1. neresinden tutarsak tutalım, elimizde kalıp, milisaniyeler içinde çürüyerek, içindeki cerahati gözler önüne serecek bir olay.
    tepki çeken bölümlerden bir örnek: "virginia woolf: küçük yaşta yazarlığa, 59 yaşında mezarlığa adım attı. dalgalarla sörf yapıp nehir bile denemeyecek bir kaşık suda boğuldu. bilinç akışı mı nehrin akışı mı? odalarda ışıksızdı. paranoyaklığı zaten shakespeare’in olmayan kız kardeşi üzerine saatlerce konuşmasından belliydi. geri gelir mi? gelirse gelsin, kim korkar bakire kurttan? bkz. nicole kidman"

    ithaki, eril bir dil kullanmış olabilir -ki tartışılır- yeni bir yaklaşım denemiş olabilir ya da cinsiyetçiliğin dibine vurmuş olabilir. bu yaklaşımı okuyucu olarak beğenmek zorunda değiliz. cinsiyetçi vurgular varsa bunu eleştirmek, gerekirse eseri bu yayınevinden değil de farklı bir yayınevinden almakta özgürüz. aynı şekilde bir metin yazmak da özgürlükten pay alan bir iş. bir de, sürüdeki koyunun melemesiyle bulundukları dört duvara bodoslama dalıp, kapanmış gözleri ve duymayan kulaklarıyla melemeye başlayanlara ne diyeceğiz? bu riyakarlık kokan linç girişimini nasıl temellendirecek ve yayınevinin yaptığı hataya tepki olarak değerlendireceğiz? yayınevi yanlış hatırlamıyorsam iki kez gerekli açıklamayı yaptı, kabahatli olduklarını dile getirdi, artık eserlerin girişine biyografi yazmayacaklarını belirtti. yetmedi, bu ülkede asla yetmez. boykot kampanyaları devam etti, yayınevinin kapısına boya atıldı, yazı yazıldı. dengesizleştirilmiş bir halkın içinde birikmiş öfkeyi, tahammülsüzlüğü bir yere kanalize edip akıtması gerekiyor; ilke olarak da hep yanlış yere.

    bu eylemi gerçekleştirenler için niye x olayına tepki göstermiyorlar da bu y olayına tepki gösteriyorlar türünde şeyler söylemek doğru değil veya hangi sebeple x olurken klavye aktivisti y olurken amansız militan kesildiklerine dair sorular da sormak doğru değil. kadınların dayanışma içinde olmaları, örgütlenmeleri gerekir -işçilerin de öğrencilerin de- örgütlenirken zincirleri de kırmak gerekir. sosyal medya parmağı nereye gösterirse gözü kapalı bir şekilde oraya gitmemek gerekir. toplumun gözündeki perdeyi yırtıp atmaları gerekir, sosyal ağ popülizmine selam çakmak yerine. bizim aktivistlerimiz, bizi susturmak isteyenlerin, bizi hapse atanların, doğayı talan edenlerin maske takmış hali gibi hareket ediyor. aynı nefret, aynı çocukça uygulamalar, aynı cehalet. sadece tapınım nesneleri, putlar farklı.

    ben ithaki gibi bir yayınevinin hatasını düzelteceğine inanıyorum. nelerin eril söylem, nelerin cinsiyetçi söylem olduğu edebiyattaki örnekleriyle tartışılıp konuşulabilir. sormadan edemeyeceğim, bukowski yayınlayan bir yayınevine havan topu mu atacağız?

mesaj gönder