1. düşünme
    arzu et sade
    bak, böcekler de öyle yapıyor

    orhan veli
  2. kamyonlar kavun taşır ve ben
    boyuna onu düşünürdüm,
    kamyonlar kavun taşır ve ben
    boyuna onu düşünürdüm,
    niksar'da evimizdeyken
    küçük bir serçe kadar hürdüm.

    sonra âlem değişiverdi
    ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
    sonra âlem değişiverdi
    ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
    mevsimler ne çabuk geçiverdi
    unutmak, unutmak, unutmak.

    anladım bu şehir başkadır
    herkes beni aldattı gitti,
    anladım bu şehir başkadır
    herkes beni aldattı gitti,
    yine kamyonlar kavun taşır
    fakat içimde şarkı bitti.

    cahit külebi
  3. aç aç aç
    diye haykırıyor yüzlerce mahkum
    canımız yanmış gibi değil
    canımız yana yana
    haykırıyoruz sahnedeki kadına
    aç aç aç
    bir koç başı gibi
    zorluyor duvarları çığlığımız
    açız çünkü açız
    hem sade o kadına ve kadınlara değil
    güneşe yeşile toprağa
    ve açık havaya açız
    adam gibi çalışmaya
    insan gibi yaşamaya da açız
    onun için de işte
    sahnedeki kadına değil asıl
    düzenin bazına asılıyoruz
    aç aç aç
    diye haykırıyoruz
    kilitleri aç
    kelepçeleri aç
    demir kapıları açın
    aç aç aç
    açız çünkü açız
    hem sade içerde değil
    güneşe yeşile toprağa açık havaya
    adam gibi çalışmaya
    insan gibi yaşamaya
    sade içerde değil
    dışarda da açız
    onun için de işte
    sahnedeki kadına değil asıl
    bu düzenin bazına asılıyoruz
    aç aç aç
    diye haykırıyoruz
    bize okul bize yol bize fabrika açın
    aç aç aç
    yine de saklanıyor sahnedeki rakkas
    bu acımıza son çare
    bir açık versin diye bakıyoruz
    canımız yanmış gibi değil
    canımız yana yana haykırıyoruz
    açamaz açamaz açamaz !
    ama hala anlamıyor ki düzenbaz
    gönül hoşluğuyla o açmazsa eğer
    fırladığımız gibi
    bu tarih denen sahneye
    aç dediklerimizi biz
    kendi ellerimizle açacağız.

    can yücel
  4. resulullah’la benim aramdaki farklar

    resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim,
    resulullah yolda ebubekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
    ben yolda ebubekir’i görsem tanımam.
    resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
    ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
    gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

    resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
    ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
    derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

    resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
    o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü; fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

    resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
    ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’

    ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
    annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz

    resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
    ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

    ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

    anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

    resulullah çok şanslı bir insan
    annesi öldüğünde o küçücüktü;
    benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
    zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

    annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

    olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
    verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
    resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
    nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

    (bkz: ah muhsin ünlü)