil.

    ingilizceyi ilk zorunlu kullanışım bir yurtdışı seyahatinde gerçekleşti ve o ana kadar çok bariz olan fakat ülkenin mevcut hali yüzünden farkedemediğim, ingilizcemin yetersiz olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldım.

    kişisel görüşüm şudur ki maalesef bilkent, koç, sabancı gibi özel üniversiteler dışında alınan hazırlık eğitimi hiçbir derde derman olmamaktadır. buradan kendimizi ifade edemeyeceğimiz ya da dersleri takip edemeyeceğimiz anlamı çıkartılmamalıdır. hayat bir şekilde devam ediyor fakat kendimizi ana dilimizde ifade ettiğimiz gibi edemeyişimiz, uzun süreli seyahatlarde önemli bir problem olarak karşımıza çıkabilmektedir. misal 4. sınıftan beri "how are you?"," what's up?" gibi ifadelerle selamlaşmayı öğrenen ben gibi "what are you up to?" sorusu karşısında mavi ekran verebilirsiniz. bu yüzdendir ki mutlaka, kata, zinhar yurt dışında bu dilin konuşulduğu ülkeler de bir süre bulunmak çok önemli. bu ülkeler tabii o dilin, ana dil olarak konuşulduğu ülkeler ise tadından yenmeyecektir. çünkü italya, ispanya ya da benzer ülkelerdeki durumda bizimkinden çok parlak değildir.

    tabii ki bazı arkadaşlar "ya arkadaş hepimizin yurt dışına çıkacak durumu mu var? " diyebilir. unutulmamalı ki, erasmus+ öğrenci değişimi, gönüllülük hareketi ya da gençlik değişim programları bu probleme kısmen çare olabilir. bir şansı denemekte fayda var bana çıkmaz demeyelim.

    gel gelelim ülkede kalan arkadaşlar neler yapabilir. benim toefl' a hazırlanırken farketttiğim noktalardan biri, kendimi sözlü olarak rahat ifade edebilirken, yazarken aynı oranda rahat olmadığımı görmemdi. writing üzerine daha çok çalışma yaptıkça reading ve speaking başlıkları altında daha rahat hissetmeye başladım. bence bol bol writing çalışması yapmak oldukça yardımcı olacaktır. bu çalışmalar, o gün geçen bir olayı özetlemek olabileceği gibi, izlediğiniz herhangi bir dizinin özetini yapmak ya da bir düşüncenizi yazıya dökmek olabilir. listening için özellikle ted talks' ın çok faydalı olacağını söyleyebilirim. özellikle akademik ingilizce ile haşır neşir olacak arkadaşlarımız için çok güzel bir kaynak teşkil etmektedir. bunun dışında toelf sınavına hazırlanacak arkadaşlar "cambridge preparation for the toefl test" kitabını ya da "barron's" un toefl denemelerini kullanabilirler.

    almanca için tek söyleyebileceğim "das leben ist zu kurz um deutsch zu lernen."
  8. hiç bir kursa gitmedim, yurtdışında dil bilmediğim zamanlarımda gittiğim tek ülke almanya'ydı ki oraya da akraba ziyaretine gidiyorduk 2-3 yılda bir; yine doğru dürüst bir dil pratiği yok ortada. buna karşın büyük şirketlere, uluslararası otel zincirlerine çeviri yapabilecek düzeyde ingilizcem var. çevirilerini yaptığım metinleri merak eden olursa halen drive sürücümde kayıtlı bir kısmı, mesaj atana mail olarak gönderebilirim.

    bu noktaya ise yabancı dili kendi hayatımın içerisine yerleştirerek sürekli tekrar ederek geldim. gramere çok kafa yormayın, eğer derdiniz dil öğrenmekse hiç ihtiyacınız olmayacak zaten öyle formül şeklinde kalıplar ezberlemeye falan. bol bol öğrenmek istediğiniz dilde kitap okuyun, sözlük çalışmasını sakın ihmal etmeyin. kelime hazinenizi mümkün olduğunca zenginleştirin. boş vakitlerinizde kendi kendinize bir konu seçin ve o konuyla ilgili olarak yabancı dilde düşünmeye, tartışmaya çalışın. eğer bunu yeterince yaparsanız öğrenmeye çalışmakta olduğunuz dilde rüyalar görmeye başlayacaksınız ki bu doğru yoldasınız demektir. son olarak kitap okurken cümleleri aklınızdan türkçe'ye çevirmeye çalışmayın. okuduğunuz dilde anlamaya çalışın, o dili kullanarak yorumlayın.
  9. eğer grameriniz iyi ama konuşamıyor/anlayamıyorsanız bir şekilde o dili günlük hayatınızın parçası yapmanız gerekiyor demektir.

    bol bol dinleyin. dizi, film vs orijinal altyazıyla izleyin. o dildeki gazeteleri okuyun.youtube da filan çok iyi vloggerlar var. onları takip edin

    zaman içinde belirgin iyileşme kaydettiğinizi göreceksiniz.