1. garip alışveriş

    ara ara gelen "spor kıyafeti alışverişi yapmam lazım" dürtüm tekrar ortaya çıkmıştı ve bu sefer kontrol edilemez boyutlara gelmişti. mali açıdan az hasarla bu zaafiyeti atlatmalıydım. titreyen ellerimle internetten araştırmamı yapıp nispeten uygun fiyatlı mağazanın bulunduğu avmlerden suzi'yle ulaşabildiğimi seçip çıkacakken whatsapptaki doctor who görünümlü mühendis grubumdan bir arkadaşımın da alışveriş için aynı yere gideceğini öğrendim.

    kıyafet deneme sürecinde çocuğu bekletmeyeyim diye (!) buluşma saatini ileri bir saate almıştık. köşe kapmaca oynarmışçasına yerinde durmayıp, 2 numaralı katta biten avmde 3. katta olduğunu iddia eden arkadaşımı verdiğim notayla(*:do gibi ;p) yerine sabitlememin ardından, zorlu alışveriş süreci öncesi kahvelerimizi içmek üzere buluşmayı başardık.

    ısınma turu mahiyetinde bir elektronik markete girdik. modem ihtiyacı olan arkadaşım, indirim gören masum müşteri modunda ürünlere yöneldi. her ne kadar "benim bu markayı hep zeynel diye okuyasım geliyor ya" cümlem hevesini biraz kırsa da yılmadan, arkadaki ellenmemiş ve yıpranmamış kutulardan birini aldı. indirimli ürünlerle ilgili beni de teşvik etmeye çalışsa da pembe bluetooth hoparlör mağazada bulunmadığı için oralı olmadım.

    bundan sonra gireceğimiz yer bir kozmetik mağazasıydı, sadece bir şampuan alıp çıkacaktım. kasaya tam yönelmişken, yıllardır girmediğim mağazaya(*:yves rocher) yabancılaştığımı fark eden görevli vurucu cümleyi kurdu: "eski müşterilerimizden olduğunuz için alışverişinizi 50 tl'ye tamamlarsanız 15 liralık indirim ve üstüne de duş jeli hediyesi kazanırsınız." çok kârlı gözüken bu kampanyadan faydalanmalıydım ama nasıl?

    genel olarak ihtiyacım olmayan bir sürü ürünle çevrelenmiştim ve son amele yanığı faciasından sonra tekrar lazım olabilecek ürünse fiyatı tamamlamaya yetmiyordu. arkadaşımın bezgin bakışları eşliğinde mağazayı dolanmaya başladım, üstümdeki baskının arttığını hissedince ruj reyonuna yöneldim. arkadaşım "bu testerları nasıl sürüyor insanlar, hiç hijyenik değil" gibi bir yorumda bulununca, elin üstüne sürüldüğü açıklamasını yapmama karşın, benden tiksinmesini önleme adına, genelde ekmek için yapılan "gözünüzle seçiniz" uyarısına uydum. hayatımda ilk kez duyduğum okka gülü pembesi tonunu almanın ne kadar riskli olduğunu ise kasaya yönelirken göz ucuyla fiyat etiketine bakınca fark ettim. iş işten geçmişti ama olsundu, yakışmayacak olsa bile spor mağazasındaki alışverişimle bu alışverişi amorti etmiştim.

    kozmetik mağazası alışverişime kendince kontratak yapmak isteyen arkadaşım başka bir kozmetik mağazasına girmeyi önerdi. elbette pes edecek değildim. daha mağazaya girerken "çanlar kimin için çalıyor" diye bakışmalara sebep olan bir sorunla karşılaştık. görevlinin dediğine göre modemin alarmının öldürülmesi gerekiyordu, kan görmek istemeyen biri olarak ben bu sahneye bakmadım :p bu sorunu hallettikten sonra arkadaşım ataklarını arttırdığını sanarak erkek parfümü reyonuna yöneldi. testerları tek tek koklarken bir yandan da "bu erkek parfümlerini bizim zevkimize göre üretiyorlar herhalde, çoğunu çok beğeniyorum, bir de sizinkiler daha kalıcı oluyor, güya eau de toilette olacaklar" dememle maçı kazanmış, kaleyi fethetmiştim. oradaki kokulardan en beğendiğime ikna olmasıyla satın alıp çıktık.

    günün sonunda, yenge adaylarım için alışveriş konusunda üzülürken, "bunlarla kırtasiye, spor aleti alışverişinden başkası yapılmaz :/" düşüncelerine gark olup, yıllardır kendilerini yüz arpa boyu(*:kendime haksızlık etmeyeyim, daha sabırsız ve pembe konusunda anlayışsızlardı ;d) geliştiremediğim için suçluluk duyuyordum.

mesaj gönder