1. tahliye edilmiştir. zaten anlamsız bir şekilde tutuklu bulunuyordu hak yerini bulmuş.
  2. insanın kendini ifade edebilmesi, daha doğrusu, doğru ifade edebilmesi önemli bir şeydir. annemin bir lafı vardır, "sağlığınız için yeni rakı içi..." yok, bu o değildi pardon. "iyilik vardır, kötülükten beter" der anacağızım. barbaros şansal 'ın vaziyeti biraz bu hesap oldu bana kalırsa. yani anlatmak istedikleri, dikkat çekmek istediği yerler başkaydı belki fakat her zaman "language is communication" olmuyor işte; yanlış yollar, yanlış söylemler kullanıp bir de virajı hızlı aldın mı böyle bosbodoslama şeyler yaşamak kaçınılmaz oluyor.

    bu olay üzerine yapılan, devam eden her nevi linç girişimine sonuna kadar karşı olduğumun altını çizerek şunları söylemek istiyorum ki; ortada bir boktan bahsedeceksek, bu hepimizin bokudur bir yerde, hepimizin bir şekilde içinde yaşadığı yahut yaşamak zorunda bırakıldığı boktur ama iyisiyle, kötüsüyle bizimdir. siz "boğul orda" demekle yalnızca cahillerin, bölücülerin, sapıkların, katillerin falan mı boğulacağını düşündünüz sayın şansal? her ne kadar "aydınlıkta aydınlar" için doyurucu bir kariyerim halihazırda olmasa da, üniversite mezunuyum, kendimce bir birikimim var kültürel manada, hala gelişmeye ve yaşam koşullarının bütün ağırlığına rağmen "vurun abalıya" dememeye gayret gösteren bir insan olmaya çalışıyorum ama yarın o bokuna terk ettiğinizi söylediğiniz ülkede sadece "yaşıyor" olduğum için başıma her şey, herkes tarafından getirilebilir. böyle mi dikkat çekmeye başladık artık toplumsal sızıntılara, ülkenin irinleriyle böyle mi başa çıkacağız? "her yerde katil var, uğursuz var, hıh sen de yan gel yat türkiye, taam mı..." bu mu yani?

    yanılmıyorsam ekşi sözlük'te bir yazar paylaşmıştı, bülent ecevit'in yazdığı bir yazı varmış zamanında, "aydının derdi"ydi ismi, yanlış olmasın. bulup okuyabilen olursa ne demek istediğimi anlayacaktır sanıyorum. yalnızca eleştirerek, yalnızca kızarak, yalnızca kınayarak, kinayeli konuşarak karşı çıktıklarımızı düzeltmemiz mümkün değil. hele bir ülkenin aydını, aydın adayıysanız, sizi can kulağıyla dinleyecek ve bu şekilde şekillenecek insanlar varsa bünyeyi sağlam tutup, duygusallıktan fersah fersah fersah ötede durmanız lazım gelir. hepimiz, her kimliğimizle bu ülkenin vatandaşıyız. oturduğunuz yerden kimseyi umutsuzluğa, çaresizliğe bürümeye hakkınız yok. ortada bir boktan bahsedilecekse şayet, buna artı 1'inizle siz de dahilsiniz kanımca. niyetiniz ne kadar iyi olursa olsun, söylemler önemlidir ve ben bu söylemlerden pek de şirin sonuçlar çıkaramıyorum. ayrıştırmaya en çok maruz kalanlardan biri olarak bu söylediklerinizle kendi kendinizi ayırmış gibi olmuşsunuz bence, bu da değişik, ironik bir şey olmuş.

    yalnız o değil de, ben niye barbaros şansal'la konuşur gibi yazdım, onu anlayamadım. detaylı bilgi için bakınız; youser'ların yalnızlık dereceleri.

    başlığı gondiklememiş olmak adına tanım: 1957, ankara doğumlu, tutuksuz yargılanacağına sevindiğim, "terzi yamağı" mahlaslı türk modacı.