1. istanbul'a dün gece döndüm. valizlerimi eve bıraktım, tshirtümü değiştirip çıktım. arabama atladım, kanlı canlı ilk defa gördüğüm bir arkadaşımı evinden aldım. tenha bir yere park ettim, biraz muhabbet ettik. bana gitmeye karar verdik. 3-3.5 saat ben de kahve içip muhabbet ettik. kahvelerimiz bittikçe tadını iyice alabilmek adına dişlerimizi fırçalayıp yenilerini koyduk. kahve muhabbet diş fırçala, kahve muhabbet diş fırçala yine aynı döngü derken gün döndü. sonra onu evine bıraktım ve evime döndüm.

    apartmanın otoparkına arabamı park ettim, indim ve bahçede bir sokak köpeğiyle göz göze geldim. şaşırdım, yıllardır orada oturuyorum, ilk defa apartmanın bahçesinde sahipsiz bir köpek görüyordum. hiç bizim apartmanın bahçesinde ağzından salyalar saçarak havlayan köpekler olmazdı. zaten o apartmanı bir müddet gözlemleyip o yüzden tercih etmiştim.

    köpek bana havlamaya başladı. havlayan köpeğe havlamak mantıksız bir şey. sonuçta köpek doğası, yaradılışı gereği havlayan bir hayvan. havlayan köpeğe havlamamayı öğreneli yıllar yıllar oluyor. sonuçta köpek havlıyor, sen havlıyorsun, köpek daha yüksek sesle havlıyor, sen de havlıyorsun. sonra bir yerde sıkılıyorsun çünkü dediğim gibi köpek bu havlar. yapısı, tabiatı bu, yaradılışı ya da evrimi böyle. o havlıyor, sen havlıyorsun, sonra o havlıyor, sen de havlıyorsun. sonra sıkılıp havlamayı bırakıp ''ittir dit lem it'' diyorsun.

    köpeğin düşünsel bir kabiliyeti yok, iletişim becerileri sınırlı. ortaya bir argüman koyamaz. havlaya havlaya karşısındakini bastırmaya, sindirmeye çalışır. bazıları eğitiliyor ama belli ki bu eğitilmemiş. bir terbiye almamış.

    neyse, gereksiz bir şeydi. köpekle köpek olmak mantıksız.

mesaj gönder