1. dün işle ilgili bir ziyarette kreş/gündüz bakım evi tarzı bir yerde bir babayla karşılaştım. yirmilerin sonlarında temiz yüzlü bir adamdı. kreşin müdürüyle çocuğuyla ilgili yaptığı görüşmeye ister istemez kulak misafiri oldum.
    eli ayağı hafiften titreyerek, kaşı gözü oynayarak bir konuşması vardı ki görmeniz lazım. betimim bitti anlatamadım ama çocuğuna dair endişesi ve çocuğuna olan sevgisinden dolayı adamın davranışları bir uyuşturucu bağımlısı gibi yoksunluk belirtileri göstermesine sebep oluyor.konuşmanın bir yerinde kameradan uyuyan çocuğunu izledi, adamın gözü doldu neredeyse. şimdi gitsem uyuyamaz benden de ayrılamaz dedi. çocuğun okula alışması, öğretmenine güvenmesi vs. uzun uzun konuşuldu. ben de baya baya konuşan filan toraman bi çocuk hayal ettim,okulda beş altı aydır en azından vardır diye düşündüm.
    konuşmanın sonunda lafa girdik, öğrendik ki kendileri dört gündür orada olan üç yaşına ancak girmiş bir bebekmiş.ne kişilik yüklendi,bebek üzerinden ne karakter analizleri yapıldı inanamazsınız.
    ama hayran oldum. ağzım kulaklarımda gülümserken gözüme ılık ılık yaşlar akın edecekti neredeyse. insanlar mitoz bölünse ya da eşeysiz ürese emin olun pat diye oraya bi yavru bırakmıştım.
    demek babalık böyle bişey :)
  2. yillar once staj için başka bir şehirde kalan shebumi,çok güzel bir restorana gider..kaz dağlarında dağ evinden bozma pansiyonu da olan bir yerdir..odaları gezerken duvarda şu şiire rastlar..babasına hemen mesaj atar..
    babadan gelen cevapsa shebumiyi kızartırken arkadaşlarını gülmekten yerlere yatırır.gene plan tutmamıştır...gene baba alt edilememiştir...

    çocuklar sizin çocuklarınız değil,
    onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları.
    sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
    ve sizinle birlikte olsalar da , sizin değiller.
    onlara sevginizi verebilirsiniz , düşüncelerinizi değil.
    çünkü onlarında kendi düşünceleri vardır.
    bedenlerini tutabilirsiniz , ruhlarını değil.
    çünkü ruhlar yarındadır.
    siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
    siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
    kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
    çünkü hayat geriye dönmez,
    dünle de bir alışverişi yoktur.

    siz yaysınız, çocuklarınız ise
    sizden çok ilerilere atılmış oklar.
    okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür.
    ve o yüce gücü ile yayı eğerek,
    okun uzaklara uçmasını sağlar.
    okçunun önünde kıvançla eğilin.
    çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar,
    başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

    el cevap:madem ki yay "ben"im,
    ok da benim,
    hiç heveslenmesin ben nereye atarsam oraya uçacak..o kadar..