1. katledilişi üzerine açılan davanın istanbul 12’nci ağır ceza mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına izleyici alınmamış, heyet kararıyla kapalı yürütülmüştür. savcı, mütalaasından da açıkça anlaşılacağı üzere sanığın avukatlığını yapmıştır. olağanüstü halde aldığı vaziyetle ve son tasfiyelerle birlikte meşruiyetini tamamen yitiren, akp'nin direktifleriyle işler hale gelen yargı yine mağduru değil katili korumuştur.

    kasten işlenen bir cinayeti taksirle yargılayan mahkeme, duruşma boyunca sanık savunmasında bulunmuştur.

    katil polis, mahkemenin desteği sonucu cezasına olumsuz etki etmeyeceğini bildiği için "ben devletimin bana verdiği görevi yerine getirdim, vicdanen rahatım" demeye cürret edebilirken; dilek doğan'ın “sen benim yavrumu öldürdün onu nasıl büyüttüğümü ben bilirim" diyen annesinin sözleri "taciz" olarak değerlendirilmiştir. mahkeme heyeti başkanı, aysel doğan'ı duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan çıkarmak istemiştir.

    mahkeme kasten öldürmeden 26 yıl 6 ayla yargılanması talep edilen sanık polis memuruna ‘bilinçli taksirle ölüme neden olmak’ suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası vermiştir. duruşmada yalan söylemiş olmasına rağmen iyi hal indirimi verilebilen fail cezalandırılmamış aksine ödüllendirilmiştir.

    polis şiddeti yargıda ödül gibi cezalarla geçiştirildikçe ve katiller bu sembolik davalarda böyle aklandıkça caydırıcılık tamamen yok edilecek, her gün sırf bir kolluk mensubunun keyfi o an öyle davranmak istediği için gencecik insanların öldürüldüğü haberlerle uyanacağız. ve öfkemiz gerçeğe dokunmadıkça, hesabı sorulmadıkça, katiller cinayeti "olay günü ohal bölgesinden gelmiştim. çok yorgundum, bir an önce aramayı bitirip dinlenmek istiyordum." şeklinde insanlık dışı bir rahatlıkla açıklamaya cürret edebilecek. alışmayacağız.