1. 21 eylül 2004
    "ne yazacağımı bilmiyorum.yazmakla başlıyorum.
    "yaz"diyor içimdeki ses.içimdeki ses daha az gizemli olmalıydı halbuki,daha basit emirler vermeliydi bana.bir yol ayrımına geldiğimde hangi yöne gideceğimi söylemeliydi. ya da susmalıydı hep, onun varlığını unutayım da ondan medet ummayayım diye...
    bugün bir şey keşfettim. yeni bir şey değil ama farkında olmamıştım daha önce.şiddete eğilimim çocukluk yıllarından başlıyor.acı çekmek,ezilmek,boyun eğmek...yaşıtlarım çamurdan pastalar yapıp evcilik oynarken, benim lüzumsuz yere gelişmiş hayal gücüm bana işkenceler ve çaresizlik yaşatıyordu.ne evimde şiddet vardı ne de çevremde.babamın anneme vurduğuna asla şahit olmadım.okul hayatım da gayet iyiydi.başarılıydım.seviliyordum.mutlu olmam da gerekirdi ama hep mutsuz ettim kendimi.mutlu insanları kıskandım.herkesi mutlu etmek için hep kendimden ödün verdim.ama kendimi hep üzdüm.gece yastığa başımı koyduğumda ölümler acılar işkenceler yarattım.hep ezildiğim bir dünya...başıma kötü şeylerin geldiği ancak tamamen masum olduğum bir dünya...
    ağlardım...kıvranırdım.hayallerimi yaşardım.sonraları acı çekmenin mükemmel bir yolunu daha buldum:aşık olmak!ya da hayallerime bunu eklemek.ancak aşk acısını tatmak için hevesli halime rağmen bir süre beklemem gerekti.zaman geçtikçe hayallerime yerleştirdiğim kişi değiştikçe, profesyonelleşiyordum. daha çok acı çekebiliyor, daha yürekten yanıyordum.hem bu çok anlamlıydı,romantikti,hoştu.aşk çok zengin bir konuydu.fedakarlığa açıktı.edebiyatla sımsıkı bağları vardı.içimi acıtan şeyleri incecik uçlarla bir zavallı kağıdın göğsüne kaydediyordum.böylece o acı kaynağı bitmez tükenmez oluyordu.okudukça yeni baştan üzülebiliyordu insan,hatta ağlıyordu.başkalarına okuyup yüzlerindeki dehşetten, acımadan, şaşkınlıktan, korkudan zevk alabiliyordum. kendi acım ya da zevkim böylece bana bir hayran kitlesi bile kazandırdı.
    yıllar geçti.büyüdüm.ama değişmedim...kendime yumuşak bir hamur buldum.onu yoğurarak, çekip sündürerek, bir şeyler ekleyip bir şeyler çıkararak, belli kalıplara sokmaya çalışarak ondan kendime bir put yaptım.bu puta taptım...
    beni tatmin etti eserim.bana acı çektirdi...çok acı çektim, hiç ummadığım kadar. kendime yaptığım eziyetlerden çok daha fazlasına katlanabileceğimi gördüm. ona yardımcı oldum. bana ödevler verdi.sorunlar yükledi. gayretli bir öğrenci oldum.
    o yokken de onun varlığıyla kendimi üzmeyi başardım.
    bu puta öyle bir taptım ki, öyle ibadet ettim ki, o bir iyilikler tanrısı olsaydı cennetinde baş köşeye koyardı beni. ama o bir acı, intikam, kasırga tanrısı. o bir şeytan...bana vereceği en büyük ödül cehennemde bir çukurdan fazlası olmayacak...
    sorun şu ki...ben artık acı çekmek istemiyorum!bıktım, ya da doydum. bitmeli artık ama basit bir hamurdan varettiğim put şimdi bir tanrı oldu karşımda.korkuyorum ondan, kaçamıyorum, saklanamıyorum. tanrının gazabından korkuyorum, halbuki tanrım yaratmadı beni, ben tanrımı yarattım ve onun kulu oldum. bir tanrıyla nasıl savaşılır, nasıl başa çıkılabilir ki?
    ne yapacağımı bilmiyorum. yazmakla başlıyorum."