1. -saçmaya ve ötesine-

    yasakların uzun zaman önce delindiği fazla ışık almayan bir oda.. pencereden içeri giren ışık hüzmesi havadaki tozları ortaya çıkartıyor..en az fikirlerim kadar kirli bir oda. sağır edici bir suskunluk duyuyorum.. ağzına kadar yüklü. derken soğuk bir şeyler hissediyorum. bir adam konuşuyor, sinirli ve sabırsız.. 2 cümle önce ne dediğimi soruyor.. ne mi dedim?..

    ne mi dedim? diyorum içinden.. bir piç olmandan başka ya da fazla bir şey değil.. umrumda da değilsin göt herif. nasıl da ironik.. dün bu saatlerde kız arkadaşımla biralarımızı yudumlarken şu an içinde bulunduğum durum gerçekten trajikomik.. mr.kurtz’ın ormanındayım sanki, her yerde gregor samsalar ve infılak parçaları.. bir kıyamın ortasındayım sanki.. her yer kan, her yer iftira..

    aynı soğukluğu tekrar hissedince gerçeğe döndüm. durumun saçmalığına dayanamaz durumdaydım.. …ancak direnemiyorum da.. gerçekle düşler arasında bir noktadayım.. her ne kadar durduğum nokta yerinde durmuyor olsa da gerçeğe tutunmalıydım.. bu deli saçmalığına son vermeliydim.. piç.. buradan yakamı kurtarınca götüne koyacağım senin.

    odayı adım adım ezberlemiş gibi içeride dolanıyor.. ayakkabıları tahta zeminde tok sesler çıkartıyor.. büsbütün çaresizlik, yaşadığım.. filmlerde böyle olmuyordu ama.. gözüm duvardaki tabloya çarpıyor.. gerçek bir göz cümbüşü.. renkler adeta birbiriyle sevişiyor… içinde bulunduğum durumu ne kadar da masumane bir havaya sokuyordu.. katkısını unutamam.. kendisini de. ‘’buradan kurtulduğumda’’ ilk iş bu tabloyu bir yerden bulup almak.. ya da, hikayem bu odada sonlanacak.. asıl maceram, bütün umudum tükenince mi başlayacak? öyle oturup ölmeyi mi beklemeyim yani?..

    ‘’ne susuyorsun lan konuş!!’’

    omuzlarımda hissettiğim yük beni eziyor. konuşamıyorum. kendi sessizliğimin içinde kayboluyorum.. duygu yüklü bir şarkının en taşkın noktasında buluşan iki kadehin çıkarıdğı ses gibi bir ses duyumsuyorum…

    düşün, düşün, düşün…

    kendi kendime konuşalı çok olmuş.. bu yoğunluğun ortasında silahı indiriyor, yere koyuyorum.. artık buna alıştım.. farkında olmadan intihar etmek istemem.. alışkanlıklarım ihtiyaç halini aldı bile.. gemi çoktan kalktı, güverteden mendiller son kere sallandı.. bir kere demir aldım realitenin kucağından hayaller dünyasına.. en büyük avuntum, lanetimin bir gün şansım olacağı..

    tarih kitaplarında benden bahsedilmeyeceği gerçeği uzun süredir aklımı meşgul ediyordu.. evet, şimdi bunu düşünmeliyim diye geçiriyorum içimden.. nasıl biri olduğum sorununu bir kenara koyup, bu konuya eğilmeliyim.. delirdim ne de olsa, korkacak, çekinecek neyim kaldı?.. bazan da yavaş yavaş, yıpratarak kendimi öldürdüğümü düşünürüm… dinlendirmediğim canı çekilmiş yazılarımın sorumlusu da benim mesela.. her şeyin sebebi benim.. hatalarımın ve seçimlerimin bir sonuca ulaştığını rüyalarımda bile göremedim zaten. aşağı yukarı 6 yıldır aynı konular etrafında, ışığa konmaya çalışan sinek gibi dönüp duruyorum..evet, aşağı yukarı..

    pis sakallı aşağı yukarı. 20'lerinin ortasında, aşağı yukarı. aşağı yukarı kendince çok yaşamış birinin yorgunluğu var gözlerinde.

    tümceler parmaklarımın ucundan akarken ben bile ne dediğimi bilmiyordum.. sözcüğün tam anlamıyla saçmalık cangılında avlanıyordum.. en güzel kıçları öpüyor, kocaman bir canavarı avlayıp mağarama getiriyor, pişirip afiyetle yiyordum.. bir şeyler yazıyorum , kelimeler benim solucan deliğim.. ancak onlar sayesinde saçmalığın orta yerinde yaktığım sigaramla düşüncelerimle baş başa kalabilirim.. kelimeler.. benim. solucan deliğim..

mesaj gönder