1. tarih boyunca nasıl gerçekleştiği hakkında epey bir tartışma dönmüş olan olgu.

    özellikle antik yunan'da, görme eyleminin gözün içine giren 'ışınlarla' değil, gözün içinden çıkan ışınlarla (daha doğru bir ifade olarak görsel güçle) gerçekleştiği düşünülüyordu. bu fikrin savunucularından biri de platon'du. görmenin nesneden göze doğru değil de gözden nesneye doğru bir akış olduğunu savunan fikir ekstramisyon olarak adlandırılıyor. o tarihte yaşayan insanların evrenin madde ve enerjiden oluştuğundan haberdar olmamalarını da ekleyelim.

    milattan önce 400'lü yıllarda, demokritos ve diğer bazı filozoflar, maddelerin atom adını verdikleri parçacıklardan oluştuğu teorisini geliştirdi. demokritos, gelişen bu teoriyi görmeye de uyguladı, nesnelerin küçük parçacıklar yaydığını ve bu parçacıkların gözün içine girdiğini ve bu şekilde gördüğümüzü öne sürdü. göze giren bu madde, görülen nesnenin hacmini, rengini, şeklini koruyordu ve gerçek maddelerin aksine asla tükenmiyordu. görme işleminin nesneden göze doğru gerçekleştiği görüşüne de intromisyon deniyor.

    fakat bazı filozoflar, bu mekanizmada bazı tutarsızlıklar olduğunu öne sürdü, eğer hacim korunuyorsa, büyük şeyler, örneğin bir dağ, nasıl gözümüze sığabilirdi? ve aynı nesneyi birden fazla kişi nasıl aynı anda görüyordu?

    bu tartışmalar milattan sonra 1028-1038 yılları arasında çözülmeye başlandı. ibn-i heysem, görme işlemi ile ışık arasında bir bağlantı olduğunu söyledi. güneş'e bakmanın rahatsız ediciliğine, yıldızların ve ateş böceklerinin yaydığı ışığın sabah değil yalnızca gece görülebilir olmasına dikkat çekti. geçmişten gelen tüm tartışmaları da toparlayarak öne sürdüğü fikirlerle görme ile ilgili oldukça doğru tahminlerde bulunan ibn-i heysem, bu bilimi olması gereken yere taşıdı.

    ha bir de günümüzdeki yetişkinlerin neredeyse yarısı, görmenin nesneden göze doğru değil, gözden nesneye doğru olduğunu yani bir nevi platon'un savunduğu şeyin doğru olduğunu düşünüyormuş. ilginç.

mesaj gönder