1. kısa bir zaman önce, sıkışık bir toplu taşıma serüveninde idim. arka kapının önünde, kurtuluş anını düşleyerek artan sıcaklığın ve bunaltının etkisini azaltmak uğraşındaydım. bir kişi inmek için düğmeye bastı. beş saniye sonrasında bir başka kişi, düğmeye ilk basan kişinin eylemini görmüş olmasına rağmen tekrar bastı. üç saniye sonrasında bu olayın, üçüncü bir kişi uçarcasına ulaşmaya çalıştığı arka kapının düğmesine zar zor uzanarak tekrar bastı. her basıldığında ışık yakıp, ikaz sesi çıkaran o sihirli tuşa üç farklı insan sekiz saniye içinde bastı.

    bu örnek gösteriyor ki, güvensizlik her hücremize yapışmış. 230 yıl önceki hümanizma güzelliği, iki buçuğumsu asırda dibe vurmuş ve düşmeye sonsuzca mahkum olmuş. güven diyoruz. ama nereye kadar yıkılmayabilir tüm önemli organlarını kaybettiğimiz güven duygumuz? nolur söyleyin ulan; vicdansız, erdemsiz, iyiliksiz güven mi olur? bizi biz yapacak ne kalıyor bunlar yok olmuşken? insan olmak uğruna yaşamaya başlatıldık, ama birer insan dışı hayvan bile olamadık. lanet girsin aç gözlü lanet kudurukluğumuza.

    dinlenilmeye ihtiyacımız var ulan. dinlerim ve dinlettiririm ulaşırsanız. en azından kafamızdaki şeyin kıçına tekmeyi basarız belki, ne dersiniz?

mesaj gönder